Sevgili okurlarım, bu yazımda sizlere Köy Enstitülerinin açılışı ve kapatılmasıyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak maksadıyla kaleme almış bulundum.
Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı yasala, 83 yıl önce açılmıştı. Bu okulların açılışındaki maksat, ülkemizin aydınlık geleceğini sağlam temeller üzerine oturtturmak içindi. Ne var ki, toprak ağalarını kışkırtan, gözleri ülkemizin üstünde olan ve gelişmemizi içine sindiremeyen emperyalist güç ve çıkar odakları, amaçlarına ulaşmak için akla ve mantığa sığmayan yalanları üretmeye başladılar. Söylemiş oldukları yalanları gerçek gibi göstererek, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü sıkıştırmaya devam ettiler. Ne yazık ki İsmet İnönü’nün dediği “Köy Enstitüleri benim en büyük eserimdir. Ona dokundurmam” demesi fayda etmedi. Toprak ağalarının baskısına boyun eğerek, müfredatının değişmesine göz yummak zorunda kaldı. 25 Mart 1947’de Talim Terbiye Kurulu Kanunuyla Köy Enstitüleri yönetmeliği değiştirilerek, Köy enstitüleri pasif duruma getirildi. Bu da yetmedi 1954’de 6234 sayılı kanunla temelli kapatılarak, İlk Öğretmen Okuluna dönüştürülmüş oldu. Günümüzde öğretmen okulları da malum, yerinde yeller esmektedir. Böylece kişisel menfaat sahipleriyle birlikte, Kısa zamanda ülkemizin çehresini değiştirmek için başlatılan Köy Enstitülerinin kapanışını sağlamış oldular. Hal bu ki 1940-1946 arasında açılan köy enstitülerinde 15.000 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve bu tarlalarda üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 bin fidan verimsiz alanlara dikilmişti. Öğrenim gördükleri yörelerde, oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü. Ayrıca bu okullarda okuyan öğrenciler tarafından 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santrali, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. uzunluğunda yol yapmışlardı. Bu çalışmaların haricinde, sulama kanalları oluşturularak, örnek çalışmalar yapmışlardı. Bu öğrenciler, okudukları okullarda kurulan çiftliklere sulama suyu götürmüşlerdi. Ülkemizin içinde bulunduğu yoksulluğu ortadan kaldırmanın en önemli adımının atıldığı ve o günün şartların da gecesini gündüzüne katarak çalışan, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, 27 Ocak 1954’te kapatılmasına üzülmekteydi. Bu okullardan 1.308 kadın ve 15.943 erkek olmak üzere toplam 17.251 köy öğretmeni mezun olmuştu.
Sevgili okurlarım, dahası 1954 tarihinde bu okulların adı değiştirilerek, ilk öğretmen okulları yapıldı. Bu ad bile birilerine çok gelmiş olmalı ki, 1974-1975 öğretim yılında temelli kapatılarak, öğretmen lisesine dönüştürüldü. Kısacası ülkemizin en büyük kaybı, Köy Enstitülerinin kapanmasıyla başlamış oldu. Bugün geldiğimiz durma baktığımızda, eğitimin dinselleşme motifleriyle hayatımıza bir karabasan gibi çöktüğünü görmekteyiz. Hele hele karma eğitimin tartışma konusu yapıldığı bir dönemi yaşamaktayız. Ülkemizin kalkınmasına ters bir model uygulandığı sürece, Köy Enstitülerini hatırlamak ve hatırlatmak bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Köy Enstitüleri eğer kapatılmamış olsaydı, ülkemiz mutlaka süper güçler arasında olacağı kesindi. Bu düşüncemi bazı ana başlıklar altında sıraladığımda, şunlar olabilirdi diye düşünmekteyim.
Şöyle ki, Köy e
Köy Enstitüleri kapatılmasaydı neler olabilecekti:
1-Köyden kente göç olmazdı.
2- Yoksulluk, hırsızlık gasp olmazdı.
3- Okumayan çocuk kalmazdı.
4- Çorak toprak kalmazdı.
5- Dışarıdan sanayi ürünü almazdık.
6- Dışarıdan tarım ürünü almazdık.
7- Üretim yapmayan fabrikalar açmazdık.
8- Özelleştirme yapmazdık.
9- Terör illeti başımıza musallat olmazdı.
10-Töre cinayetleri olmazdı.
11- Paralı eğitim olmazdı.
12- Dershane sektörü kurulmazdı
13- 81 ilde öğretim üyesiz okulları ve araç gereçsiz üniversiteleri açmazdık.
14- Cinayetler olmazdı ve hapishaneler dolup taşmazdı.
15- Ülkemiz İMF gibi bir kuruluşun oyuncağı olunmazdı.
16- Kendini süper güç görenler ülkemize kafa tutamazlardı.
17- Milli politikalar izlenir, bir oyana bir bu yana savrulmazdık.
18- Hiçbir devletin gücü bizi anarşiyle uğraştırmaya kalkamazlardı.
19-Emperyalistlerin gücü iç ve dış gelişmelerimize karşı güçleri yetmezdi.
20-çağdaş bir yaşam içinde zengin bir halkın fertleri olarak mutlu yaşamış olurduk.
21-Kısacası beklentim, yeniden aklımız başımıza gelirde, eğitim-öğretimde yeni bir düzen içinde, yeniden bilimsel yapılanma sağlanır.
Halk Şairi Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar