Bir çobanın yanık kaval sesiydi,
Hiç gitmez kulaklarımdan!
Gözlerimi yumunca öper beni
O güzel duygular.
Berrak bir su gibi ruhuma akar da akar…
Çiçek çiçek, ılık ılık…
Benim ilk öğretmenlik yaptığım yerdir oralar.
Bir gün Dodurga’dan Mislerovacığı’na giderken,
Gece yarısında,
Madenocağindan yeni çıkmış,
Kara önlüğünün cebinden çıkardığı,
Bafra çıgarasını yakıp,
Dumanını havaya savururken;
Yer altından çıkıp
Yer ýüzünde olmanın şaşkınlığı
İçinde;
—Canlar yer varsa beni de önümüzdeki köye birakır mısınız ? derken;
Ekmek parası için,
Birimiz yer altından
Birimiz yurdumun en ücra bir
Köşesinden gelip
Bir kamyonun şöfer mahallinde
Aynı kaderi paylaşması
Kadar hoş bir duygu
Olabilir mi?
Oralar hiç unutulur mu?
Gün olur
Avaz avaz bağırasım gelir,
Gün olur hep susarım,
Ne kadar uzaklarda olursam olayım,
Hiç bırakmaz beni oralar.
Oralar ham adamların pişdıği,
Nice hüzünlü hikayelerin dinlendiği,
Gerçek aşkların yaşandığı;
Sabah ezanı okunurken,
Yüreklerin titrediği,
Koyunlarınının yoğurdu
Yayıkta daha bereketli olurdu.
Tere yağı olsun diye
Güfesini doldurmak için
Soğuk su pınarlarının yolunu tutan gelinlerin,
Yarımaydan dolunaya dönen uykulu gözlerindeki mahmurluğu, sadeliği, güzelliği görünce,
’Ana denen o mübarek varlığın,
İnsanı insan yapan haslettlerini görüyordum.
Ben oralardan geliyorum;
Ben, okula girerken
ayakkabısını çikaran yaşlı bir köylünün ilim yapılan bir yere,
Nasıl saygı gösterdiği gördüm .
Meyvemizi kapının önüne kimin bıraktığını bilmediğimiz yerden geldim.
Öğretmene değer veriliyorsa
Orası ilmin Kabe’sidir.
Nice okumuş insanlar vardır
O köyde:
Toprağı bereketli,
Havası, suyu tatlı,
İnsanları mutluydu…
Öğretmeni olan o köyler
İnsanı insan yapardı;
Nasıl sevgiyle kaynaştırırdı,
Barıştırırdı toplumları bir bilsen;
Köy okulları…