Öncesinde danışanlarım, sonrasında bir söyleşi ve imza derken, yoğun ve güzel bir günün ardından evin yoluna dönmüş gidiyordum ki… Bir anlık dalgınlıkla Acıbadem yönünden Altunizade’ye dönmem gerekirken, köprü tarafına girmiş buldum kendimi…
Tüneli geçer geçmez yoğun bir trafiğin içine girmiştim bile. Kaçış yoktu… Hayatımdan en az iki saat gidecek gibi görünüyordu. Kendime kızmaya başladım. Arabayı bırakıp bariyerlerden karşı tarafa yürüyerek geçip, bir dolmuşa ulaşabilir miyim, diye düşünüyordum ki :“Her şeyde bir hayır vardır!” sözünün anlamı geldi zihnime.
Ama şimdilik bir hayır göremiyordum… Bana düşen sabırdı ama sabretmek de istemiyordum. Çaresizdim… İnsan yürümesinden daha yavaş bir trafikte seyrederken, bunu nasıl bir fırsata dönüştürebileceğimi düşünmeye başladım. Kendimle baş başa kalmıştım…
“Olsun!” dedim kendi kendime, “Ölüm yok ya bu işin ucunda!”
“Beşiktaş’a geçer, sonra yeni bir trafiğe girerek aynı yoldan geri dönersin.” dedim. Durumu kabullenmem sonrasında kendime kızmayı bıraktığımı fark ettim.
En can alıcı nokta aslında buydu: kendi planlarımızın dışında bir şeyle karşılaştığımızda ne yapacağımız sorunsalı… Ya kabul ve teslimiyet ya da itiraz ve sıkıntı bekliyordu bizi. Seçim yaptıktan sonrası ise bir rahmete dönüşüyordu her zaman…
İnsanları düşündüm… Ne çok konuda dalgınlıkları veya zaafları ya da günahları sebebiyle dönüşü olmayan yollara girdiklerini… Bir kez yola girdikten sonra da karışan duygu trafiklerinin altında nasıl da kalakaldıklarını. Geriye dönemedikleri gibi, ileriye de gidemediklerini, canlarının yandığını ama bir türlü duygu sıkışmışlıklarından kurtulamadıklarını…
Mesela bir boşluk anında yanlışlıkla harama kayan iki gözün sonrasında kendilerini buldukları çetrefil ilişkileri düşündüm. Yanlış yerde, yanlış insana bakmakla başlanan, aşk zannedilen hastalıklı ilişkilerin köprüyü geçemeden nasıl da içinden çıkılamadığını defalarca görmüştüm.
Ya da bir boşanma ilişkisinde tarafların ilişkinin yürümediğini göre göre birbirlerine acı çektirmelerine tanık olduğumda, dönüşü olmayan bir yolda kendilerini hırpaladıklarını fark ederim.
Bazen bir iş ilişkisinde iyi niyetle başlanmış ama sonrası karanlık görünen bir yolda ilerlemeden, köprüden önce son çıkışa yönelmenin gerekliliğini fark ettiğimizde verdiğimiz sözle aldığımız yolun arasında kalışımız.
Hayatımızdaki her işte ve her eylemde zaman zaman belli tercihlerimiz bizi belli yollara sürüklüyor olabilir. Bu bazen bizim yaptıklarımız sebebiyle, bazen de kader programımızın bir gereği olarak yaşamamız gereken bir şey olabilir.
Yola girdikten sonra bir müddet çıkamayacak gibi hissedebiliriz kendimizi. Bazen çıkamayız da… Sebepler çıkmamızı istememektedir. Ama eğer durur ve yaşadığımız şeye farklı bir noktadan bakabilirsek, yaşadığımız şeyin anlamı bize gelecektir.
Ve her zaman köprüden önce bir son çıkış, bir de legal olmayan son çıkış her zaman vardır. Hatta bazen köprüyü geçsek de masraflı, uzun bir dönüş yolu yine de vardır.
Ben yolda umudumu koruyarak ilerlemekteyken gişelere yaklaştığımda bir dönüş yolunun bırakılmış olduğunu fark ettim. Sola sinyal vererek, alt üst olmuş trafiği bir de ben alt üst ede ede, birkaç kornaya birkaç da selektöre maruz kaldıktan sonra, KGS’den biletimi okutarak diğer tarafın trafiğine dâhil olmayı başardım. Gişelerden geri dönebildiğime sevineceğimi hiç düşünemezdim ama sevinmiştim işte.Sevdiği kullarını önce üzen, sonra da fazlasıyla sevindiren Sahibimizi düşündüğümde mutluydum…
Demem o ki yanlış yola girdiyseniz ve bunu iliklerinize kadar hissediyorsanız, “Belki doğru yoldur.” illüzyonları kurmaktan vazgeçin. Başı yanlış olanın sonu da doğru olmayacaktır. Duygularınız ve aklınız “Bir şeyler yanlış!” diyorsa mutlaka geri dönüşler, son çıkışlar için yollar arayın. Geri dönüşü bulacaksınız.
Yaşadıklarımız her şekilde anlamlı ve bize çok şey öğretiyor. Geri dönerken kırılan kalpler varsa özür dilemeyi bilmek de çok önemli tabii. Üstümüze düşeni yapmak da… Hakkı olana hakkını teslim etmek de.
Ama yanlış yolda göz göre göre köprüyü geçmemek lazım. Tabii henüz geçmediyseniz. Eğer geçtiyseniz de kendinize kahretmeyi bırakıp, geri dönüşe yönelmenin zamanıdır!
Siz geriye dönerken birilerinin hedef tahtası da olacaksınız, bunu unutmayın! Sizin yaptığınız doğru olsa bile, herkes bu doğrunun yanında olmayabilir. Söylenenler, homurdananlar, yolunuzu kesmek isteyenler olabilir. Ama eminseniz yanlış yönde gittiğinize, siz onlara kulak asmayın. Köprüden önce dönmek lazım!