25.02.2011 tarihli özel sektöre sıfır gümrükle, miktarı sınırsız, süresi göreceli sınırlı karaname Buğday’da Yanlış İthalat Yönetim Politikası mıdır yoksa Kıyak bir bisküvi ve makarna kararnamesi midir? Aşağıdaki değerlendirmelerimle kamuoyunun takdirine sunuyoruz.
Geçtiğimiz yıl Toprak Mahsulleri Ofisine (TMO) geçen yıl çıkarılan kararname ile sıfır gümrük vergisiyle 1 milyon ton buğday ithalatı için tarife kontenjanı açılmıştı. Bu tarife kontanjanında TMO’ya 1 milyon tonluk buğdayın sıfır gümrükle ithalat izni verilmişti.
İç piyasa da yükselen buğday fiyatları karşısında biz bunu olumlu karşılamıştık. Zaten bu mevsimde şubat-mart ayında yükselen fiyatların da üreticiye değil elinde stoku olanlara faydası vardı.
1-20 Haziran arasında Çukurova, Ege, 20Haziran- 10 Temmuz arası Güney Anadolu illerimiz, 30 Temmuz-10 Agustos arası İç Anadolu, 10 Agustos 10 30 agustos arası Doğu Anadolu bölgeleri bugday, tahıl hasad günleridir.
Kimi bölge ve illere göre 10-20 gün süren hasadın sonucunda üretici çiftçi bir önceki buğday ekim ayından hasad mevsimine kadar yaptığı masrafların borçları hasad mevsimi sonunda ödemek zorundadır. Devlet-i Ali’nin tahıl kuruluşu TMO’nun bazen geç bazen de zamanında açıkladığı buğday taban fiyatından malını yerel tüccara satar. Yerel Tüccar da un veya makarna fabrikalarına satar.
Ekim ayında çiftçinin elinde buğday stoku kalmaz. Stok, un ve makarna fabrikalarındadır.
TMO, geçtiğimiz yıl kendisine verilen 1 milyon tonluk gümrüksüz buğday ithal kotasının 600 bin tonunu bugünlerde tamamladı. TMO, yurt dışından buğdayı C+F ( Türkiyiye limanları teslim fiyatı-nakliye ve yurt dışındaki yükleme masrafları dahil) 415 USD’ ye ithal etti. Şu anki kur ile aşağı yukarı tonu 664 TL’ye mal olmuş durumdadır.
Şu anda iç piyasa da en iyi buğdayın tonu 750 TL, en kötüsünün fiyatı ise 650 TL iken özel sektöre sıfır gümrüklü miktarı sınırsız buğday ithal izni vermek demek üç ay sonra başlayacak hasad da üreticinin elindeki buğdayın tüccarın, uncunun makarnacının büsküvicilerin nazlanarak satın almalarına ortam hazırlamak demektir.
Bakanlar Kurulu TMO’ya 1 milyon tonluk buğday ithal yetkisi vermişken özel sektöre 1 mayısa kadar sınırsız gümrükler sıfırlanarak ithal kapısını bu şekilde açmış olması Haziran ayında çiftçiye kabus yaşatacaktır.
2010 yılının ekim,kasım ve aralık aylarında İç Anadolu ve bilhassa Konya bölgesi yeterince ve düzenli yağış alamadı. Konya ovasına indiğinizde buğday ekilmiş alanlarda şu mevsimde yeşil bir manzara değil halen toprağın rengi görünüyor. Buğday henüz 5 cm boyuna gelmemiş ve tarlalarda yeşil olması gereken buğday bitkisi sararmış!
Bu manzaradan ve Dünya’daki Buğday arzındaki sıkıntıdan iktidarımız dehşete düşerek Türk Özel Sektörüne gümrüksüz-sınırsız buğday ithal etme izni vermiş olması daha da dehşetengiz ve acemice bir politikadır.
Ülke içinde ve Dünya’da önümüzdeki tahıl sezonunda tahıl arzında bir sıkıntı ve dış fiyatlarda aşırı bir yükseliş beklentisi iktidar da oluşmuş ise bunun yolu yordamı buğday da sıfır gümrüklü miktarı sınırsız bir ithalatı özel sektörün eline teslim etmek olmamalı idi. Bu görev sahibine yani TMO’ya verilmeliydi.
Tahıl ve bilhassa buğday fiyatlarında hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruma görevinin sahibi TMO’dur.
