Sevgi ya! Tabi sevgi!
Maskelerinin altında minik şeytanların gizli olduğu, melek rolüne soyunmuş insanların diyarında, yaşaman için gerek tek şey sevgi!
Verilen nasihat bu bize! Hem de tarih boyunca!
Her din, sevgiyi emretmiş…
Her öğreti…
Her felsefe…
Ama bunun yanında, nefreti de ihmal etmemişler…
Kıyıya, köşeye sıkıştırmışlar işte, sırf ‘’aman fazla sevgi olunca da, insanlar, ipin ucunu kaçırmasınlar diye…’’
Sevgi ve nefretin aslında iki tane kanlı-bıçaklı kardeş olduğu gerçeğini, gözden kaçırmaya çalışmışlar akılları sıra…
Ama gerçek olan bir şey vardır! Nefret her zaman sevgiyi, sevgi ise her zaman nefreti doğurur!
Nasıl mı?
Vatanını çok seversin! Vatanına göz dikenlere karşı nefret beslersin…
Dinini çok seversin! Senin gibi düşünmeyenlere, inanmayanlara karşı nefret beslersin…
Çocuğunu çok seversin! Ona yan gözle bakanlara karşı nefret beslersin…
Kendini çok seversin! Sana sürekli, normal bir insan olduğunu hatırlatanlara, nefret beslersin!
Bir spor takımını çok seversin! Rakiplerine karşı her zaman nefret beslersin!
Hayvanları çok seversin! Onlara işkence yapanlara, nefret beslersin!
Sıcağı seversin! Soğuktan nefret edersin!
Kendi kişiliğine zıt olmayanları seversin! Farklı olanlara içten içe nefret beslersin!
Özgürlüğü seversin! Özgürlüğünü kısıtlayanlara nefret beslersin!
Acı çekmeyi seversin! O an senin gibi acı çekmeyenlerden nefret edersin!
Kısacası sen ne kadar seversen, o kadar da nefret edersin!
Asıl soru şu!
Nefret mi, sevgini kölesi?
Yoksa, sevgi mi, nefretin?
Cevap aslında yine bizde gizli!
Karşılıksız sevemez insan!
Ve her daim bir düşmana ihtiyaç duyar!
Yaşam enerjisini aslında o düşmanlarından alır…
Ve onlara duyduğu nefretten!
Kendine bir türlü izah edemez, nefretini!
Gerçi bazen, sevdiğini de idrak edemez aslında…
Kısacası, insan; tüm hayatı boyunca bir tenis topu gibi, oradan oraya savrulur durur…
Sevgi ve Nefret adlı iki kardeşin tuttuğu raketlerin kendisine vuruşuyla, gider gelir sürekli!
Ve hayat, işte bu tenis maçının devre araları gibidir…
İlk yarıda severken, bir bakmışsın ikinci yarıda nefret etmeye başlamışsın…
Ya da tam tersi!
O yüzden ne sonsuz sevgiye
Sevgılı ALI RAUF,
Ey dusmanım, sen benım ıfadem ve hızımsın. gunduz geceye muhtac sende bana lazımsın. Bunun adı nefrettır.
Sevgi ve nefret ne zamandan berı kardes oldular?Sevgının oldugu yere nefret gırebılır mı?
Denge ısaretını bılmeyen yok gıbıdır.Her ıyılıgın ıcınde bır kotuluk,her kotulugun ıcınde bır ıyılık bulunur.
Bence sevgının ıcınde nefret, nefretın ıcınde sevgı bır nokta kadardır.
Hayatımda uc seye deger verırım.Onurum,yurdum ve cocugum.Nefret etmeyı bırakın bu uc deger ıcın canımı bıle hıce sayarım.
Sectıgım dının gereklılıklerını yerıne getırır ve dıgerlerıne saygı duyarım. Dın sıyasetın ıcınde gosterılıp pırım yapmaya calısanlar ancak dınden ımandan eder mılletı…Akrep doner, dolasır kendını sokar.
Bızı bız yapan ınsanı degerlerımızdır.Toplum kuralı denılen olgu zıtlıkları sevmez.Herseyın bır baslangıcı ve bıtısı vardır.Insanogluna bakıs acısı ne olursa olsun amac herkes ıcın farklıdır.Seytan detayda gızlıdır.Herseyın en saglıklısı egıtımden gecer. Cahıle soz anlatmak, deveye hendek atlatmak gıbıdır.
Maskelerinin altında minik şeytanların gizli olduğu, melek rolüne soyunmuş insanların diyarında, yaşaman için gerek tek şey sevgi!
Yaratan oyle guzel duzenlemıs kı evrenı herkes herkese muhtac.Insanoglunu gozle gorulmeyen bır bagla baglamıs.Zıtlıklar olmasa tek duze bır yasantının tadı mı olur?
Balık bastan kokar.Nefretle buyuyen bıreyle, sevgı selınde buyuyen bıreyın arasında daglar kadar fark vardır.
Sevgısız kalmayın…
Ankara dan selamlar.