İlkokuldan elimde ‘pekiyi’lerle dolu karnemle sevinçler içinde, koşarak eve dönünce annem, beni sevgiyle karşılamış öpmüş kucaklamış çok sevindiğini ve beni çok sevdiğini söyleyivermişti.
Sonra da nerden aklına geldiyse şu kıssayı anlatmıştı, gözlerimin içine bakarak, kendince bir karne hediyesi olarak zahir elli yıl önce.
Peygamberlerimizden birinin, hangisiydi acaba, bu kıssanın dört kutsal kitaptan birinde anlatıldığını okumuştum daha sonra hatırlarsam onu da yazarım.
Efendime söyleyim o devrin peygamberlerinden birinin çok güzel, akıllı, munis, iş bilen, söz tutan bir kızcağızı varmış.
Derken efendim günlerden bir gün, evlerine zamanın önemli bir kişisi konuk gelmiş.
Hoşbeş edip ağırlamış ikramlamışlar, kız en güzel yemekleri yapıp en zarif şekilde sunmuş, konuk çok memnun kalmış. Konuk gideceği zaman peygambere bir isteği olduğunu ileterek kızıyla evlenmek istediğini söylemiş, peygamber de bu isteğe olur, demiş. Gün belirlemişler.
Aradan biraz zaman geçmiş, bir hatırlı konuk daha gelmiş peygamber ocağına.
İkinci konuğa da izzetler ikramlar, sohpetler. Konuk ayrılacağı gün ve saat ‘teşekkür ediyorum, bir de isteğim var kızınızla evlenmek istiyorum, şu gün şu saat gelip alırım uygun bulursanız kızınızı’ demiş. Peygamber ona da olur, demiş.
Gelip alırım dediği tarih birinciyle aynı tarihmiş.
Aradan biraz zaman geçmiş geçmemiş bu sefer asla hayır denmeyecek çok çok ağır bir misafir daha.
Yine hoşgeldin safa geldinler, yine aşlar, çorbalar, üzümler ballar türlü çeşit taamlar sofrada, Allah ne verdiyse.
Derken değerli mi değerli üçüncü misafir de memnuniyetini söyleyen uzun, süslü ve belâgatlı bir söyleyişten sonra o da kızını istemesin mi peygamberden.
Son konuğun azametinden çekinip ona da olur demiş, o da aynı tarihi söyleyip ‘gelir alırım kızını’ demiş. ‘Gelin alma’ sözü o günlerin nişânesi günümüzde zahir, düğünlerde hâlâ söylenir.
Bizim peygamberi almış bir düşünce, üzüntüsünden aştan ekmekten kesilmiş. E kolay mı kız bir, isteyen üç, üçüne de ‘söz kesilmiş’ bu da bu gün kullanılan bir söylem. Gelmelerine de üç gün var, söz verdiği isteklilerin.
Uykusuz tüneksiz bir sağa dönüp bir sola dönüp sabahı sabah ederken uyuyamayacağını anlayıp kalmış kendince niyazlarda bulunmuş yüce yaratanına.
Postunun üstünde biraz içi geçmiş, bağrı dalar gibi olmuş. Düşünde ona ‘kızını, eşeğini, köpeğini aynı odaya koy, o gün gelene dek de kapıyı açma’ denmiş. Sabaha kadar tam üç kez aynı rüya mı ilham vahiy mi gelip durmuş kulağına, beynine.
Bu kıvamda sabah olup gün ağarmış.
Fazla yapacak başka bir şeyi olmayan peygamber de yapmış söylenen şeyi.
Kızını, eşeğini, köpeğini odaya koyup sürmüş kapının sürgüsünü, takmış kapının zerzesini.
Söylenen an gelip çatmış, birbirinden değerli, azametli üç konuk da atları ve maiyetleriyle dizilmişler kapıya ‘kız almaya geldik’ diye.
Peygamber gönlü ve eli pır pır titreyerek açmış kapıyı, o da ne odada birbirinden güzel üç kız.
Konuklar ne bilsin peygamberin üç kızı olup olmadını, tabi peygamberde bilmiyor içerdekilerden hangisinin kızı, hangisinin eşeği, hangisinin kızına dönüşmüş köpeği olduğunu.
Üçünü de teslim etmiş isteklilere geliş sıralarına göre, onlar da peygamberin birbirinden güzel üç kızı olduğunu sanıp alıp gitmişler eşlerini.
Ben o çocuk dimağımla hikâyeyi dinlerken ağzım açık, annem ustaca bir anlatımla devam etti:
-İşte kızım, kadın nesli üçe ayrılmış orda, kadınların bazıları peygamberin asıl kızı gibidir, munis, akıllı, çalışkan, söztutan, bunlar yurt yuva kurarlar, aile olurlar eşi ve çocuğuna, ocak tüttürürler.
Bazıları ise peygamberin eşeğinden türedikleri için ‘eşek inatları’ hiç bitmez bu kadınların, zından ederler ömrü kendilerine de ailelerine de.
Peygamberin köpeğinden türeyenlerinse hiç bitmez ulumaları, ne etsen memnun olmazlar ‘çenelerini kapatamazsın’ dedi ve kıssayı bitirdi anacığım. Beni bir daha öptü bir anne şefkâtiyle.
Yeni mi duydu dinledi, bir yerlerden mi okudu bilinmez, elli yıl önce anlatılan bu kıssayı her zaman hatırlarım, hayatın içinden kimin kimden geldiğinin örneği olan bu şahıslar gördükçe.
Kıssa doğru muydu, ilk kim anlatmıştı, anam kimdi, ben kimim, siz kimsiniz bilinmez? Kimin kim olduğunu kimseler bilmiyor ki kendinden başka.
Seç beğen demişler, dememişler mi yoksa?
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan 12 Haziran 2024 Ankara