Düşünceler kitlelere mal olursa, “Atom bombasından daha etkili güç ortaya çıkar”. Diye inanılır.
Evet böyle bir inanış var. Ne kadar gerçektir ne kadar inançtır. Göreceğiz.
Krizin yaşanmadığı günlerde ki gibi düşünemeyeceğimiz, kesin.
Düşünce dünyamız bundan böyle nasıl şekillenecek? Ya da yeni dünya düşüncesini kim bizim beynimizin içine akıtacak?
Eğer zihnimizin imalatı, gene servet sınıfı ve onun temsilcileri tarafından belirlenecekse, bir başka deyişle biz, biz olamayacaksak, değişen bir şey olmayacaktır.
Söylemeye çalıştığım, beklenmeyen, hızlı ve ani bir fakirleşme var. Bu hızlı ve ani fakirleşmenin, insan zihninde, nasıl fırtınalar yaratıp, yaratmayacağıdır.
Olağanüstü olaylar olağan dışı düşünme süreçlerini tetikler. Olayın şiddetine göre travma bile yaratır.
Şok dediğimiz, çok hızlı gelişen, düşünce değişiklikleri yaşanabilir. Hatta kitlelerde, bu şok etkisi yaratılması, gizli servisler tarafından yapay olarak da düzenlenir.
Kast ettiğim, toplumsal dinamikler, ne derecede, harekete geçer veya geçmez.
Bu sadece bir seçim meselesi değildir. Toplumsal dönüşüm meselesidir.
Lakin bu kez, hızlı ve ani fakirleşmenin getireceği bir bilinç sıçraması olur mu olmaz mı meselesi, kitlelerin yönlendirilmesi ile de yakından ilgilidir.
Halktan, çalışandan, emekten yana olan seslere kulak vermeliyiz. Servet sınıfından ve onun temsilcilerinden gelen seslere değil.
Toplumsal vicdan, toplumsal dokudaki çözülmeyi nasıl kavrayacaktır? Korkacak mıdır, yoksa çözüme katılacak mıdır?
İçine düştüğümüz vurgun ve yağma sisteminden kurtulmayı, bu sistemle bütünleşmiş olanlardan beklersek, bir çözüme ulaşabilir miyiz?
Vurgun ve yağmanın temsilcilerinin, bu halk tepkisine ne kadar şiddet kullanarak, karşılık verecektir? Ve bu şiddetten korkmayanların sayısı, sistemi değiştirmeye yetecek midir?
Yaşadığımız vurgun ve yağmanın ölçüsünün çok yüksek olması, tepkilerin de çok yüksek olmasına sebep olacak mıdır?
Şunu şimdiden söylemek mümkün; hiçbir şekilde, dünyamız, krizden önceki dünya olmayacaktır.
Sistemin temsilcilerinden ve vurgunculardan şu sesi duyar gibiyim; kapitalizm ne krizleri geçti, bunu mu geçemeyecek? Bu dünya 1929 krizini geçti de bunu mu geçemeyecek?
Vahşi liberalizmin savunucuları böyle düşünüyor. Lakin içlerinde, toplumsal dokuların ve toplumsal vicdanın hiç olmadığı kadar kabardığını söyleyenler de var.
Toplumun ideolojik olarak en geride olan esnaf kesimi, kapitalizmin son operasyonlarından, en az çalışanlar kadar vurgun yedi.
Dini yapılanmanın kuluçkası esnaf, kolay kolay kurulu düzenden ayrılmayacak kadar muhafazakardır.
Bu son krizde esnaf şunu anlamıştır; orta sınıf ortadan kalkarsa, benim de ortadan kalkacağım kesidir. Servet sınıfı tarafından imha edileceğini ve kendisinin de çalışan ve güvencesiz sınıfına doğru hızla itildiğini görecektir.
Umudumuzun küçük esnaf ve küçük işletme sahipleri olduğunu söylemek, abartı olamaz.
Çalışan sınıfın hareketlendiğini çok net görebiliyoruz. Esnaf destek verirse, eylemler yozlaştırılmayıp, doğru bir yörüngeye oturursa, neden olmasın?
bulentesinoglu@gmail.com