Güneşin batmaya hazırlanışında oluşan kızıllık ve kızıllığın dalgalara ve üzerindeki sise yansımasını izlemek, kasabada gelenek hâline gelmişti.
Kızıl tepenin kızıllığına, hayran olmayan yoktu…
Güneşin batışındaki ahengi, sanatsal bir tabloymuş gibi övmüştü. Bu övgüler kasabamızda geleneğin devamlılığına etki etmişti. İnsanlar güneşin batışını, bir de Kızıl Tepe’den izleyin, diyordu.
Öğretmen okuluna yeni tayin olan arkadaşlar da geleneğe uymuş ve güneşin batışını Tepeden izlemeyi düşünmüşlerdi. Cumartesi günü öğleye kadar sandal gezisi ve sonrası ise tepeye çıkmayı planladık.
Avda neşeli olmamak mümkün değildi. Tutulan balıklar, akşam kızartılacak ve yenecekti. Kayığı bırakıp güneşin batışını izlemek için hazırlandık. Bir saatte tepeye varacaktık. Tepeye ağaçlı yoldan gitmeyi düşündük.
Ağaçlı yol kızıllığa giden, gençliğin yoluydu.
Ağaç dalları tünel gibiydi ve geçenleri kendine hayran bırakıyordu. Tünelden çıktığımızda, güneşin kırmızı ışınlarıyla gözlerimiz parladı. Işığın tepenin ardına gizlenmeye başlamasıyla da kuşların toplu halde ötüşünü, “Sevinç çığlığı” olarak nitelendirdik.
Ağaçlı yoldan, çiçekleriyle inanılmaz bir güzelliğe ulaşmış olan, çalılığa çıktık. Çalılar arasında çekirge seslerini de duyduk. Işınların çalılar arasına girmesiyle çekirge sesleri çıkmaz oldu. İleriden, kaval sesiyle birlikte, koyun sürüsü geliyordu. Kardeşim, güneşin batışını, kavalın nağmesi eşliğinde, izleyeceğiz, dedi.
Çimen, farklı renkleriyle kır çiçekleri tarafından sarılmıştı. Çimenin neresine bakarsan çiçeklerin görüntüsü, bir tablo gibiydi. Tepeden güneşin batışı da bir tutkuydu. Kardeşim, “Bir zamanlar, tepe her gün, mekânımız olurdu,” dedi.
Çimen tablo, tepenin ışığı bir tutkuydu…
Ağaçlar, serin rüzgâr ve kızıla dönüşmüş ufuk. Güneşin batışına deniz, renk değişimiyle cevap veriyordu.
İçimizde her an bir anı tazeleniyordu. Kızıl tepeyi konuşmakla bitiremiyorduk. Geçen yıl öğretmen ve öğrencilerle yakalandığımız fırtına ile yaşadığımız zorluğu anlattık.
Denizin karardığını görüp de kaçanlara ne demeli. Deniz kararması ve kara bulutlara benzemesi havanın bozduğunu gösteriyordu.
Mutlu bir gün, kızıl ışınlarla damgalanıyordu. Hafif bir rüzgâr, köpeklerinin seslerini bizlere kadar ulaştırıyordu. Işınları izlemeye devam ediyoruz, ağaçlı yoldan gelen gençler de türküleriyle dikkat çekiyordu.
Geceler uykusuz geçse de umutlar gençleşecekti.s
HasanNRIVERDİ