Dünyanın en demokratik ülkesi, “TÜRKİYE’DİR.” Atalarımız öğretmedi mi? insan haklarını ve özgürlüğü ve insana saygıyı Avrupalıya. Ticareti, sanat tekniklerini ve doğunun esrarengiz cevherini Avrupa işlemedi mi? Anadolu topraklarına.
Asırlarca beğenmedik Avrupa’yı ve ortaçağın lanetinden uzak durduk. Ayaklarımız altında paspas oldukları günler oldu. Elçi olarak belli eğitimdeki insanları gönderdik. Ve Avrupadan bize gelen üst yöneticiler el bağlayıp durdular, padişahlarımızın ve sultanlarımızın karşısında. Hep üstünlük ve büyüklük tasladık geleceği düşünmeden. Bir gün gelip bu yapılanların onlarda hırs olacağına ehemmiyet bile vermeden.
Hep- leri hep yaşadık güçlü ve kuvvetli bir imparatorluğu dayadık viyana kapılarına. 600 yıllık bir tarihi yaşattık onlara. İlimin seviyeleri aşan dönemlerinde, gıptayla bakmadılar mı? Osmanlı topraklarına. Ortaçağ Avrupasının insanları hrıstiyan dinine kattıkları bağnazlıklarla insanları yaktığı ve ezdiği dönemlerde bizim topraklarımızda, İslam sancağı dalgalanıyordu.
“Ayak izleri tabansız bir istilanın habercisi
Kimin aklı kime saklı, koca alem neredesin
Bir savaş ellerinde kan pıhtılaşmış
Bastığı topraklarda ölüm
Attığı her adımda zulüm
Yırtılan perdelerinde arsızlık.” AYSUN GÜL
Ya şimdiler de kim kime neyi öğretiyor? Üstün olan, nitelikli olan kaliteyi son noktada yaşayan kimler bir bakıyorum etrafıma. Batı kapitülasyonlarla aştığı yolunu, 21. Yüzyılda devletleşen batıya bırakmadı mı? İlime gereken değeri; ilimi genişletmekle bilimde inceleyerek ilerlemekle, insana verilecek değeri ortaya koydu ve koymaya da devam ediyor. Ya da göz boyuyor asırlardır. Birçok acı ve sıkıntılı aşamadan sonra yaşadıklarını tekrarlamadan aştı bunları. Çalarak- çırparak ve topraklarına zavallı yerlileri sömürerek ulaştı bu kadar güce. Saygılı olduğunu söyleyip saygısızca insan katlederek yenilendi. Milliyetçiliği kabul etmediği zamanlarda, milliyetçi duygularla kardeşi kardeşe vurdurdu. Eli kanlıdır, Avrupalının aslında. ” Zavallı-dırlar”. Ama gerçek şu ki, dünyanın gerçeğinin acıdan ve zulümden geçtiğini fark edip toparlanmışlardır.
Asırlara yazdırılan bir tarihe kendi ellerimizle ne yaptık ve halen neler yapmaktayız, hiç düşünüyor muyuz? Emanet edilenleri nasıl ve ne şekilde kullanıyoruz oda alenen ortada. Hayatı sayıklıyoruz ve sona örgüler, ördük bildiğimizi yaşamak uğruna.
Ve dünya hangi noktada bizlere bakıyor? Gerçekten AB bu topluma uygun bir süreç mi? Ne zaman biteceği bilinmeyen, işlevsiz hareketlerin sonucunda; toplumun kültürel ve ahlaki yapısı bozguna uğratan yöneticilerin kılıktan kılığa soktuğu demokrasi anlayışının, ne hale geldiğini de görüyoruz.
Biz, ” Türk toplumu” olarak farklı kavimleri içinde barındıran bu topraklardaki, demokratikleşme sürecini “neye göre aşmalıyız ya da aşabilmeliyiz.”
Selam ve dua ile..
DEVAM EDECEK….