YER: ALDİ
Aldi’ye girdim, ihtiyaçlarımı alışveriş arabasına doldurdum. Ödemek için kasaya geldim. Arkamda konuşan genç kızın sesi tanıdık gelince dönüp baktığımda gözlerini kaçırdı. Görünmesini istemez gibi bir hali vardı, ama benim sevgi dolu bakışlarıma dayanamadı, sonra gülümseyen gözlerini gördüm. Bana öylesine derinden ve sevgiyle bakıyordu ki anlatamam. Adıyla selam verince kısaca ve sıkıca sarıldık birbirimize. Onu unutmadığımdan mutlu olduğu gözlerinden, bakışlarından, tavırlarından gün ışığı gibi belli oluyordu. Marketten çıkınca bir yerde sohbet edelim dedik. Birbirimize anlatacaklarımız pek çoktu…
Görünüşü sokakta yaşayanlara benziyordu. Onu yıllar sonra görünce nasıl sevindim bir bilsen. O da aynı duyguları yaşıyordu. Koyu kahve, iri gözlerine vurmuştu yüreği. Ona değer verdiğimi anlamıştı. Sarıldı bana. ʺ Bir yerde kahve içelim mi öğretmenim?ʺ dedi dışarıda. Mcdonald’a girdik.
YER : MC DONALD
˗ Öğretmenim, beni böyle görünce konuşmazsınız sanmıştım. Ne kadar iyisiniz?
˗ Canım benim, neden konuşmayayım ki?
˗ Halimi görüyorsunuz? Saçlarım, üstüm başım dağınık. Kıyafetim kirli. Elimde içki şişesi cebimde sigara.
˗ Meleğim, ben sadece senin gözlerini görüyorum. Neler yapıyorsun?
˗ Sokaktayım. Siz sormadan ben anlatayım. Yıllar önce evden kaçtım.
˗ Neden?
˗ Babam sürekli dışarıda derneklerde çalışıyordu. Annem de evde. Annem, öğleden sonraları iki saatliğine temizlik işine gidiyordu. Arkadaşlarımla buluşmak istesem izin vermiyorlardı. Gizli gizli buluşmaya başladım. Sonunda dışarıdaki hayat daha güzel gelmeye başladı. Yavaş yavaş içkiyi çoğalttım. Sonraları uyuşturucular… sigara en iyilerinden…
Onu dinlerken o yıllara yolculuk yapıyordum beynimde. Evini terk eden sadece o değildi ki?
˗ Öğretmenim ben de anne oldum!
˗ Sahi mi? Evlendin mi?
˗ Evet benim gibi biriyle evlendim. Başlangıçta iyiydi her şey. Bir kızımız oldu. Sonraları ikimiz de ağır uyuşturucu kullandığımız için kızımı aileme verdiler. Böylesi daha iyi oldu. Eylülde okula başlayacak. Sizin sınıfınıza gelmesini çok ama çok isterim, ne olur yardım edin aileme.
˗ Ederim tabi, etmez miyim?
˗ Peki sen ne olacaksın böyle meleğim? Bu durumun ne kadar sürecek? Eşin ne durumda şimdi?
˗ Ayrıldık.
˗ Yanında gördüğüm eşin miydi?
˗ Hayır, arkadaşım. Geceleri sokakta yalnız kalmak zor oluyor. O da benim gibi sokakta yaşıyor. Evimiz yok.
˗ Yardım almıyor musunuz devletten?
˗ O evlerde yaşamak kolay değil, bunalıyoruz, dışarıya kaçıyoruz.
˗ Canım, güzelim, böyle giderse hastalanırsın.
˗ Ben çok yaşamam ki öğretmenim. Çok fazla uyuşturucu, sigara, içki alıyorum.
˗ Para?
˗ Orasını sorma öğretmenim…
˗ Peki tamam…
YER: TRAMVAY DURAĞI
˗ Olanları biliyorsunuz değil mi hoca hanım?
˗ Evet, çok üzgünüm.
˗ Bir türlü engel olamadık. Kızım çok hasta. Sık sık hastaneye kaldırıyorlar, ama sonra yeniden aynı yaşamına devam ediyor.
˗ Bana söz vermişti.
˗ İstese de sözünü tutamaz. Size çok güveniyor ama.
˗ Biliyorum, kızına yardımcı olmamı istedi. Siz okula gelince önce beni bulun. Okul yönetimi ile konuşurum.
˗ Torunumu görseniz şaşırırsınız.
˗ Neden?
˗ Aynı annesi! Hiç ama hiç ayıramazsınız, dedi cebinden çıkardığı fotoğrafı göstermek isterken. Şaşkınlığımı saklayamadım.
