Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme… Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Yaşar Kemâl’in İnce Memed 2. kitabında şöyle bir söz vardır ki bu sözler Mehmet Köseoğlu’un, İnce Memed Türkülerinden birisinin sözleridir: “Kırlangıç yapar yuvayı, Çamur sıvayı sıvayı”
İşte sizlere bu gün bu gün 3 dakikalık okuma süresi olan bir alıntıyla selam vermek günaydın demek istedim…
-KIRLANGIÇ
“Ayvalık’ta bir açık hava otelindeyim, resepsiyon da açıkta.
Resepsiyonun köşesinde bir kırlangıç yuvası var; üç yavru, kafalar dışarıda, gagalar açık.
-Anne ve baba gidip gelip yiyecek getiriyorlar ve ayrı zamanlarda geldikleri için birbirlerini görmüyorlar: AİLE BAĞLARI
-Anne birinci yavruya yem veriyor, birazdan baba gelip ikinciye, anne tekrar geldiğinde üçüncüye, baba gelip birinciye. İnanılır gibi değil, sırayı hiç şaşırmadılar: ADALET.
-Akşama doğru sudan çıktım, baktım yuvaya siyah bir kedi yaklaşmış. O ufacık ana baba canhıraş bir şekilde dalıp, çıkıp kediyi uzağa kadar kovaladılar: CESARET.
Otel sahibi şunları anlattı:
Bahar başlarında göçten döndüklerinde yuvanın bulunduğu bölümün kapalı olduğunu görünce, resepsiyon görevlisinin kaldığı odaya girip çıkıp onu uyandırmışlar: AKIL.
-Sabah su içmek için fıskiyenin üzerinde dolaşıp çığlıklar atıyorlardı, ta ki fıskiye açılana kadar: İLETİŞİM.
-Yuvalarını öyle bir yaparlar ki yıllarca dayanır: KALİTE.
Yazları sıcak ülkelere göç ederler: YENİLİK.
-Onların yaptığı yuva, diğer kuşların saman çöplerini üst üste koyarak yaptığı dingildik yuvalara hiç benzemez.
Benzer bir yuva yapabilen başka bir kuş yoktur: FARKLILIK.
-Hiç kırlangıçları bir yerde pineklerken hatırlıyor musunuz?
Devamlı uçarlar: ÇALIŞKANLIK.
-İnanılmaz hızlıdırlar, su zerresini havada yakalarlar: HIZ.
-Binlerce mil uzaktan hep aynı yuvaya dönerler. Ömürlerinin sonuna kadar yuvalarına bağlıdırlar: YURT SEVGİSİ.”
Şimdi bana aranızda merak edip, soranlarınız mutlaka olacaktır, “Bu saptamayı neden yaptın, paylaştın?…” diye…
Hemen açıklayayım…
O çok özel kanatlılara küçümseyerek “Kuş beyinli…” yakıştırması yapan ama onların yeteneklerinin yanında ezilip büzülen bazı kanatsızlara (!) kapak olmasını düşündüm!…
Özümleyebilenlere tabii ki… : DERS.”
Ben Kırlangıçları hep çok sevdim. Ya siz?..
Uyuşuklaştırılmaya çalışılan yeni nesil Türk gençlerine, zekâsı yeterince mevcut ama cips-kola-hamburger-plantasyonn!.. oyunlarla dünyaları basitleştirilmeye ve daraltılmaya çalışılan, her yerde cep telefonu ile konuşma ve ipod ile pop müzik dinlemeye sevk edilerek kulaklıkla dolaşıp yerde yatan kaza yapmış yaralıya bile bakmadan geçebilecek duyarsızlığa kanalize edilen, survivor- kutu kutu manyaklıklarını kaçırmayan ama ‘hakiki’ haberleri izlemeyen, babası çalıştığı fabrika kapandığı için işsiz olduğu halde alış veriş merkezlerinde her şeyi ithal kullanmaya alıştırılmak istenilen, bu güzel ülkemin geleceği, aydın gençliğimize bir sinyal, bir başlangıç olsun…
Kuş kadar bile olamayanlara…
“Bedel yoksa değer de yoktur, kırlangıçlar rehberimiz olmalı!”
Bu harikulade yazı için Ahmet Şerif İzgören’e teşekkürlerimi sunarım. Bu yazı Şerif Bey’in kitabı ” 40’ının da Kulpu Kırık 40 Türk ” den alınmıştır. Ahmet Şerif İzgören’in tüm kitaplarını okumanızı tavsiye ederim.
Öğrenebileceğimiz mükemmel ve çok farklı bilgilerle donatılmış birer başyapıt her biri…
Çok isabetli tespitler ve herkesin okurken yüzünde mutlaka tebessüm yaratacağına inandığım, okurken gülümseyeceğimiz, gündelik hayatımızda gördüğümüz manzaralara farklı bir gözle bakarak kendimizi eleştirmeden geçemeyeceğimiz bir enfes bir mizah kitabı…
Gülümsemeye hasret olduğumuz şu günlerde, her satırında ayrı bir kahkaha attıran, gülerken düşündüren ve gündelik yaşantımıza farklı bir pencereden baktıran bir kitap…
İzgören Yayınları demiş ki ilanlarında bu kitap için:
Kitabı 20 TL’ye değil, 13 TL’ye almak senin elinde!..
Nasıl mı? Kitabın adını doğru söylemen yeterli 🙂
“40ının da Kulpu Kırık 40 Türk”
-Akıllılara,
“Okuyun, gülün, dersleri çıkarın” diyorum.
-Ortalamaya, “Gülün sadece” diyorum.
-Geriye kalanlara da diyorum ki “Alınmayın, bozulmayın.” “Şu eksiklerimizi düzeltelim de daha iyi bir ülke olalım” diye çaba gösterelim diyorum…
Dünyada yeteri kadar kötülük var. Zor zamanlardayız. Ama sevgi var ya sevgi. Adeta karanlığın içinde bir ışık gibi…
Haydi o zaman dostlar önce bu işe sevgiyle, sevmekle başlayalım. Sevmek derim her zaman illa sevmek___ sevin, sevilin. Yalan yere birini sevmeyin, sevgide yalana yer vermemeli. Yaşamın kaynağı sevgi ise, sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşalım sevgimizi bir lokma ekmek gibi…
Güneşin parlak ışıklarıyla doğan, saflığıyla süzülen gününüz, bir çınar ağacın gölgesindeki huzur, berrak sulardaki saflık, topraktaki bereket ve aldığınız nefesteki anlam kadar güzel, gözlerinizin içini güldüren, içinizi ısıtan, sevgi dolu, umut dolu hayatı sevin… Hayat sevince güzel ve diyelim ki her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbetler gönderdim… Aydınlık yeni bir güne uyanmış olmanız dileğiyle yüreğinizin ışığı hiç sönmesin diyor, insanlığa, sevgiye, saygıya, Yaradandan ötürü, yaratılmış her şeye merhamet duyan, siz güzel insanlara şükranlarımı arz ederek sevgilerimi iletiyor, gönül derunundan en derin saygılarımı sunuyor, sağlıklar, engin mutluluklar diliyorum.
Hepimiz için güzelliğin adının gerçekten daima ‘güzellik’ kalacağı ve daima gerçek rollerimiz için sahnede yer alabileceğimiz sağlıklı ömürler ve güzel bir Çarşamba günü diliyorum…
Hoş kalın, hoşça kalın, hep dostça kalın, bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#