Otobüse ilçeden bindim. Biletim arka sıralara aitti. Yılın ilk ayrılığının üzüntü içindeydim. Fakat okul yolunda olmak, anında dirilmeme neden oldu. Koltuğa oturduğumda sevindim, çünkü bir an önce okuluma kavuşmak istiyordum.
Karanlığı yararak ilerliyorduk. Koltuğumdan önümü çok az görüyordum. Pencereden denizdeki geminin ışıklarını bir ara izledim. Deniz sakin görünüyordu. Dalgaları fark etmiyordum.
Otobüsümüz gayet temkinli gidiyordu. Yolların engelini ve kıvrımlarını kolaylıkla aşıyorduk. Gecenin bu saatinde, nerede olduğumuzu bilemiyordum. Gece bir hayli ilerlemişti. Önden salatalık ve domates kokuları gelmeye başladı. Önümdeki “Bir de mangal yaksaydınız,” dedi.
Uykum açılmıştı. Su içmek isteğimi yardımcıya söyledim.
Yol kenarı karanlık bir bölgeden geçiyorduk. Otobüsün ışıkları yanmıyordu. Fren sesiyle irkildim. Otobüs durur gibi yaptığında, küt diye bir ses duydum. Ön taraftan bağrışma koptu. Kaza yapmıştık ama karşı koltuğa biraz sıkıştık. Otobüsün içerisine kömür parçaları girdi. Kazayı o kadarlık hissettik.
Şoförler ve yardımcı indi. Kapıları kapattılar, kimsenin inmesini istemediler. Otobüsün ön camı çatlamış, kömür çeken bir at arabasına çarpmışız. Atlar biraz ileride yatıyormuş. İçeriye giren kömürü temizlediler. Yüzüne kömür gelenler de ayak üstü kolonyayla temizlendiler. Trafik geldi, epeyce oyalandık. Önemli bir şey yoktu.
Temizlik ve trafik olayı da bittikten sonra yola devam ettik. İstanbul’a geldiğimizde en az altı saat gecikmiştik.
Sabah ilk derste öğretmenimiz, Rahat bir yıl diledi. “Kazasız geldiniz,” dedi. Bir arkadaş parmak kaldırdı ve geçirdiği kazayı anlattı. Baktım ki benim olduğum otobüsü anlatıyor. Meğer önde oturanların, yüzü gözü kömürden zarar görmüş. Ön cama kadar fırlamışlar. Yine de olayı hafif sıyrıklarla atlatmışlar.
Biraz daha hızlı olsak veya kaptan dikkatli olmasaydı, önemli bir kaza yaşayacaktık.
Kömürü çeken atlara üzüldüm. Çünkü onların ayakları kırılsa iyileşmeleri mümkün olmazmış diye önümdeki yorum yaptı.
Yolculuğumuz yine de rahat geçti diyebilirim.
Hasan TANRIVERDİ