˗ Aman Tanrım! Bu kadar da mı benzer! Kopyası sanki! Onun küçüklüğü hiç gözlerimden gitmiyor ki! Simsiyah saçları, sorgulayan bakışlı, iri gözleri, verdiği yanıtlar, ara sıra bağırmaları… Hiç birini unutmadım… Çok severdim onu her haliyle…
˗ Biz onu anlayamadık hoca hanım. Anlamaya çalıştığımızda da iş işten geçti.. Kızım, güzel kızım sokaklarda yaşıyor. Bize geldiğinde evde duramıyor. Babası ile anlaşamıyor. Benimle de öyle. Alışmış o gizli saklı yaşamına…
˗ Okula gelince önce beni görün lütfen, olur mu?
YER: PARK
˗ Oy, ne güzel, küçük meleğimiz mi?
˗ Evet, torunum. Anlatmıştım ya.
˗ Bu kadar benzerlik! İnanın şimdi daha da şaşırdım. Yaradan’ın hikmetleri sonsuz. Bu melek size bir hediye. Elinizden geleni yapın.
˗ Aynen öyle hoca hanım. Kızımıza davrandığımız gibi davranmıyoruz. Ne isterse onu yapıyoruz. Bazen çok anlatıyoruz, konuşuyoruz. O zaman o da bizi anlıyor. Eşim emekli, derneklere de gitmiyor artık. Torunumuzla ilgileniyoruz.
Küçük melek, bisiklete biniyor, ara sıra anneannesinin yanına geliyor, bir şeyler söyleyip gidiyordu. Ara sıra da bana bakıyordu. Bu nasıl bir benzerlik? Şu bakışlar? Sanki beni önceden tanıyor gibi süzmeler.
˗ Bak bu hanım, annenin öğretmeni, onun sınıfında olmak ister misin?
˗ Annemin öğretmeni mi? Evet! Çok isterim.
Sarıldık birbirimize. Sevdim onu evladımca. Sonra o oynamaya devam etti. Anneanne ile vada ettim. Eve gelinceye kadar şaşkınlığım bitmedi. Annesine böylesine benzemesi içimi bir hoş yaptı. Umutlandım geleceğinden. Hayaller kurdum kendimce… İnşallah diye diye de umutlarımı yüce Yaradan’a teslim ettim.
YER: NORMA
˗ Merhaba, neden gelmediniz? Torunuzu bize getirecektiniz.
˗ Geldik, geldik de okul kabul etmedi hoca hanım. Bizim adresimiz değişti. O evden çıktık. Taşındığımız adresteki çocuklar başka okula gidiyorlarmış. Biz çok üzüldük. Küçük meleğimiz de çok üzüldü. Kısmet değilmiş.
˗ Dersleri nasıl?
˗ Çok iyi. Annesine çok benziyor, biliyorsunuz, ama torumum çok çalışkan.
˗ Kızınız da çalışkandı, ama sizin ona vaktiniz azdı. Ben sizi anlıyorum ama… İki kültür arasında hepimiz hatalara düştük evlatlarımıza karşı olan davranışlarımızda. Tabi ki çok sevdik onları, onlar da bizi. Bilemedik işte o zamanlar. Torununuz kesin mutludur, sevinçlidir sizlerle. Kızınızı son gördüğümde sizi çok sevdiğini söylemişti.
˗ Sahi mi hoca hanım?
˗ Tabii sahi. Ağlamayın lütfen. Önemli olan şimdi torununuza karşı daha sorumlu ve anlayışlısınız değil mi?
˗ Evet evet, keşke zamanı geri getirebilsem. Yavrumun durumu hiç de iyi değil…
˗ İyi olmasını ümit ediyorum, hiç belli olmaz, gün doğmadan neler doğar…
˗ Evet evet, inşallah hoca hanım.
˗ Eşinize ve küçük meleğimize çok selam söyleyin.
YER: TRAMVAY DURAĞI
Koşarcasına yürüyor, tramvaya yetişmeye çalışıyordum. Trafik lambası yeşil yanınca karşıya geçtim. O anda tramvay geldi. Duraktakileri hayal meyal görüyordum. Acele ile tramyaya bindim, boş olan bir yere oturdum. Karşıma birinin oturduğunu hissettim. Aklım başka yerde, bedenim tramvayda idi. Böylesi dalgın hallerimi ara sıra yaşarım.
˗ Beni tanıyamadın mı öğretmenim?
˗ Özür dilerim, bilemedim.
˗ Melek ben, dediğinde inanamadım. Yüzüne dikkatlice bakınca içim cız etti. Belli etmedim. O konuşmak istiyor ben ise ondaki durumu görünce soru sormakatan kaçıyordum.
˗ Anladınız değil mi öğretmenim?
˗ Neyi güzelim?
˗ Hasta olduğumu, dedi. Sustum. Çok zayıflamış, saçları dökülmüş, üstü başı dağınıktı. Görünüşüyle içimi paramparça etmiş halini ona bildirmek istemedim.
˗ Benim çok az vaktim kaldı öğretmenim.
˗ Lütfen öyle deme, geçecek hepsi inşallah. Ben sana güveniyorum canım benim.
˗ Yok, yok! Çok az vaktim kaldı.
˗ Birlikte bir yerde oturalım, benim işim bitince de bana gideriz, ne dersin?
