Etiler’de bir dönem velim olan dünyaca ünlü göz doktoru Nilüfer…hocam ziyaretime geldi.
İki güzel evladı, sevgili öğrencilerim Akın ve Nihal ile başımızın tacı oldular.
Moda’da kahve içmek çok moda ama onlar çayımızı içtiler.
Hocamla eğitimden, tıptan, pandemiden, velhasıl gündemimizi meşgul eden hemen hemen her konudan bir parmak bal kıvamında konuştuk.
Hocama laf arasında sordum:
-Pandemi döneminde covid aşısı olmuş muydunuz ?
Cevabını bildiğim soruyu soruyordum aslında, ‘Hayır tabii ki’ dedi, bana.
Ben de aşı olmadığını söyledim.
Aşı olup da 40 -45 yaş bandında 5 tane arkadaşımı kaybettiğimi, bu ara kalp krizlerinin, ani ölümlerin çokça arttığını, insanları zoraki aşılamaya tabi tutarak sonuçları öngörülemeyen bir maceraya girildiğinden bahsettikten sonra söz beslenmeye geldi.
Artık bağırsakların alt beyin olduğu gerçeğinin öğrenildiği, vücudun aslında bağırsaklardan yönetildiği, sindirim sistemi bozuk olan bir kimsenin kronik kabız olduğu, mutsuz olduğu, depresyonun en büyük sebeplerinden bir tanesinin bozuk sindirim sistemi olduğu üzerine de konuştuk.
Ve hocamın kendisinin de tedavisine başvurup çok memnun kaldığı diyetisyen hocamızın kendisine uyguladığı birkaç yöntemin tavsiyesini aldım.
Hocamın tavsiye ettiği doktorumuzla tanışıp, süreci sizinle paylaşacağım.
Sonrasında yeni nesli, ezberci eğitim sistemini, test ile tost arasında sıkışan talihsiz kuşağı, çocukluğunu yaşayamayan biçare çocuklarımızı konuşurken sohbet göz açıp kapayıncaya kadar bitti .
Klasik MODA hatıra fotoğrafımızı çektirip tekrar en kısa sürede görüşmek temennisiyle misafirlerimizi uğurladık.
Neler mi konuştuk Nilüfer Hocam ile?
Malum Maslow ihtiyaç hiyerarşisi üçgeninde nete bağlanma ihtiyacı üst sıralara çıktı.
Gençler priz yoksa gittim diyor,netim yoksa bittim, diyor.
Hal hatır sormadan wifi şifresi,piriz ve şarj soruyor.. Sanki kendilerinin şarjı bitmiş gibi telefonun şarjı bitince şarjım bitti, diyor .
Yeni nesil maalesef artık kendisini şarj edemiyor.
Henüz anne, baba diyemeden tıkla demeyi öğrenen, küçük yaşlarda oyuncakları cep telefonu ve ipad olan kuşak geliyor..
Hız ve haz dönemi müdavimleri “Z Kuşağı” ve yeni Alpha kuşağı…
Bizler için anlamlı olan sokak saklambacını tarihe karıştıran, sokak aralarında top oynamayı tatmamış, PlayStation’daki futbol oyunlarında rekorlara imza atan kuşak…
Kaseti, teybi, bir bahçede eriğe dalmayı ve taso oynamayı tanımamış belki ama; sanal ortamlarda büyük kulüpleri yönetip inanılmaz başarılar elde edebilen kuşak…
Çocuksuz semtlerde meyveler dalında çürüyor şimdi.
Bir dönem ev ödevlerini yapamadıklarında öğretmenlerine cevap olarak elektrikler kesildiği için ödevini yapamadığını söyleyen değil “İnternet bağlantım kopuktu.” şeklinde savunma yapan kuşak…
Annesinin parka oyun için götürdüğü, karşısında duran ağaçlara yaptığı parmak hareketi
(İki parmağı ile büyültme, küçültme) sonucu görme bozukluğu şüphesiyle soluğu hastanede alan kuşak…
Henüz 3 yaşındayken sosyal medya platformlarında sesli arama özelliğini dilediği içerikleri seyredebilmede kullanan maharetli mi maharetli kuşak…
İnternetsiz kafeye oturmayan, telefonu şarj edecek prizi olmayan araçta yolculuk yapmayan kuşak…
Evin içinde anne, baba ve kardeşine seslenmeyip, sadece ve sadece mesaj atan kuşak…
Kim mi bunlar!?
Bugünün dijital yerlileri yani bizim çocuklarımız, bizim gençlerimiz…
Dijital dünyanın “çip” li kuşağı onlar…
Z Kuşağı müdavimleri…
Yeni Alfalar..
Üniversite sıralarına oturmaya,mezun olmaya yani geleceğimizi şekillendirmeye başladılar bile…
En hayati gıdaları dünyayı ellerine sığdıran telefonları ve zaman, mekân kavramını anlamsız kılan internetleri…
Bebeklikten gençliğe bugünün kristal neslinin tek gerçeği…
İçinde doğduğu internet ve mobil teknolojinin alternatifi bir dünyayı hiç tanımamış olmanın dezavantajını yaşayan kuşak; çabuk ve çok hızlı tüketiyor…
Hız ve haz dönemine çok iyi uyum sağlıyor…
İnternet aracılığıyla sosyalleşmeyi tercih ederek yüz yüze iletişime ihtiyaç dahi duymuyor…
Gördüğünü anlatmak yerine gördüğünü çok iyi gönderiyor…
Derdini, duygularını paylaşmak, yazmak yerine görselli mesaj olanaklarını kullanıyor.
İnsani teması unutuyor…
Yazamayan, paylaşamayan, iletişim kuramayan yarının robotik ebeveynleri olmaya aday oluyor…
Bunları niye mi yazdım?
Araç olması gereken teknoloji amaç kalmaya devam ederse yarın duygularımızı da kaleme alacak teknolojiler geliştirmek durumunda bırakabilir bizi…
Doğan Ceylan hocamın dediği gibi duygusuz bir nesil yetişiyor.
Anı yaşamayan anı görüntüleyen bir nesil yetişiyor.
Dijital Çağ bir araya gelmeyi lanetlemiş gibi.
Dokunmak yasak, tebessüm yasak.
Sanal birliktelikler sanal ayrılıklarla sonuçlanıyor.
İnsanlar artık sadece bir like ile geliyor, bir unfollow ile gidiyor.
Matrix artık ellerimizde, cep telefonlarımızdan yönetiliyoruz.
Manipüle ediliyoruz, duygularımız yönlendiriliyor,yeme alışkanlıkları, oy verme alışkanlıkları, siyasi tercihlerimiz,arkadaşlıklarımız ve gündem tamamen internet üzerinden belirleniyor.
-miş gibi yaşıyoruz miş.
Bugünü görmeden yarın gelmiş.
Mis gibi yaşıyorduk mis.
O lezzet ve letafet artık yokmuş.
Evet Mirim, bak bir varmış bir yokmuş.
Dilimde garip bir türkü ,’Acayip Hayvanlara Benziyirsen.’ ve bir Çin deyimi “Tuhaf zamanlardan geçiyoruz.”
Gençlerimize sahip çıkalım!
Evlatlarımıza zaman ayıralım yoksa zaman biz evlatlarımızdan ayıracak.
Vesselâm.
Tüm her şeyi son paragrafta özetlemişsin müdürüm, bize yapmamamiz gereken uyarıyı yapmissin.tebrik ediyorum ve yazını paylaşıyorum