Özelleştirme furyası başladığında Et Balık Kurumu’nun hemen hemen tüm kombinaları kapatılmak üzere iken bir kaçının kapatılmasından vazgeçilmiş, Süt Endüstrisi Kurumu (SEK ) kapatılıp çiğ süt alım fiyatları süt sanayicilerinin insaf ve merhametine terk edilmesi sonucu süt hayvanları 2008 yılında kasaba gönderilmişken buğday ithalatını özel sektöre teslim etmek ülkedeki buğday üreticilerimizi, buğday da fiyat istikrarını arslanlara teslim etmek demektir.
TMO ne güne duruyordu? Yoksa bunlar TMO’nun kapısına kilit vurma girişimlerimidir.
25.02.2011 tarihli özel sektöre gümrüksüz miktarı sınırsız, süresi sınırlıda olsa ithal izni verilmesi tamamen yanlış bir politikadır.
Kararnamenin
1001.10.00.00.19- numaralı gümrük tarife istatistik pozisyonunun karşısında yazan ‘’ ‘’ Diğerleri ‘’ ibaresi Makarnalık buğday (durum buğdayı) ‘ı kapsamaktadır.
Yine kararnamenin 1004.00.00.00.19- numaralı gümrük tarife istatistik pozisyonunun karşısında yazan ‘’ ‘’ Diğerleri ‘’ ibaresi Yulaf’ı kapsadığı görülmektedir.
Kararname de diğer adı geçen adi buğday, kaplıca (kızıl ) buğday, kara buğday çeşitleri ise gluteni düşük buğday cinslerinden olduğu için büskivide kullanılma amaçlıdır.
Bu kararnameye makarna ve bisküvicilere kıyak kararnamesidir. Bu kararnameye bisküvi ve makarna kararnamesi desek daha doğru olacaktır.
İktidarın ilk yılında ülkemizde mısır fiyatları yükselmiş ve mısır ithalatı gerektiğinden o zamanki Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu Devlet Bakanı Sayın Kürşat Tüzmen idi. Kürşat Tüzmen mısır ithalatı için miktar belirlyerek ithal edecek firmaların fona ihale ile para yatırmaları karşılığında ithal izni vermişti. Bu yüzden o zamanki maliye bakanının mısır ithalatçısı oğlunun girişimleri sonuçsuz kalmıştı. Şimdi ise büskivi ve makarnacıların girişimlerinin sonuçsuz kalmadığını görüyoruz.
6 Ekim 2010 tarihli 2000 ton suni tadlandırıcılı süt çamuru (süt tozundan süt konsantrasyonu) 2500 tonluk tereyağı gümrüksüz ithalat kararnamesi Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu Devlet Bakanı sayın Zafer Çağlayan’ın eseridir.
Sıfır gümrüklü, miktarı sınırsız 25.02.2011 tarihli bisküvicilere, makarnacılara bisküvi ve makarnalık buğday ithal izni kararnamesini bakanlar kuruluna sevk eden de yine Zafer Çağlayan’ın Bakan’lığının eseridir.
Çiğ Sütte fiyat istikrarsığılığını sağlayamayan politikalara birde buğday eklendi.
TMO’ nun lastikleri patlatıldı. Önümüzdeki haziran’da başlayacak olan hasad mevsiminde çiftçiyi kara gün bekliyor.
Bu Kara(r)name çiftçiye karagün yaşatacak!
https://groups.google.com/group/cigsutureticileri
yazı etiketleri:
buğday, karabuğday, karakılçık, adi buğday, gümrük tarife istatistik pozisyonu, buğday ithalatı, makarna, büsküvi, büsküvi kararnamesi, makarna kararnamesi, zafer çağlayan, devlet bakanlığı, dış ticaret müsteşarlığı,
yeryüzünde 4 milyar hektar tarım yapılabilen alanda, türkiyede 23 milyon hektar tarım yapılabilen alanda, bu kadar açlık,geçimsizlik,gıda dağıtım üretim dengesizliği ve spekülasyonları olmasının nedeni modern put paraya dayalı FAİZci kapitalizm sistemidir.
Sayın Kanat,
Elinize, kaleminize sağlık.
Yazılarınızı ve değerlendirmelerinizi yakından takip etmeye çalışıyorum. Zaman zaman da eleştiri ve görüşlerimi de iletiyorum.
