Yazılacak çok şey var, söylenecek sonsuz söz…
Aziz kardeşim, “şehadetten başka bir şey düşünmüyorum” diyen aziz yoldaşım tertemiz, yiğit ve onurlu insan şehid Ali Haydar’ı; birebir dostluğum, arkadaşlığım bulunan “esir” alınan aziz kardeşlerim Çelebi abi (hala nerde olduğu dahi bilinmiyor) Hakan, Salahatin, Hüseyin abimi (YENİCE), Bülent, Behcet (ondan da hiç haber yok) ve daha nicelerini anlatamıyorum. Ancak Şehid Ali Haydar BENGİ kardeşimden ve “esir” Hüseyin abimden bir özür diliyorum;
Aziz kardeşim sizi yolculamak için Antalya’ya geleceğim diye söz vermiştim. Sözümü tutamadım ve biliyorsunuz ki elimde değildi. Hatta “beraber gidelim” dediğiniz gün ne kadar da sevinmiştim değil mi? Gerçi hakkınızı helal etmiştiniz ama yıkılmış bir insanın takatsizliğini anlatmak istedim. Seni/sizi seviyorum.
Yazamıyorum, takatsizim. Hatta günlerdir yazamıyordum. Kara bulutlar vardı üzerimde. Bu yazıyı da zoraki yazmaya başladım. Peşinen hatalarımdan dolayı özür diliyorum.
Şimdi olup biten ne? Söyle, söyle, söyle dilinde tüy bitsin ve sonuç bu olsun. Tamam, kendi hatalarımızı da kabul ediyor ve bedelini de seve seve öderiz. Ama Allah aşkına böyle mi olmalıydı? İsrail bunu yapabilmeli miydi? Buna cesaret edebilmeli miydi? Hayır hayır bin defa hayır.
İHH insani yardım gemi filosu Gazze’ye yardım götürürken Akdeniz’in hem de uluslar arası sularında İsrail’in kanla büyütülüp askerleştirilmiş komandoları tarafından kanlı bir şekilde ele geçirilip İsrail’e götürüldü. Bu işin görünen tarafı.
Ancak asıl olan biten başka;
Gelinen noktada görüldü ki yılanla aynı yorgan altına girilmez. Girilirse sonuç böyle olur.
Sahte ve zoraki dostluk bitti. Türkiye ile İsrail artık ABD ve batılı ülkelerin menfaatleri gereği dost değildirler. Türkiye bunu anladı ama kavradığından endişeliyim. Bugüne dek yazılarımda lafı hep yalın/çıplak kullandım. Okuyucu yazdıklarımı “ne demek istedi” demeden anlayıp kavradı. Acaba katilliği tarihten gelen İsrail Devletinin bu kanlı eyleminin karşılığı ne olmalıdır? Şimdi de aynen söylüyorum;
Türkiye ne yapmalı sorusunu cevabı her akıl sahibince bilinen şu soruyla cevaplayalım. Çünkü sorunun en net, en açık, en berrak en mert cevabı soracağımız sorunun açık ve seçik cevabındadır.
“İsrail korsan devletinin insani yardım gemilerine yaptığı kanlı eylemi başka bir ülke İsrail’in yardım gemilerine yapsaydı İsrail devleti ne yapardı” sorusunu sormamız yeterlidir. Misilleme yapardı İsrail. Çünkü İsrail yapacaklarını eğip bükmeden yapıyor. Gemileri vururken de aynı şeyi yaptı.
Peki neden?
Bu yardım gemileri vurulmadan da İsrail istediği sonucu alamaz mıydı?
Elbette ki alırdı. Hem de hiç sorun yaşanmadan.
O zaman İsrail neden kan akıttı?
(Yaradılışı gereği) cevabını geçiyorum ve İsrail’in açıkça şunu istediğini haftalar, aylar öncesinde yazdım. Kimileri uyardığı halde korkmadan, bıkmadan yazdım:
İsrail savaşmak zorunda, İsrail “ONE MINUTE” ile kaybettiği prestijini kazanmak zorunda. Bunun için de Türkiye’yi içerden MOSSAD ve yerli uzantılarıyla sıkıştırıp darbeyi vuracağını yazmıştım. Keşke haklı çıkmasaydım.
Şimdi ne oldu?
Karadenizli Temel haftalarca “ölüyorum, ölüyorum” diye inlemiş ama aldıran olmamış. Sonra ölüm vaki olunca söylenmiş akrabaları; rahmetli hep söylerdi de inanmadık. Temel de mezar taşına yazdırmış;
Şimdi inandunuz mi?
