Köyün çobanı, atın üzerinde, köy ağası gibiydi. Yalnız elindeki değneği dikkatlerden kaçmıyordu. “Ben doğdum gün doğdu,” garip anam öyle der ve ağlardı. Ağlardı, babamın bir işe yaramadan, serseri mayın gibi çarşı pazar dolaşmasına.
Başındaki kalpağı düzeltti. Heybesini atın sırtına yerleştirdi. Köye ihtiyaçlarını karşılamak için gelmişti. Kışı geçirmek için yalıya geçmişti. Çobanı gören; “Kılık değiştirmiş,” diyordu. Baştan aşağı tam bir Osmanlı paşasıydı. Nereden bulduysa atın sırtında müzik çaları bile vardı. Kılık değiştirmiş üniformalı hâli uzun boyuna da yakışmıştı. Köyde iki üç gün iyi çalım sattı. Kılık değiştirmiş çobanı ilk gören tanıyamadı.
Çoban ağa, altı aydır yokum, köyde bayağı bir değişmeler olmuş, dedi. Köyde evler yenilenmiş ve yollar taş döşenmişti. Muhtarın babasının vefatıyla köy yenilenmeye gitmişti. Çoban yenilenmenin gereğini de anlamamıştı.
Muhtar, çobanın atını satın almak istemişti. Çoban onsuz hareket edemem, demişti. Muhtar üsteleyince ve araya tanıdığı girince atı yüksek bir fiyata satmıştı. Atı satınca onunla ilgili neyi varsa, hatta köyün verdiği tüfeği de sattı. Olmazsa olmaz çadırını da parayla değiştirdi.
Çoban sürü sahiplerinden parasını da aldı. Paraları alınca, kılık değiştirmiş olarak tepenin eteğine çıktı. Orada bir gün kalıp arka köylere sürü sahibi olarak gitti. Gittiği köyde sürüyü ve sürüyle ilgili her şeyi sattı.
Çoban yalnız kıyafetimi değil kafayı da değiştirdim, diyordu.
Köyün çobanı o günden sonra kayıplara karıştı. Kılık değiştirmiş tepeler olarak anılan yöre bir daha iflah olmadı. Muhtar varını yoğunu çobanı bulmaya harcadı. Fakat izine bile rastlamadı. Çobanın değişimi kafa yapısıydı.
Çobanlığı süresince hesap yapmayı, okumayı ve ülkeleri öğrendim, diyordu. İnsanın özelliğini ve yapısını öğrendim. “Çoban geldim, çoban gitmeyeceğim,” derdi.
Çobanı muhtar yabancı ülkelere kaçmış olabilir diye oralarda da arattı. Yurt dışına çıkanların isimleri tarattı. Yine hiçbir ip ucuna rastlanmadı. Ailesi diye bilinenler de onunla ilgisi olmadığı anlaşıldı.
Çobanı her türlü özelliğiyle arattılar fakat bulamadılar. Bu arada şehirden gelen bey ve adamları muhtarı bulurlar. Atına el koyarlar. Çobanın evini nasıl soyduğunu anlatırlar. Bütün köyleri arattık yer yarıldı da içine girdi, dediler.
Muhtar soyulduğuna mı yoksa sürüsünün elinden gittiğine mi acısındı. Muhtar köyde insanların yüzüne çıkamaz olmuştu. Muhtar, “Çoban kılık değil kafayı da değiştirdi,” diye dert yandı. Şehirden gelen bey atını ve birtakım eşyalarını alıp gitmişti.
Çoban hikâyelerin konusu olmuştu. Çocuklara anlatılırken, aşağı mahalleden sürüyü aldı ve bir bahar günü kayıplara karıştı. Aranmadık yer kalmadı ve bulunamadı.
Çoban, “Bey olacağım,” demiş ve kayıplara karışmıştı.
Hasan TANRIVERDİ