ABD’li ekonomist, Richard Wolff, “Adı kapitalizm olan kâr amaçlı özel ekonomi sisteminin doğal ve temel yaşam alanımız olan sağlığımızı yönetmesine nasıl izin verdik?” diyor. Bill Gates’in de 5 yıl önce ifade ettiği gibi özel şirketler “yüksek kârlı savunma sektörü dururken” “kârlı bir iş olmadığı” için bu kriz öncesinde test kitleri üretmeye ihtiyaç duymamıştılar. Bu özel şirketlerin yüksek kâr getirecek ihtiyaçlarına göre belirlenen devlet teşvikleri kapsamında, hemen pazara sunulamayacak ve salgın öncesinde müşterisi olamayacak, kârı düşük ürünlerin üretimi de, depolanması da yer almayacaktır.

KAPİTALİZMİN KRİZDEN ÇIKIŞI KÜRESEL YÖNETİŞİM Mİ?
Türkiye’de olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde, çeşitli kurumlar tarafından Covid-19 virüsünün küresel tahribatları hakkında on yıl önce yapılan tahminler, senaryolar ve beklentilerine dair raporlar birer birer gün yüzüne çıkıyor. Giderek artan korona virüsü salgını karşısında alınan tedbirler, felaket senaryoları öncelikli olarak da ekonomik söylemde küresel borsalara dair feryatlar medyada bolca yer alıyor. Ürettiklerini satamayan, stoklarında biriken, sürekli aşırı üretim krizlerinde iflasa sürüklenen çeşitli şirketler sistemin temel karakteristiğidir.
Çeşitli küresel veya ulusal kurumlar tarafından 2020 büyüme oranı yüzde 2,5’tan 1,3’e çekilmiş. Batan şirketler, kazananlar hakkında bolca magazin haberleri yapılıyor. Dünyada 1,5 milyona yaklaşan enfeksiyonlu nüfus ve 70 bine yaklaşan can kaybı sıradan haberler haline geldi. Ancak Ekvator’da sokaklara bırakılan tabut haberleri reyting yaptı. Ve özürler, pardonlar başladı. Ancak bu özürler kitlelerin nezdinde piyasa ekonomisinin bu salgın krizine teslim ettiği milyonların zararını telafi edemeyecektir.
SOKAK ESNAFLARI KRİZ SONRASI YİNE HİZMETTE
Salgının ortaya çıktığı Vuhan kentinde 3 Nisan’da hayat normale döndü, trenler yeniden çalışmaya başladı. İnce bir ayrıntı yerleşmiş oldu. Çinliler zaten alışıktı. Vuhan sokaklarında maskesiz kimse dolaşmıyor. Bu salgın da bundan önce çok ağır can kayıplarına yol açan diğer salgınlarda olduğu gibi bir süre dünyayı kasıp kavuracak. Prenslerden, yüksek gelir gruplarından, zenginlerden de kayıtlara geçecek kurbanlar alacak. Ama asıl kurbanlarını daha öncekilerde olduğu gibi güvencesiz, savunmasız yoksul halk kitlelerinin arasından seçecek. Bu süreci komplo teorileri veya kapitalizmin sonu gibi yaklaşımlarla ele almak yerine serbest piyasa ekonomisinin tarihsel gelişimini göz önünde bulundurarak yorumlamak daha doğru olacaktır.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de kapitalist sistemin kendi karakteristik sürekli krizleri, bunalımları ve iç çelişkileri ile yarattığı milyarlarca yoksul ve açlar kümesi, sistemin kıskacında mahkûm olarak yaşamak istemiyor. Sistemin baskıcı ve engelleyici kuralları, bürokratik kayıt normları içine sıkışmak istemiyor. Adil olmayan bölüşümün yanında serbest üretim, dağıtım ve tedarik sistemi de sağlıklı çalışmıyor.
Bunun somut örneklerini kriz ve pahalılık şartlarında devletin de seyyar tanzim satışlara başvurmasında görüyoruz. Kapitalist sistem yeryüzünün her tarafında kendi zıtları ile birlikte varoluşunu sürdürüyor. Sonu gelmiş gibi görünse de sistem kendi iç dinamikleriyle, kendi kendine geliştirdiği refleksleri ile kendini tamir ederek, yedek güçlerini devreye sokarak her krizden biraz daha güçlenerek çıkmayı başarıyor ve nihai sonuna doğru yaklaşıyor.