Evet, şimdi inandınız mı? Ama inanın çok geç oldu. Çünkü İskenderun Deniz İkmal Komutanlığına yapılan saldırıyla size önce uyarı mesajı verildi. Sonra gemilerdeki vatandaşlarınız katledildi. Efelenmekten başka ne yapabildiniz ve ne yapabileceksiniz? Silahın icadıyla efeliğin dönemi kapandı. Adamlar;
Silah bende, MOSSAD gibi operasyonel kabiliyeti yüksek timler bende ABD de benden yana… Varın yapacağınızı yapın diyor. Biz ise özür ve İsrail kabinesinin düşmesini yeterli görüyoruz. Zaten kabine kanla birbirine bağlı ve İsrail hükümeti zaten istifa edecekti. Çünkü koalisyon partileri anlaşamıyorlar. Bu hükümet düşmüş ne kalmış ne…
Evet, önce İskenderun baskını ardından gemilere kanlı baskın. Ne demek istedi İsrail?
“Bakın, beni zora düşürecekseniz yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır” diyerek gözdağı verdi.
Şimdi düşünüyorum mesaja “eyvallah kabul” deyip kükremekle mi yetineceğiz? Gidişata bakılınca maalesef böyle. İşi “uluslar arası sorun” görüp çözümü de uluslar arası çözümde mi arayacağız? Maalesef bu sorunun da cevabı evet oluyor. Beyler bitersiniz, bütün kazanımları kaybedersiniz.
İsrail’in; “Orta doğu benden sorulur” iddiasına kabul demiş oluyorsunuz. Şu da var ki İsrail kaybetti, İsrail yanlışların büyüğünü yaptı ama bu arada bize de olan oldu, bilen bilir.
İsrail’in eli kana bulaştı deniyor;
Yok ya, İsrail ilk kez mi kan akıtıyor? İsrail İsrail olmadan önce bile eli kanlıydı. Şimdi mi eli kana bulaştı? İsrail yapacağını yaptı sıra sizde ve yapacağınız tek şey var:
Aynıyla değil daha ağırıyla mukabele yapılmalıdır. Bildiğiniz MOSSAD elemanlarını derhal etkisiz kılacaksınız, İsrail korsan devleti ile bütün ilişkilerinizi kesersiniz. Heron meron derdine düşmeden… Çünkü İsrail size savaş açmış masum vatandaşlarınızı öldürmüştür. Savaşın birinci ayağını kaybettiniz. Bundan sonrası sizin tavrınız belirler. Yoksa sürece bırakıp soğutma yoluna giderseniz tarih sizi asla affetmeyecektir biz de… Tekrar söylüyorum ki yapılacaklar bellidir. Acilen de yapılmalıdır.
Defalarca söyledik, İsrail başka hesaplar peşinde, gerekeni yapmazsanız hesaplarının faturası ağır olur. Gerekenler zamanında yapılmış olsaydı bu hale gelinir miydi?
Dandik kaset kayıtları ile ödü kopanların yapabileceği fazla bir şeyi olamaz.
Son söz;
İsrail yaptığını fazlasıyla ödemelidir. Hükümet derhal harekete geçmelidir. Bana “İsrail ile aramızda savaş çıkartmak istiyorsun” diyenlere;
Ben asla savaş istemedim ancak hamlelerde geri kalmamak gerek dedim. Şimdi;
Siz savaş çıkartmadınız İsrail çıkarttı ve bir adım öne geçti. (hemen belirtelim ki İsrail bu yaptığı insanlık dışı eylemiyle orta ve uzun vadede kaybedecektir, o başka) Şimdi ki hedefi hükümeti yıkmak olacaktır. Terörü arttırmak, vatandaşları sokaklara sürmekle vs.
Ne diyelim Allah affetsin.
Sayın Ahmet Bey,
Öncelikle sizin ve bütün Türkiye’nin, bütün Müslümanların başı sağolsun.
İsraille savaş mı dediniz?
Başkent Üniversitesi hocalarının İsrail halkına pabucunu ters giydirecek nitelikteki açıklamalarını dinlemişsinizdir.
Bu ülkede öyle bir Mason örgütlenmesi var ki;
kendi memleketinin onurunu, şerefini iki paralık edercesine yurttaşını sırtından bıçaklamayı görev edinmiş niceleri, İsrail’e laf söyletmediği gibi bazı haber spikerleri salya sümük ağlayarak israili savunuyor, İsrailin yaptığı en aşağılık şerefsizliği hala haklı çıkarmaya çalışıyor ve ne yazıktır ki hala Türk’üm diye ortada dolanıyor.
