Bireyin felaket haberini okuması için muhtelif iletişim araçlarına zaman veya para harcamasına gerek yoktur: Kişinin hemcinslerinden herhangi birine karşı üstün bir tavır içine girme ya da kendini ulaşılmaz ve emsali bulunmaz görmek, kişinin başarı yolunda intihar etme sürecine dahil olduğunu haber verir. Tarih sahnesinde gelmiş geçmiş tüm büyük şahsiyetleri zirveye ulaştıran en temel etmen, kendinin eksik ve hatalarının çok olduğunu, her şeyi ilmen kuşatacak boyutta engin bir kudrete sahip olmadığını fark ederek, işin ehli olan zevatlarla el birliği içine girmeleridir. Diğer yandan, ekonomik, sosyal, siyasal, ilmi ve iktidar ve güç anlamında sınırları zorlamış liderlerin yönlerini derin uçurumlara çevirmeleri, sosyal hayatın realiteleriyle ilgisini keserek kişilik bozukluğu yada hastalıklı bir ruh halini yaşamaları dolayısıyladır. Bütün olguların tersinden okunmasının diğer bir sonucu olan kibir, kendinde bir erdem olduğu hayal ve kuruntusunu sosyal çevreye zorbalıkla ve inatla kabul ettirmeye çalışma amacından ibarettir.
Kibir hali, hiçbir şekilde kendini başkasına bağımlı ve ihtiyaç içinde kabul etmemenin sonucudur. Her hal u karda kendi kendine yetebileceğini iddia eder. Kişisel zaaf ve açıkları örtmenin bir aracı olarak kullanılan kibir, kişisel duyu ve algılamalarının normal fonksiyonlarının yitirilmesinin sonudur.
İzafi bir bilinç duyusuna sahip insanın sınırlı boyuttaki kazanımını derin bağlarla desteklemesi gerekmektedir. Her bilinç alanının müdavim takipçilerinin yer aldığı, farklı katman ve açılardan söz konusu olguyu araştıran ve inceleyen bilginlerin elde ettikleri materyali bir potada buluşturmayı başaran çalışmalar, sahiplerini hedeflerine ulaştırmıştır. Bireysel çalışmaların ulaşacağı noktanın üstün bir değeri söz konusu değildir. Bu bağlamda, kendini yeterli görme, ihtiyaçtan azade hissetme ve hayatın birlikte paylaşıldığı hemcinslerin hor ve hakir görülerek dışlanması, psikolojik anlamdaki derin bir denge kaybı ve şahsiyet kırılmasının başlangıcıdır. Bu tavrın itibara değer bir vechesi söz konusu olamaz.
İnsan hayatında belirleyici faktör konumundaki şeytan karakterinin oluşumunun temel kaynağı, kendini büyük ve yeterli görme tavrıdır. Allah’ın onu ebediyen lanetine gark etmesi, inkarcıların hakikatleri görmezden gelmesi, nimetlerin asıl sahibini gizlemeleri ve korkunç sonlara maruz kalanların temel yıkım sebebi hep kibir olmuştur. Kibir, kişinin düşmanı konumundaki içsel konuşmaların baskın çıkmasının sonucu ise, bilindik anlamı müstekbir, nefsinin esiri olan kimsedir. Çünkü nefis, sürekli insana kötülüğü emreder. Temel amaç olarak insanın ayağını kaydırmayı hedefler. Meleki güçler ise tam tersi istikamette insana motivasyonda bulunur.
Yeryüzündeki her bir varlık, Allah’ın varlığının bir delilidir. Onlara karşı gösterilmiş tavır ve davranışlar, Allah’a karşı gösterilmiş gibidir. Hadislerden nakledildiğine göre, Allah’ın kuldan rızası, halkın rızasına bağlıdır. Bu bağlamda toplumsal hayatta sevgiye mazhar olmayanların Hak katında bir itibarları bulunmamaktadır.
Hiçbir insanı dağlar delerek aşamaz. Takat ve gücünün ötesinde güçlere erişemez. Göklere ulaşamayacağı gibi yerin derinliklerine de kök salamaz. Kendisine isabet edecek herhangi bir sancıya karşı koyabilecek imkanı da yoktur. Her şey Allah’ın emir ve iradesine göre vuku bulmaktadır. Kendini büyük ve ihtyaçtan azade görerek toplumsal yaşamlarını felce uğratanların yalnızlıktan öte varacakları bir menzil yoktur. İnsan fıtratında yerleşik bir duygu olan, kibirliye karşı nefret güdüsü her fırsatta kendini gösteriyor. Tabii hayatın seyrine değiştirme imkanının olmadığı bu durumda, varlığının hakikatine kulak kesilmek en doğru tercih olacaktır.