Kaç yıldır, çatıda kırılan kiremitlerin yerine, muşamba veya naylon koyuyorduk.
Bu kış farklı geçti ve fırtına bizi, ustaya dilekçe yazmak zorunda bıraktı.
Ustayı ziyaret ettiğimizde, “çatı için dilekçe ile geldik,” dediğimizde güldü. Haklı olmanın verdiği gururla; “İki yıl önce demiştim. Şimdi en az üç katı masrafla işi başarabileceğiz,” dedi.
Haklı olan güçlüydü.
Doğru söylersiniz, küçük hesaplar çatının yağmuru tutmadığı, evde kalmaya mahkûm etti. Yağmur damlaları ile aşhanede ara kesme oynayabilirken, şimdi ise çatı ile biz de çöktük.
Farklı yorumlar getirip “dediğim gibi” diyenleri de dinledik. Yalnız yaptığına sahip çıkan ustanın sözüne güvenimiz tamdı. Fakat aramızda çeşitli görüşleri tartıştık. Sunduğu bilgileri de değerlendirdik. Ustanın doğru söylemini, içimize sindirdik.
Usta, kısa boylu ve zayıftı. Kardeşim, uzun boylu ve kilolu bir kişi olsan; ne yapardın?
Usta “çatıdan çabuk inerdim,” dedi.
Yardımcısına, çatı için nelerin gerekli olduğunu söylerken, Kardeşim; usta kiremit toprağın pişirilmesiyle mi üretiliyor?
Usta, ”taşın kızartılmasıyla oluyor,” dedi. Birlikte güldük.
Kardeşim, ciddiyetini koruyarak, kızartma, çiçek yağı ile tepsi de mi oluyor?
Usta, anında cevabını verdi. Zeytin yağında ve hamsi tavasında oluyor, dedi. Güldük.
Kardeşim, oluklu kiremidin oluğu ne ile ilgilidir?
Usta, “yağmur suyunu içmek için”, dedi. Gülmemek elde mi?
Çatı, yenilenecekti. Usta ölçtü, biçti ve kaç tane kiremit gideceğini hesap etti. Fabrikaya telefon açtı. Kiremit sayısını verdi ve bir an önce gönderin, havalenizi yatırıyorum, dedi. Kiremidi de ısmarlamıştık. Yarın sabah erkenden gelirdi. Usta, boşaltacak elemanları getiririm, dedi.
Çatıya kiremitler dizilecek hale getirilmişti.
Kardeşim mevsim yaz, fakat yağmur yağsa, ne olur? Diye sordu.
Usta ne olmazla başlayalım. Kiremitler, çatıya çıkartılmaz. Onun haricinde her şey olur. Yalnız yağmur havası yok. Yarın akşamüzeri de gelse, karanlığa rağmen çatıyı örteriz. Neyin yanlışkolaydır. Fakat neyin doğru olduğunu bilmek, işte işin zor tarafı budur, dedi.
Ustanın beline bağladığı, aletlerin ağırlık yaptığı belliydi. Kardeşim, o kadar alet belinde olmasın, taşımak kolay değil, dedi. Usta, baktı ve “boş insan ancak su üstünde kalır,” dedi.
Kardeşim, aletlerin arasında, testere yok? Deyince, Usta, “ineğin önüne kemik konmaz,” dedi.
Kardeşim, çatıyla ilgili, bir anınız var mı? Diye sordu.
Usta, çatının kurulması ve kiremitlerin dizilmesi her zaman, ilginç olaylara gebedir.
Kiremitleri taşıyan yardımcım, merdiven kırılınca düştü. Kiremitler yardımcının kemiklerini kırdı. Doktor, merdivenden düşmekle, bu kadar kırık olmaz diyerek, olayda kasıt aradı.
Doktorun çağırmasıyla, sorgulanmam başladı. Doktora, haklısınız, sırtında yirmi kiremitle düş bakalım her tarafın kırılmıyor mu? Diyor. Doktor, yardımcıya baktı ve “bu adam ayı türünden mi? dedi. Usta “hayır atın, kadana türünden,” dedi.
Kardeşim, kiremitleri sıraladıktan sonra yanlış diye söktüğün oldu mu? Diye sordu.
Usta, “ok gittiği yerden geri dönmez,” dedi.
Ustaya ninem, kiremitler yeşil olsaydı? Diye sordu.
Usta, çatı örtüldükten sonra, hangi rengi istiyorsa, beklesin o renge dönüşür. Çatının renginin alternatifi vardır, dedi.
Kiremitlerin dizilmesi bittikten sonra, koyu yeşil boyayla boyama işlemini yaptık ve çatımız, yeşil oldu.
Ninemi kapıya çıkarttık ve çatıya baktırdık. Ninem şaşkındı. Kırmızıydı yeşile dönüştü, dedi.
İki gündür, kardeşim bizi güldürmek kırdı.
Hasan TANRIVERDİ