Aşısının henüz bulunmadığı söylenen kendisi küçük ama tahribatı oldukça büyük Covıd-19 yani Koronavirüs salgını tüm dünyayı etkisi altına aldı. Bu etki ise bir çok canı. Son bilgilere göre ABD ve İtalya’da 18 bin, İspanya’da 16 bin kişi salgında hayatını kaybetti.
Tedavi edilmediğinde ağır solunum yolu yetersizliğine sebep olan virüsün tedavisi izolasyon ve ilaçlarla mümkün. Ancak vaka sayısının hızla artması sağlık sistemini de çökertti. 2019 yılında sahip olduğu sağlık sistemiyle ödül almış olan İspanya’da böyle oldu örneğin.
Virüs sebebiyle hayat durma noktasına gelirken Türkiye’de 20-65 yaş arasındaki nüfusa sokağa çıkma yasağı getirildi. Belli başlı hizmet sektörleri dışında bir çok işyeri artık ya toplu tatil, ya üretimi durdurma, ya evden çalışma ya da idari/yıllık izin uygulamasıyla çalışanlarını virüsten korumaya çabalamakta.
11 Nisan Cumartesi ve 12 Nisan Pazar 2020 günlerinde (tüm büyükşehirler ve Zonguldak ‘ta) 31 ilimizde sadece 2 gün sokağa çıkma yasağı uygulanacağının duyurulmasının ardından halkımız sokağa döküldü. Gece yarısına 2 saat kala açıklanan genelgeyle marketlerin önünde sosyal mesafe kuralıyla alakası olmayan kuyruklar oluştu. Hele hele, ekmek fırınların önünde olan yumruklu kavgaları utanç içinde izledim. Bir aydır uzmanların dediği gibi izole bir hayat yaşayarak önlemini alanların tüm çabasını boşa çıkaran bu durum için tüm dünyada “barbar” diye anılmamızın doğruluk payını sorgulamama sebep oldu. Cidden bizim için düşmana gerek yok, biz bize bu konuda yeterliyiz.
Bu durumdan çok kara mizah çıkar. Örneğin Bilecik ilimizde de gece yarısı alışveriş için sokağa dökülen halkımız “Bilecik büyükşehir belediyesi değildir” diyerek anons edilmesi gibi. Daha yaşadığı şehrin yerel yönetiminin niteliğini habersiz olanın virüsten korunma tedbirlerine nasıl uyum sağlasın varın siz düşünün. Virüs üstüne şiir, şarkı, klip, karikatür, resim gibi birçok görsel ve işitsel oluşturuldu. Çünkü tüm dünyada bu mecralara ilgi duyanlar için yaşamakta olduğumuz günlerin her anı ilham kaynağı. Ben de bu noktada okuduğumda gülümsememe sebep olan, zihnimde bir skeç gibi canlanan şu kurgu diyaloğu aktarmak istedim sizlere. Makedon göçmeni bir aile mensubu olarak buyurun bizim oralara…
Çin’de başlayıp tüm dünyaya yayılan virüsten turizmin kaleleri İspanya ve İtalya en çok etkilenen iki ülkeler olurken diğer ülkeler de nasibini aldı. Ellerin nasıl yıkanması gerektiğini tüm dünyaya öğreten virüsü “Koronalı Günlerde Üsküplü Yaşlı Nineler” cümlesiyle 29 Mart 2910 tarihli Facebook sosyal medya sayfasında paylaşan Üsküplü Şair Leyla Şerif Emin’in kaleminden okuyalım:
– Aloo, alo Mori Letafet, duyay misın?
– Kız kimdır bu gelmey sesi susay…
– mori Letafet, benim ben duyaym seni…
– Auu tersıne tutmişım telefoni aloo
– Letkooo benim Nakşiye..
– A mori Nakşiye, pusto bu telefonlar anlaşılmay düz ters, nalet olaydilar
– A Mori Letko, ne buldi bizi, itiyarlık maskaralık, em bu nalet olaydi Karano virus mi nedır çikmiş kapadilar evde…
– Ah Nakşo, sorma, mantilimi saklamiştır Neçko, ki çikmayam, ne Zegin’e gidebilim ne Pazara…
– E ayni, kime süleysın, Koronalanaydilar, brak sen egilerım agırı korkaym deyem, deylar sus şimdi doktorlar tutuktur gitme…
– Yok, korkasın gidesın doktora
– Kız eskiden virus deydik, geçittır, şimdi korkaym deyem geçittır sırayle tutar geçer, korkaym em hapşıram bile…
– E kimse da gelmey, gitmey, kapandık evde, maksımlarle oynays şimdi…
– Gelinin nasıldır senin?
– Ey be ey, o da evde çikamay, eee alışmiş vrc mrc saga sola, şimdi kukurek benimle oturi
– Mori bu benim gelinım gürsan neka ey imiş, bilimiş hem pite yapsın hem kifle hem bürek açsın..
– Say mi kız, e ne deysın, olacaktırlar trupçe bunlar evde yerken hamur un burek
– E olsun de benzesınlar insana ne o üle deri gemik kalmişlar..
– Neyse Letko, bak çiktimi telefonda 3 çizgi ara sen da bekleme hep beni, te o ne deylar Vayfay mi nedır, em ara oldimi gelinin kamerayle gürem
– Ararım kısmet, atılın bazi gece, auu yok Policiski ças var, gelmeyin bi keret, geçsın bu nalet Karono …
…..
(EGİ, ya da Eği : Üsküplüler kaburgaya “Egi” der. Arnavutça ve Makedonca da böyle bir kelime bulunmamaktadır.)
Güzel yazı. Evet korunamıyoruz maalesef.
Bilim kurulu üyesi bir doktorun şu sözü asla unutulmayacak:
“-Günlerdir kürekle kar temizliyorduk, bu gece çığ düştü!”
Bu cümle durumu ne de güzel özetlemiş. Teşekkür ederim Mustafa Kemal Bey.