Yazılarınızda ve görüşlerinizde egemen olan görüş “ne şiş yansın ne kebap” örneği, uzlaşmaz çıkarlara sahip kesimleri uzlaştırmaya çalışarak okurlarınızın düşüncelerini törpülemeye çalışıyorsunuz. “Kasabın elindeki bıçak, hem kasaba hem de kuzuya hizmet edemez” bunun aksini iddia etmek boğazlanacakların “züğürt” tesellisidir.
Toplumsal üretim ve tüketim ilişkilerinin süreci, üretim biçimi, dağıtım ve paylaşım ilişkilerinin sürecidir.
Bu ilişkiler içinde bulunduğumuz yere göre çıkarlarımız belirlenir. Ve bu çıkarlar uzlaşmaz çıkarlardır.Siz sadece “azı”na veya “çoğu”na razı olursunuz.
Günümüz üretim biçimi, küresel ve yerel ilişkiler temelinde yoğunlaşmış, tekelci sermaye ilişkileridir. Tüm “çözümler” bu sermaye ilişkileri tarafına yöneliktir. Eğer düşünceleriniz ve önerileriniz sermayenin egemenliğine karşı ise bunu açıkça(!) belirtmelisiniz. Düşük oranlı sermaye desteği “kuzulara” hizmet etmez. Olsa olsa “bıçağın” keskinliği, büyüklüğü, küçüklüğü üzerine bir talep ve destek olur.
Üstadın dediği gibi “Aç gözünü seyret, tekrarı yok bunun.”
Saygılarımla.
….
Sayın Kanat ; Araştırma yazılarınızı ve bilgilendirmeye yönelik makalelerinizi yakından izliyor, emeğinizi ve şahsınızı gönülden kutluyorum. Duyarlı ülke insanımız ve ekmeğini alın teri ile kazanan emekçiler, son yıllarda günlük yaşamlarında bir şeylerin doğru dürüst gitmediğinin farkında olsalar da, çalışıp didinmekten olup bitenin içeriğinden haberdar değiller. Sonuçta tamamen tarım üreticilerini yakından ilgilendiren yazınız, maalesef tüketicinin ilgisini bir o kadar çekmiyor.Zira artık ülkemizde bilinçli ya da bilinçsiz tüketici ya da duyarlı, duyarsız vatandaş ayrımı yaptığımız günler geride kalmış ve tek tip insan yaratılma yolunda önemli bir yol alınmıştır. Eskideen hatırlarsınız, ilk ve orta okullarda “Yerli Malı Haftası” yapılır, herkes evinden getirdiği yiyecekleri arkadaşları ile paylaşırdı…gün geldi bir de baktık ki arkadaşlarımız “Çikita Muz” filan getirmeye başladı yerli malı haftasında…Demem o ki artık vatandaş ucuz olanı arıyor ve neyi ucuz bulduysa onu alıyor. Buğdayın nereden geldiği, ithal buğdaydan sırasıyla kimlerin rant elde ettiği, efendim fırıncı mafyasının ekmek fiatları ile nasıl oynadığını, yerli buğday üreticisinin her geçen gün eriyip bittiğini, bir zamanlar ülkemizin en önemli buğday üreten dünya ülkeleri içinde ilk beş sırayı paylaştığını vs uzayıp giden konuları bilmediği gibi, doğrusu merakta etmiyor desek yeridir. Elbette bütün bu olanlar sermayenin sistematik bir operasyonudur.Tüketiciler şuan günü kurtarıyor anlıyacağınız…ama altını çizerek şuan diyorum. Çünkü, içinde bulunduğumuz an yerini başka bir zaman dilimine bırakacak. İşte o an, bugün günü kurtardığı için şükür edenler, bugünleri arasalar da artık iş işten geçmiş olacak. Çünkü artık ülkemizde üretim tamamen durmuş olacak !!! Köyler boşalmış, köylüler kentlere çoktan gitmiş olacak…toprak olsa da eken bulunmayacak..köyler artık sayfiye yeri ya da emeklilerin geri kalan yaşamlarını geçirdiği yerleşim yerleri haline gelecek. İşte o zaman, bırakın buğdayı, kim bilir “Ekmek” bile ithal edilecek ! Sermaye, silahla işgal edemediği ülkelerin bağımsızlığını, içerideki işbirlikçi hainlerle işte bu şekilde ellerinden alır. Her şeyi dışarıdan alan bir ülkede Bağımsızlıktan söz edilemez. Asıl olan ön görüsüz ve kendisinden sonraki kuşağı hiç düşünmeyen ülke insanına bu konuların çözümünü bulup anlatmaktır. Saygılarımla