˗ Doktora gidiyorum canım öğretmenim, gelemem. Çok isterdim ama.. Öğretmenim, yüzüğünüz çok güzel. Gümüş mü?
˗ Evet canım, beğendin mi?
˗ Evet, çok hoşuma gitti.
Yüzüğü çıkardım, zorla elinin içine koydum. Anlamıştım neden beğendiğini. Sevinçle parmağına geçirdi.
˗ Orta parmağıma tam geldi. Bunu hiç parmağımdan çıkarmayacağım güzel öğretmenim. Biliyor musunuz, ben sizi çok sevdim. Sizin gibi olmak istedim, ama olmadı.
˗ Pişman mısın?
˗ Pişman olsam faydası yok, alıştım, kızımı kurtardım ya öğretmenim o bana yeter. Ha! benim yüzüğümü size verebilir miyim?
˗ Hiç olur mu? O sende kalsın. Karşılıklı vermiş gibi olurum. Sen her ikisini de parmağında taşı olur mu? Hem kızın nasıl oldu meraktayım.
˗ Başardık öğretmenim. Ona hep sizden bahsettim. Liseye gidiyor, durumu çok iyi. Sizi hiç unutmamış. Anneciğim sizin benim için yaptıklarınızı anlatmış. Öleceğim, ama çok hem de çok mutluyum. Size verdiğim sözü tuttum, kızımı aileme bıraktım.
˗ Baban?
˗ Öldü. Çok pişmandı yaptıklarına. Beni dövdüğü günleri unutamadı. Haklıydı ama babacığım. Ben de az deli değildim. Anneciğim yalnız başına kaldı. Kardeşlerimin her biri bir başka yere taşındı. Neyse ki sizi gördüm ya ölmeden.
Parmağındaki yüzüğü defalarca öperken, ʺBen sizin kokunuzu hiç unutmadım. Bu yüzükte sizin kokunuz var. Ölünceye kadar parmağımdan çıkarmayacağım.ʺ derken ben hüngür hüngür ağlıyordum. İneceğim durağı unutmuştum.
˗ Geldiniz öğretmenim, ağlamayın lütfen, ben devam edeceğim, dediğinde toparlandım, sarıldım iyice, bir deri bir kemik kalmaya ramak kalmıştı. Uzun boylu, dolgun saçlı, endamlı bu güzeller güzeli öğrencim düştüğü çukurdan çıkamamıştı. Bedenim bitkin, duygularım yüreğimi daraltırken indim. Tramvay gözden uzaklaşıncaya kadar birbirimize el salladık, öpücükler gönderdik.
YER: ON IKİ GÖLLER BÖLGESİ
İki tarafı ağaçlıklı yolda yürüyorum. Artık yaşlanmış, emekli bir öğretmenim. Birilerinin bana dikkatlice baktıklarını, yanıma doğru yaklaştıklarını hissedince durdum. Genç kızı tanıdım hemen. Meleğim, küçük meleğim… Önce irkildim. Melek sandım, ama değildi, biliyordum. Mümkün değildi böylesi sağlıklı ve bakımlı olması. Olsa olsa kızı diyebildim içimden. O ara o koşarak geldi ve boynuma atıldı… Ağlıyordu. Ben de sarıldım ve gözyaşlarımı tutamadım. Kulağıma, ʺDoktor oldum!ʺ dedi.
Sevincimden daha da sarıldım ona. Demek ki başarmış. Bir de doktor olmuş! Şükürler olsun Tanrım! diye konuşurken içimden, ʺEşim! O da doktor!ʺ dedi. Bakıştık…
˗ Anneme çok benziyorum değil mi?ʺ dediğinde hıçkırıklarımı tutamadım.
˗ Beni nasıl tanıdın meleğim?
˗ Annem sizi çok severdi. Onların okumasını, özellikle de kız öğrencilerin okumalarını çok istermişsiniz. Sizi görmüştüm ya? Ayrıca annemin sınıf fotoğraflarını saklıyorum. Siz hiç değişmemişsiniz. Hemen tanıdım. O size söz vermiş.
˗ Ne sözü?
˗ Kızını annenlere teslim et. Onun hayatı güzel olsun. Sen de kurtar kendini bu hayattan demişsiniz.
˗ Nasıl şimdi? İyi mi? dedim korka korka.
˗ Hayır, o sözünü tutamadı, artık aramızda değil, ama bana güç verdi. Okumam için ışık tuttu. Başardığım için mutlu gitti.
Daha fazla anlatamadı küçük melek. Sarıldım torunum niyetiyle küçük meleğe. Sağdan soldan gelip geçenler ağlaşmalarımıza bir anlam veremeden gelip geçtiler. Başarmıştı meleğim. Annesinin kopyası değil, sanki onun ta kendisiydi.
İçimden gelen sese doğru başımı kaldırdım:
Emindim, gülümsüyor ve yüreğime fısıldıyordu gül yürekli Melek’im
Teşekkürler Tanrı’m!