Varlığı daim olanı düşünürüm ve ona sığınırım. Elimizden hiçbir şeyin gelmediği çaresiz kaldığımız anlarda sığınacak başka kimimiz var ki zaten.
Güvendiğimiz dostlar bile bir bir çekilirler çevremizden işleri bittiği zaman. Herkes kendi hesabını yapar, vefa unutuluverir hemen. Senin elinden tutup büyüttüklerin, uğruna çok şeyler feda ettiklerin ve yaptığın fedakârlıklar silinir gider. Örselenmiş bir kâğıt parçasına yazılan kara kalem yazıları gibi. Silinmemiş de olsa okuyan da olmaz onu.
Kendine birçok sorular sorarsın neden, niçin diye bulduğun cevaplar pek farklı değildir bir birinden. Eyvah demenin de bir anlamı yoktur. Çünkü zaman geçmiş olur. Her şeyin bir anda bittiğini düşünürsün, bir umutsuzluk sarar içini, böylemi olmalıydı dersin, bunu hak ediyor muyum dersin.
Acaba nerde yanlış yaptım diye hayıflanırsın. Yanlış yapan sen değilsin aslında, kadir kıymet bilmeyenlerdir, iyi gün dostlarıdır yanlış yapanlar. Aldırma boş ver herkesin yaptığı yanına kalsın.
Kalmasına kalsın ama ya senin onlar için çektiğin emeklerin boşa gitmesi yaralıyor işte bütün benliğini. Bazen sesi duyulmayan çığlıklar yükselir yüreğimden, istesen de kurtulamazsın bu ince sızıdan işte bir umutsuzluk daha, bir karamsarlık daha. Aldırmadan geçemezsin ki.
Sonunda yine varlığı daim olana sığınırsın ilk aklına gelen ve hep seninle olan bir tek odur çünkü. O lütfedip vermeden neye sahip olunabilir ki, hangi arzu yerine gelebilir ki. O istemeli ki gönüller ferahlık bulsun, yüreğin serinlesin. İşte gerçekler önümüzde irademizin emrettiği şekilde bağlıyız ona yürekten, ona olan inancımızda sonsuzdur. Şimdi yine sana sığınıyorum. Kime sığınayım senden başka?
Ondan başka vefalı olan yoktur çünkü. Onun istemesiyle okyanuslar, dağlar birleşir, onun istemesiyle merhametler güçleşir, onun istemesiyle en acımasız vicdanlar dize gelir. Senin kıymetini bilmeyen, senin verdiğin değerin karşılığını veremeyen nedir ki onun karşısında. Kendi varlığını bile savunamayan aciz kullardır onlar. Bunların pek çoğu cehaletin içinde, bazıları da kendi varlıklarını bile unutacak bir acizlik içindeler. Bunları gördükçe, bunların içinde yaşadıkça yine sana yalvarırım.
Allahım bana güç ver öğreneyim onların iç yüzlerini ama acı olan tecrübelerle değil. Yanlışlarım varsa vazgeçeyim onların hepsinden. Kötülükte, günahkârlıkta, aşırılıkta, isyanda, kibirde ısrar etmeyeyim. Yaşadığım hayat ne kadar zor olursa olsun, bana ihanet edenler ne kadar çok olursa olsun, umudumu kaybetmeden, duruşumu bozmadan sana ulaşmayı nasip et.
Çevremizdeki musibetler çoğaldıkça beni kendine bağla. Bizim sığınacak tek kapımız senin kapındır. Bu dualar dökülür dilimden, huzur bulurum o zaman dönerim kendime. Bizleriz yaratılmış kullarız adımız insan. Fakat Allah bizleri yaratırken pek çok güzellikler ve özellikler vermiş, akıl ve irade vermiş. İşte bizi doğruya, gerçeğe götürecek unsurlar neden onları iyiliklerde, güzelliklerde kullanmayız.
İnanan insanın yüzünde güleçlik vardır, kalbindeyse hüzün. Gönlü her şey den geniştir, nefsi her şeyden alçak. Yücelikten nefret eder, şöhrete düşmandır, düşünmesi derin, susması fazladır. Vakti yoktur, çok şükreder, çok sabreder, düşünceye dalmıştır. İhtiyacı olanları görünce, kendi ihtiyacını hatırlamaz bile. Huyu güzeldir, geçinmesi hoş ve yumuşak. Şeref bakımından serttir, huy bakımından alçak.
İşte olmamız gereken budur. En asil ve yüce insan örneği de budur. Güzel insanlar nereye sığınacaklarını bilirler. Çevrendekiler senin kıymetini bilseler ne olur, bilmeseler ne olur.