Modern tıbbın en önemli yanlışlarından biri, hastaları değil laboratuvar bulgularını tedavi etmeyi hedeflemesi. Bu, aslında bilinçli yapılan bir hata; çünkü bu sayede hiç gerekmediği halde milyonlarca insanın ilaç kullanması için kapılar açılmış oluyor.
İlaçların faydasızlığı bir tarafa bunların telafisi mümkün olmayan yan tesirlerinin birçok insanın hayatını karartması da işin cabası!
Gereksiz yazılan ilaçların başında da tıpta statinler olarak bilinen kolesterol düşürücü ilaçlar geliyor. Her gün 40′lı hatta 30′lu yaşlarda, hiçbir kalp hastalığı veya kalp hastalığı riski olmayan ama kolesterol hapı içen sapasağlam insanlarla karşılaşıyorum.
“Hemen bırakın bu hapları! dediğimde birçoğunun gözleri ışıldıyor: “Hocam Allah sizden razı olsun. Aslında ben de bunları almak istemiyorum ama gittiğim doktor bu ilaçları almazsam her an kalp krizi geçirip ölebileceğimi söyleyerek beni öyle bir korkuttu ki! İlaç içmediğim zaman çok huzursuz oluyorum, aniden öleceğim sanıyorum.”
Kolesterol fobisi bilerek yaratıldı
İlaç firmalarının müthiş pazarlama taktikleri ile kolesterol fobisi tüm dünyayı sarmış durumda. Maalesef, birçok doktor da kolesterol yüksekliğinin mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu sanıyor. Oysa yüksek kolesterol tek başına bir hastalık değil, gelecekte kalp hastalığı veya inme ihtimallerini artırabilecek birçok risk faktöründen sadece biri!
Kolesterol haplarının sadece daha önce kalp krizi veya felç geçirmiş ve ileride geçirme riski yüksek olan bazı hastalarda işe yarayabileceğini gösteren kanıtlar var. Bu ilaçların kadınlarda ve 69 yaşın üzerindeki erkeklerde faydası olduğunu gösteren güvenilir hiçbir bilgi olmadığı gibi kan kolesterol seviyeleri yüksek olan 70 yaşın üzerindeki kişilerin daha uzun ömürlü oldukları unutulmamalı.
Kolesterol ilaçlarının yıllık satış rakamları 25 milyar doların üzerine çıkmış olmasına rağmen, satışları daha da artırmak için pazarlama oyunlarının sonu gelmiyor. Bir taraftan kan kolesterol düzeyleri giderek aşağı çekiliyor. Bir taraftan ilkokul çağındaki çocuklara bile ilaç yazılması için zemin hazırlanıyor. Hamburger menülerine kolesterol haplarının eklenmesini, bu ilaçların şehir şebeke suyuna katılmasını tavsiye edecek kadar ileri giden bilim adamları bile var.
İyi kolesterolün yükseltilmesi işe yaramıyor!
Tıp dünyası geçen hafta Amerikan Milli Sağlık Enstitüsü’nün iyi kolesterol olarak bilinen HDL’yi ilaçlarla artırmanın kalp krizi, felç ve ölümleri önlemediğini ortaya koyan araştırması ile sarsıldı.
Kalp ve damar hastalığı olan ve kötü kolesterolü düşürmek için statin kullanan 3.414 kişi iki gruba ayrılarak bunların yarısına iyi kolesterolü artıran ve trigliseritleri düşüren niasin (B3 vitamini) yarısına ise plasebo verildi. Niasin kullananlarda HDL’nin yükseldiği trigliseritlerin azaldığı tespit edildi ama bunlarda ne kalp krizleri ve felçlerin ne de bunlara bağlı ölümlerin azalmadığı ortaya çıktı. Hatta niasin alan grupta felçlerin daha fazla olduğu belirlendi. 18 ay daha sürdürülmesi planlanmış olan çalışma da bu yüzden erkenden sonlandırıldı.
Oysa bugüne kadar beyinler hep kalp sağlığının HDL kolesterol yüksekliği ile LDL kolesterol ve trigliserit düşüklüğüyle ilgili olduğu yalanıyla yıkanıyordu.
Bu araştırma modern tıbbın aslında bilerek yaptığı mühim bir yanlışı bir kez daha gözler önüne sermiş oldu. Nasıl her zaman kemik yoğunluğunun ilaçlarla artırılması kırık riskini azaltmıyorsa; nasıl kan şekerinin çok düşürülmesi kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümleri etkilemiyorsa HDL-kolesterolü artırmak da bir işe yaramıyor.
Şimdi de ultra kötü kolesterol
Son dönemlerde bir de “ultra kötü kolesterol” çıktı piyasaya. Meğerse bizim kötü bildiğimiz LDL kolesterol masummuş ve tüm olaylar bu kötülerin kötüsü kolesterol molekülünün başının altından çıkıyormuş.
Warwick Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada özellikle şeker hastaları ve yaşlılarda kalp krizi riskini artıran en önemli etkenin yapışkan özelliği çok fazla olan kolesterol türü olduğu iddia ediliyor. Araştırmaya göre kısaca MGmin-LDL adı verilen bu çok kötü kolesterol, kanda birikerek damar sertliğinin ilerlemesine yol açıyor.
Her ne kadar ultra kötü kolesterolden söz edilse de asıl kötü olan kolesterol molekülü değil, daha küçük olan ve hücre alıcıları tarafından tanınmayan ve böylece kanda biriken LDL kolesterol tanecikleridir. Ultra kötü kolesterol yerine ultra kötü LDL kolesterol taneciği demek daha doğrudur.
Kolesterol ilaçlarının yan etkileri gözden kaçırılıyor
Kolesterol ilaçlarının yan etkileri içinde karaciğer ve kas hasarı ile akut böbrek yetersizliği başta geliyor. Beynin gelişimi ve işlevleri için çok önemli bir madde olan kolesterolün kan düzeylerinin azalmasının sinirlilik, saldırganlık, hafıza kaybı, unutkanlık, iktidarsızlık, intihara teşebbüs gibi çeşitli nörolojik ve zihinsel belirtilere yol açtığı da biliniyor. Şeker hastalığına sebep oldukları, enfeksiyon ve kanser riskini artırdıkları da dikkate alınmalı.
Gelelim neticeye
Tek hedefi, daha çok kazanmak olan ilaç endüstrisinin hegemonyası altındaki modern tıp hastaların değil, laboratuvar bulgularının tedavi edilmesini emrediyor. Kanda kolesterolü yüksek olan herkese statin sınıfı bir ilaç yazılması da HDL kolesterolü artıran ama işe yaramayan tedaviler de modern tıbbın dayatmalarından.
Ben de kolesterol ilaçlarının kolesterolü yüksek olan her hastaya rastgele yazılmasını doğru bulmuyorum. Çünkü tek başına kolesterol yüksekliği tedavi edilmesi gereken bir hastalık değil.
Asıl önemli olan damar sertliğine (ateroskleroz) yol açan diyabet, obezite, hipertansiyon, sigara, hareketsizlik, kötü beslenme, stres gibi faktörlerin ortadan kaldırılmasıdır. Gerisi laf-ı güzaftır.