Amerika’ da Tufts Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yapılan araştırma kolesterol düşürücü ilaç kullananlarda kanser oranının yüksek olduğunu ortaya koydu.Araştırmacılar, ilaçlar ve kanser arasındaki ilişkinin net olmamasına karşılık kolesterolü sert bir şekilde düşürmenin kanser riskini artırdığı konusunda şüphe olmadığını belirtiyorlar.
Başka bir deyişle, kolesterol düşürücü ilaçlar doğrudan kansere yol açmıyorlar, ama kolesterolün belirli bir seviyenin altına inmesi kanser oluşumu kolaylaştırıyor.
Bu aslında yeni bir bilgi de değil. Düşük kolesterol düzeylerine sahip olan kişilerde kanserlerin de tüberküloz, zatürree ve AİDS gibi hastalıkların da bunlara bağlı ölümlerin de fazla görüldüğü senelerdir biliniyor.Sanılanın aksine kolesterolü yüksek olanların daha uzun yaşadıklarını gösteren birçok çalışma var.
Düşük kolesterol kalp krizlerini önlemiyor
Bu araştırmadan çıkan başka ilginç bir sonuç daha var. O da
kalp krizi geçirenlerin yüzde 75’ inin kan kolesterol seviyelerinin normal olduğunun belirlenmiş olması.
İlaç endüstrisi daha fazla kolesterol düşürücü ilaç satmak için kan kolesterol düzeylerini giderek daha aşağı çekerken, kolesterolü çok düşürmenin kalp hastalıklarını ve bunlara bağlı ölümleri önlemediğini ortaya koyan çalışmalara her geçen gün bir yenisi ekleniyor.
Amerikan Kalp Derneği (AHA) kalp hastalıklarının önlenmesi için
LDL-kolesterolün 100’ ün, yüksek risk grubundakilerde ise 70’ in altında olması gerektiğini bildiriyor.
Dünyanın önde gelen tıp dergilerinden olan Lancet’ de yayınlanan bir metaanaliz, kolesterol düşürücü ilaçların kalp hastalığı olmayan her yaştaki kadınlarda ve 69 yaşın üzerindeki erkeklerde kullanılmasının yararını gösteren hiçbir kanıt olmadığını gösteriyor.
İlaç yan etkileri gizleniyor
Sağlıklı insanlarda gereksiz yere kullanılan bu ilaçların yarattıkları önemli ekonomik kayıplar yanında, çok ciddi yan etkilere sahip olabilecekleri de unutulmamalı. Birçok ilacın yan etkilerinin önemsenmemesini ve gizlenmesini bir tarafa bırakalım; yeni çıkan birçok ilacın çok ciddi yan etkileri olduğu, ölümlere yol açabildikleri çok sayıda insan tarafından kullanıldıkça anlaşılıyor.
Bu, kolesterol ilaçları için de geçerli. Bunların da bazıları gizlenen, bazıları küçümsenen çok önemli yan etkileri var.
Meselâ, beynin gelişimi ve işlevleri için çok önemli bir madde olan kolesterolün kan düzeylerinin azalmasının yol açtığı sinirlilik, saldırganlık, hafıza kaybı, unutkanlık, iktidarsızlık, intihara teşebbüs, polinöropati gibi çeşitli nörolojik ve zihinsel belirtiler prospektüslerde yazılı değil.
Kas şikâyetlerinin bu ilaçları alanların yüzde 1’inden daha azında görüldüğü bildiriliyor, ancak bunun doğruluğu çok şüpheli.
Kolesterol manyağı olduk
Son senelerde ilaç endüstrisi, margarin lobisi el ele verdi ve kısa zamanda tüm dünyada müthiş bir ‘kolesterol fobisi’ oluşturuldu. İnsanlar sistemli bir şekilde adeta ‘kolesterol manyağı’ yapıldı. Kolesterol, kalp krizi ve inme gibi ölümcül hastalıkların tek sebebi imiş gibi tanıtıldı.
Oysa gerçekte, yüksek kolesterol kalp krizi ihtimalini artırabilen sigara, hareketsiz yaşam biçimi, dengesiz beslenme, şişmanlık, yüksek tansiyon, diyabet, stres gibi risk faktörlerinden sadece biri.
Kolesterol yüksekliği tek başına asla bir hastalık değil ve kalp hastalığı riski olmayan insanların tedavi edilmesi de kesinlikle gerekmiyor. Kolesterol tam aksine bütün ‘memelilerin’ hücreleri için hayati önemi olan ve hücreyi dış etkenlere karşı koruyan hücre duvarının temel yapıtaşı ve birçok kimyasal reaksiyonda da rol alıyor. Kortizol, testosteron ve östrojen gibi üreme hormonları, D vitamini, safra asitleri kolesterolden üretiliyor.
Gelelim neticeye
Kolesterole düşman gözüyle bakmayalım. Görüldüğü yerde vurmaya kalkmayalım. Düşük kolesterolle nur içinde yatanları da unutmayalım.