Nüfus cüzdanlarında da İslam yazıyor…
Bunca kaypak aramızdayken Türkiye, İsraille savaşa girmeyeceği gibi, protesto niteliğinde hiçbir eylemi de gerçekleştiremez!
Görün bakın 10gün sonra herkes unutacak (en azından yatışacak) ve masonlar eylemlerini aramızda sinsi sinsi sürdürmeye, müslümanlar da bilinçlisizce bile olsa onların ekmeklerine yağ sürmeye devam edecekler.
Düzen bu ne yazık ki!
Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi:
‘Yüz daha versen yüz uman yüzler bilirim, Dünya öküzün üstünde derler ama , Dünyanın üstünde nice öküzler bilirim.’
Zehra Hanımla Aynı duyguları paylaşıyorum.
ŞU ÇOK ÖNEMLİDİR Kİ,
Bu insanlar günün gündemin sıcaklığı geçtikten sonra, yine İsrailin ekmeğine yağ sürmeye devam edeceklerdir.
Hükümet, hükumetin başı Sn. Erdoğan, bu gün bir milattır demiştir. Umarız ve dileriz ki milat olsun.
BİZE DÜŞEN:
Bize düşen kendimizce yapabileceklerimizdir. O nedir, İrail ürünlerini kullamamak.
Ben onyıllardır, İsrail ürünleri konusunda tavizsiz müşteri ve tüketici tepkimi vermekteyim. Bunu kendimce en onurlu bir duruş olarak görmekteyim.
Hemen denilebilir, tüketmemekle nereye kadar neyi başarırsın.
Bunu diyenlere karşı denizyıldızı hikayesini örnek vermek isterim.
En azından ben TÜKETTİĞİM ÜRÜNLERLE ortak olmuyorum ya, SADECE VE SADECE bu bile bireysel olarak benim için önemlidir.
Tekrardan başımız sağolsun.
DÜN BİR MİLATTIR.
MİLAT OLARAK KALMALIDIR!
SAVAŞ GEREKMEZDİ İKİ TANE FIRKATEYN GÖNDERİLEYDİ BU SONUÇ OLMZDI YA DA ŞİMDİ BİR TATBİJKAT YAPILSA YİNE SONUÇ FARKLI OLURDU YAZAR HAKLI.
“Eğer Bizler Allah ve Resülüne itaat etmez isek, bizim düşmanlarımız bundan faydalanır. Bölük pörçük oluruz. İslam ümmeti olarak veya fert olarak eğer kurtuluşa ermeyi istiyorsak, Allah ve Resülüne itaat etmeliyiz”
savaşalım demek kolay.
barışı savunmalıyız.
israilin istediği bir şeydi savaş.
dünyanın istediği bir şeydi.bölgemiz bataklık halinde iken savaşı savunmak oraya o gemiler gitmeseydi demek kadar anlamsız.
ahmet bey gibi diyorum…
ekonomi önemli ve o ürünleri onların ürünlerini almayarak çok iş çıkaracağız.
gerisi yazmak ,çizmek,konuşmak…
bu konuyu canlı tutmak.
sosyal paylaşım siteleriyle mesajlarımızı çoğaltmak.
e-savaş yapmak mesela.
mesela profillerimize filistin bayrağı fotoğrafları koyabiliriz msnde,facebookda skypede…
üçgün önce üye sayısı 25000 ken 100000 uyeye ulaşmış olan IHH facebook fun sayfasına katılımları
çoğaltabiliriz…
vs vvs.
Savaş istenmeyen ama bazen istenmeyendedir rahmet. Kimsenin savaş istediği yok. Sadece kapıya gelip dayananı görmek ve kıvırtmamaktan bahsediyoruz. Kanaatimce herşey önceden planlanmış.Deniz Baykal’ın devrilmesi, Kılıçtaroğlu’nun seçilmesi, referandumun 4 ay önceye ertelenmesi, erken seçim söylemleri, askere ve polise yönelik eylemlerin artması, İskenderun ve insanlığın vijdanının sesine ,taşıyıcılarına alçakça saldırı bunların arkasından DTP’NİN, CHP’NİN, MHP’NİN VE DE ASKERİN sesinin kısık çıkması…
doğru diyorsunuz.bir plan vardı.pensilvanyadan gelen mesaja kadar.bu mesaj planlananları yerle bir etmiştir.başbakan özal gibi bir koyup üç almayı hesapladı.
pensilvanya bu savaş bize gerekmiyor dedi.
türkiyenin savaşa girmesi engellendi bu sebeple.ama her türlü akp kazandı.
anayasa mahkemesi kapatsa da kapatmasa da akp iktidara oynayacak.