Yıl 1979. Trabzon’dan Erzurum’a gidiyoruz. Sağ olsun, tır şoförü Hasan Velioğlu, yanında, Beşikdüzü eski belediye başkanı Osman Dilek beyle birlikte, Armelik Dağını aşıp Erzurum’a ulaşacağız.
Dün gibi aklımda.
Hasan Ağabey sordu:
-Osman Ağabey bu dağda niye bu kadar viraj var?
– Bu kıyıyı görüyor musun?
– Evet
– Buranın içe doğru olan kısmı hep balık yuvası. Balıklar yavrularını bu kıyılara, bu dağların altındaki kayaların arasına bırakırlar. İstemediğin çeşitte balık türleri buralarda yüzer.
– Bu denize akan derelerin içine doğru, denizden çıkan balıklar, tıpkı bizim yaylalara çıkmamız gibi, bahar gelince, suyu yara yara, dans ede ede, yukarı doğru çıkar. Sonra büyür. Kış gelmeden tekrar denize iner. Karadeniz’in kıyıları dünyanın en güzel en temiz yerleridir. Buralar oksijen deposudur. Bu kıyılar yeşille mavinin kucaklaştığı yerlerdir. Tam yirmi üç çeşit balık türü vardır buralarda.
Sohbet gittikçe koyulaşıyordu…
Simdi düşünüyorum da, hangi el bu kıyılarımızı bozdu? Bu akıl hangi kafadan çıktı?
Bu güzelliği kim nasıl çirkinleştirdi?
Bu kafaların medeni dünyadan hiç mi haberi yoktu?
Her şeyde olduğu gibi yine rant . Yine doymak bilmeyen vahşi kapitalizm.
Cennete benzeyen kıyılarımızı kimler cehenneme çevirdi.
Başka yol bulamadılar mı?
En basit düşünceyle bu yol üç beş kilometre yukarıdan vurulsa, aynı zamanda bu yola paralel tren yolu geçseydi, daha doğru olmaz mıydı. Böylece hem kıyılarımızı bu canavarların elinden kurtarır, hem de yukarıda, yeni, bakir yerleşim yerleri kurulurdu. Yaylalarımız dağlarımız değerlenir, kıyılardaki şehirlerimize sıkışıp kalmazdık.
Hazine arazilerimizin çoğu bu kıyı şeridinde olduğu için, plan, program, proje, kanun tanımayan “Toki” denilen inşaat şirketi, buraları, yetkilileri de arkasına alarak ucube betonlaşmayla, rant alanı haline getirdi. Sadece buralar mı? Okullar, camiler, tarihi miraslarımız yıkılıyor. Yerine mimari özelliği olmayan ucube binalar dikiliyor. Halk, gelen geçen herkes, bu çirkinliği görüyor ama bir şey yapamıyor.
Karadeniz’in kıyıları, yaylaları, genellikle Araplara peşkeş çekiliyor.
Bir gün deniz hakkını alacak. Buzullar ısınıp deniz kabaracak.
İlim adamları böyle söylüyor.
Hiç olmazsa onlara kulak verelim.
Yusuf Yılmaz