Ramazan Allahın 99 isimlerinden bir tanesidir. Ramazan değil de “Ramazan Ayı” (“Şehr-i Ramazan”) denmekte fayda vardır. On iki ayın en mübarek, en bereketli, en hayırlısı. Hoş geldin ya Ramazan-ı Şerif, hoş geldin, hoşluğunla gönlümüze huzur, evlerimize bereket getirdin.
Ramazan ayı herkesin kapısını çalar tek tek. Kimileri mutlu bir telaşla, yüzündeki huzurlu gülüşüyle karşılar ramazanı. Kimisi de hoşnutsuzca yüzünü buruşturur kapıyı açmadan yolcu eder kutsal misafiri. Farkında yada farkında olmadan huzuru, bereketi kendi elleriyle iter.
Ramazan ayı gelmeden önce tatlı telaşı girer evlerimize.
Herkes nesi var nesi yok ortalığa döker. En kralından hazırlıklar yapılır. Artık hazırdır temcit ve iftarlıklar… (Eskiden sahura temcit denirdi). Kutsal misafir geldiğinde hazırlık yapmanın verdiği bir hazla kapılar ardına kadar açılır ve evlere davet edilir sultanlar sultanı…
Ramazan ayı bana hep çocukluğumda beynime yer eden, zaman zaman da yüzümde gülümseme ve yüreğimdeki özlemle gözlerimin buğulandığı eski ama hala bugünmüş gibi taze hatıraları canlandırır.
Karşı komşunun çocuklarıyla önce kim “Top Atıldı” diye bağıracak diye yarışa girerdik. Oruçlu olanlar sofra başında toplanmış sabırla ağzımızdan çıkacak sözü bekliyor oluyorlardı. O an geldiğinde aynı anda aynı tabağa kaşık çalınırdı.
Onların bu mutlu ve sabırlı bekleyişleri bize de bulaşır “Anne bu gece sahura bizi de kaldır unutma sakın ha!” diye sıkı sıkı tembihlerdir dayanamazsınız küçüksünüz deyişlerine aldırmadan… O günü zor akşam ederdik. Akşama yakın bir meyve ağacına çıkar iftarı beklerdik oruç tutmanın verdiği büyük bir gururla. Teravih namazlarınında ayrı bir lezzeti olurdu.
Cami evlerimize uzak olduğundan yakın çevredeki komşular genelde bizde toplanır ezan okunurken erkeklerden biri dışarıda ezan okur sonrada namazlar eda edilirdi. Bazen bizde arka saflarda yer alır namaz aralarında ya televizyon izlemeye kaçar yada aramızda söyleşir kıkır kıkır gülerdik. Gülüşlerimizde saklıdır hala Karagözle Hacivatın beyaz perde oyunları.
Çocuklukla ergenlik arasında üçerlerdik. Yani üç başında, üç ortasında ve üç gün sonunda oruç tutmak üzere Ramazan ayını üçerleyerek geride bırakırdık. Seksenli yılların başında ramazan ayı yaz sıcaklarına denk gelirdi. Evimize uzak bahçemizde sıcağın altında ağzımız, boğazımız susuzluktan kupkuru işimize devam ederdik. Allah sabrını veriyordu. Akşam olunca da biçtiğimiz yarı kuru yarı yaş otlardan kendimize yük yapar zorlu dik yokuşu tırmanarak evimizin yolunu tutardık.
Hep nerede o eski ramazanlar, eski bayramlar vb gibi laflar ederiz. Ramazan ayının, bayramın vs değiştiği yok değişen biz insanlarız, değiştirilende… Kendi değiştirdiklerimizin değişimine bakmadan nerede kaldı o eski… diye başlayan cümleler kurarız ardı ardınca. Büyükler bilir eskiden ramazan ayında bir kişinin oruçlu olup olmadığı bilinmezdi.
Alenen yenilip içilmezdi şimdiki gibi. Mazereti olanlar bile niyetli olana saygı gösterir göz önünde yemezlerdi. Şimdi ne ramazan ayına saygısı kalmış çoğunun nede insanlara… Herkesin karşısında çekinmeden ağzını şapırdata şapırdata yemek yiyeni mi sorarsın, bacak bacak üstüne atıp keyifle sigarasını içine çekip dumanını havaya üfleyeni mi yoksa halk tabiriyle cakır cakır (ceb ceb) sakız çiğneyeni mi sorarsın hepsi mevcut.
Hayasızca gözlerinin içine bakarlar. Onlar değil sen haya duyarsın ne hale geldi müslümanlık diye. Gözlerin bulanır, başın döner, ayakların dolanır yalpalayarak geçersin yanlarından. Ramazan ayı mı değil mi tereddüt edersin bir an.
Kimlere HOŞ geldin kimlere Boş geldin Ya Şehr-i Ramazan? Kimse kabul görmezse bize gel bizlere gel sultanlar sultanı. Kapımız, gönlümüz sana her daim açık hoş geldin, sefalar getirdin. Başka neler getirmedin ki? Huzur, bereket, şifa, af, mağfiret, şükür, sevgi, saygı sabır… Daha neler neler getirdin. Seni kabul etmeyecek gafilin aklına yanayım ben. Allah böyle bir gaflete düşmekten bizleri korusun.
Mübarek Ramazan-ı Şerifin tüm müslümanlara hayırlara vesile olmasını temenni eder, bu kutsal ve hayırlı ayı verimli, huzur içinde geçirmelerini dilerim. Dualarımız kabul, oruçlarımız makbul olur inşallah.
Ayşe YILMAZ
DOĞA(L)CA
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.