İkinci dünya savaşı tarihin en yıkıcı savaşlarından biri olmuştur. Ülkeler yanmış, yıkılmış, milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir.Nükleer silahlar yanında konvansiyonel silahlar da kullanılmıştır. Savaşın tesir etmediği ülkeler, toplumlar kalmamıştır.
Savaştan sonra dünya politikasında iki yeni kuvvet ortaya çıkmıştır. İki süper devletin ortaya çıkması dünyayı bloklara bölmüştür. Bu bloklardan biri kapitalist ABD, diğeri ise emperyalist Rusya’dır. Türkiye, S.S.C.B kendi üzerindeki baskısını bertaraf etmek için; Rusya’nın boğazları, bunun yanı sıra Kars’ı ve Ardahan’ı istemesi yüzünden tarafsız dış politikasından vazgeçip; Rusya’nın çıkarcı politikasından uzaklaşıp, yeni bir denge devleti olan Amerika’nın yanında yer almaya başlamıştır. Rusya’ya karşı alternatif bir güç oluşturan Amerika, NATO’yu da kurarak, Türkiye’yi aday görmesine rağmen üyeliğini çabuk onaylamamıştır. Türkiye büyük sınavlardan sonra bedelini ödeyerek NATO’ya alınmıştır. “Bizler bu bedeli Kore’de savaşarak onlarca şehit vererek ödedik.” Amerika, Türkiye’ye uyguladığı pragmatik (faydacı) politikasını halen sürdürmektedir. Malum bugünlerde gündemde füze kalkanı ile ilgili haberlerden sıkça bahsedilmektedir. Ayrıca füze kalkanını Türkiye sınırlarında yapılandırmak isteyen ABD, bu sistemi kurdurmak için elinden geleni yapmıştır. Aslında füze kalkanının Orta Avrupa da kurulması gündemi meşgul etmişti, Rusya bu duruma büyük tepki göstermiş ve karşı çıkmıştı.
Türkiye’nin son zamanlarda dış politikada izlediği “komşularla sıfır sorun” politikasının erozyona uğraması, Ülkemizi tekrar geleneksel dış politikası olan “soğuk-savaş dönemi politikasına” geri döndürmüştür. İktidar partisinin; Füze kalkanına izin vererek, uygulamakta olduğu dış politika’yla açık ve net bir şekilde çelişmekte olduğu da görülmektedir. Lizbon’da ve dünya medyasında füze ve kalkanın kurulma sebebi olarak İran’nın el-şahap füzeleri AB ve ABD’ye vurabileceği ve bunun getirdiği tehdit diye algılanıyor.
Bence Amerika’nın gerçek amacı; Tıpkı ırak savaşında oldu gibi İran’ı dünya politikasında yalnızlaştırmak Irak’a getirdiği sözde “özgürlük kanlı politikasını” İran’a da uygulamak aynen Irak’ı işgal sebebi gibi İran’ın ki ile aynı,hem aynı taktikte olması düşündürücü dünya kamu oyunu hep aynı yöntemlerle etkilemeye çalışıyor; Bazı bilim adamlarının İran’ın füzesinin Avrupa’yı vuracak güçte olmadığını söylemeleri dikkat çekmektedir.
Nato’nun varlığını korumak, varlığına sebep kazandırmak için yeni bir düşman yaratıyor ve İsrail’in varlığını, güvenliğini, koruması Türkiye üzerinden füze kalkanlarıyla Ortadoğu’yu kontrol edecek. Amerika savunma sanayisi ekonomik açıdan zor günler yaşadığı bilinmeyen bir gerçek füze kalkanını kurarak kendi sanayisine para aktaracağı bu sayede sanayisi güçlendirecek.
Sevgili okurlar geçmişte Amerika Jüpiter füzelerini Türkiye’ye döşemişti ve Rusya da buna karşılık Küba’ya kendi füze rampalarını döşedi. Ve karşılıklı olarak söktüler ve Amerika Türkiye’de ki füze rampalarını sökerken Türkiye’nin kaygılarını dikkate bile almadı kendi politikaları için müttefiki güvenliğini bile düşünmedi bizleri neden Nato’ ya aldıkları Johnsun’un İsmet paşaya yazdığı mektuba bildirmişti. .
Milli savunma bakanı Vecdi Gönül’ün deyimi ile “savunma sanayi 4 milyar dolar tasarruf edeceğini” ifade ediyor. Ama bizler Amerika’nın füze kalkanına dayanarak savunma sanayimizi geliştirmeyecek miyiz?Geçmişte olduğu gibi Amerika’ya nasıl güvenebiliriz ki? Tekrar aynı hareketi yapmayacağı ne malum! Amerika’nın hiçbir zaman Türkiye’ye gerçek müttefik’i olmadığı söylenmesi daha doğru olur Amerika yüzyıllık emperyalist politikasını hayata geçirmeye çalışıyor
Kadir bey, Türkçe’niz çok bozuk. Çoğul başlayan bir cümleniz tekil bitiyor (veya bunun tam tersi).
Bence bir imla kılavuzu edinin ve daha fazla kitap okumaya çalışın.