Selamı kelama bağlarken “Bir saç telinin görülmesiyle iman ölçülür mü?” diye sormuş olayım… İnsanlar inandıkları karşısında istenilen tavizleri asla vermeyeceklerini anlatmak için kullanılan kavramlardan bir de saç telidir… İlk kavram ise ay ve güneş… Saç teli önemlidir… Kel olan insanların için; yeni çıkan tek bir tel saçın öneminden bahsetmediğimi siz de biliyorsunuz?
Bir Saç Telinin Görülmesiyle İman Ölçülür Mü?
Toplumlar için saç tipolojileri bazen imanın bazen de isyanın en önemli göstergeleri olmuştur. Savaş anında bile bir tek saçını göstermeyen ecdadımızın torunlarının bazıları para karşılığı artık saçını satar hale gelmiştir! Çanakkale için mühimmat hazırlayan analarımız o savaş anında bile saçlarının tek teli görünsün istememiştir… Hatta savaşı kazanmak ile saçı açmamak arasında bir tercih olsaydı bir an bile düşünmeden saçlarının tek telini açmamak olurdu.
Bir savaşı kazanmak ya da kaybetmek işte bu imtihan olan insanın belirleyeceği bir durum değildir… Bazen kazandığınızda kaybetmeye başlar; bazen de kaybettik dediğiniz anda kazanmaya başlarsınız… Bir beşer olan komutanın emrini yerine getiremezseniz dünyanızı kaybedersiniz ama Rabbinizin ve Allah Rasulünün emrini yerine getirmezseniz hem dünyada izzetinizi hem de ahirette cennetinizi kaybedersiniz…
Sahnelerde “Çanakkale Zaferi” kutlanıyor… Oysa zafer biz de eğlenceyi ve gururu değil istiğfarı hatırlatmalıydı. İstiğfarını kaybeden kullar ve toplumlar hep zafer sanrısı ile yaşarlar… Daha birkaç gün önce “Kadın her yerde olmalıdır!” diyerek Çanakkale’de en önde kadınlar arkalarda bir yerlerde de erkekler olsaydı o savaş kazanılır mıydı? Hangi erkek düşmanına karşı mücadele ederken anasına, bacısına ve kızana “Beraber mücadele edeceğiz!” der… Demez diyemez… Dememelidir de…
Fıtrat bozulmadıysa her zaman en zor şartlarda koruyucu erkek olmalıdır… Bu onun üstünlüğü ayrıcalığı değil Rabbinin ona yüklediği vebalidir… Sütçü İmam’ın, yaşadığı bölgede sahip olduğu petrolüne, ya da hayvanlarına göz dikildiği ya da el uzatıldığı için mi arslan kesildi?
Bugün biz gençlerimize neyi öğretiyoruz “Kadın ve erkek eşittir!” işte bu kodlamayı kadın ve kızlarımızı sahipsiz bırakmak için şeytan ve onun türevleri istedi… Bizanslılar bile kadınlarını korumak için kadınlarını arkalarına alıp onların önlerine siper olurken… Biz mi…
“Cinsiyet Eşitliği” kavramını araştırın hangi dinin kutsal kitabında var? Cinsiyet ayrımcılığı, fıtratı bozmadır… Öyle olmamış olsaydı neden insan cinsi biri kadın diğeri erkek olarak isimlendirilsin ki… Ne yani bu “Cinsiyet Eşitliği” mücadelesi tavan yapınca tuvalet hizmeti veren kurum ve kuruluşlardan erkek ve kadınlar için ayrı mekânlarda bu hizmet verenler “Cinsiyet Ayrımcılığı” gerekçesiyle anayasal suç işlemiş sayılıp cezalandırılacak mı?
Allah’ın varlığını kabul etmeyen insan ve toplum sayısı çok çok az ama Allah’ın sınırlarını kabul eden insan ve toplum sayısı o kadar fazla ki tüm kutsal kitaplar iyileri “Onların çok azını” kötüleri de “Onların çoğunu” diye sınıflandırır. Allah kadınlardan ayrı erkeklerden ayrı ve farklı kulluk etmesini isterken… Yoksa çağdaş ve bilimperestlere göre buda mı “Cinsiyet Ayrımcılığı” oluyor yüksek sesle cevap verebilir misiniz?
Okullarda gençlere şunu öğretmeliyiz… Kadınlar değerlidir… Kadınlar ayrıcalıklıdır… Kadınlar emanettir kırmamak gerek… Sadece erkekler ile kadınlar arasında değil hatta kadınlar arasında da ayrım yapmak gerek… Mesela kadın değerlidir ama hiçbir kadın anamız kadar değerli değildir… Sizi bilemem ama benim için öyledir…
Cinsiyet Ayrımcılığı Hangi Tarlanın Tohumu?
Cinsiyet Ayrımcılığı” ya da “Cinsiyet Eşitliği” üzerinden toplumların kültür ve inançlarının dizayn süreci yeni başladı… Devletlerin rejimlerinin dizaynı için “Cinsiyet Ayrımcılığı” bu bayrak yarışında “Demokrasi” den bayrağı teslim alalı daha üç beş yıl oldu… Cinsiyet Ayrımcılığı ve Cinsiyet Eşitliği yumurtası çatladı artık içinden bir dinozor yavrusu mu çıkar yoksa ölü doğmuş bir varlık mı bunu şimdiden kestirmek çok zor!
Bir gerçeklik var ki… Cinsiyet Ayrımcılığı kadın ve erkek cinsi arasındaki negatif ve pozitif farklılıkları ifade etmiyor… Cinsiyet Eşitliği demografik olarak neredeyse yarı yarıya olan iş hayatında “Ben de varım!” mücadelesi de değil… 2013 yılına kadar insanlar demokrasinin onlara izin verdiği kadar inançlarını ifade edebilir ya da yaşayabilirdi… Artık toplumların ve bireylerin inançlarının belirleyicisi “Cinsiyet Eşitliği” olacak…
Kara Mizah Mı? Yoksa İsot Mu?
Cinsiyet Ayrımcılığı henüz mevcut anayasamızda olmasa da anayasal suçların belirleyicisi anayasa da olmayan bir kriter… Kara mizah mı? Yoksa isot mu? Siz karar verin…
Cinsiyet Ayrımcılığı, ne mutabık bir tanımı vardır. Ne bu ayrımcılığın sınırları belirlenmiş ve bunda mutabık olunmuştur… Cinsiyet Eşitliği, bu kavramında ne hukuki ne de rasyonel tanımlaması yapılmıştır! Cinsler arasında eşitliği sağlayacak olan nedir? Bir başka şekilde soralım “Cinsler arasındaki dengeyi bozan nedir?” bu soruların hiç birinin “Bana göre ya da Bize göre” ile başlayan cümlelerden başka tanımlanması yapılmamıştır…
Cins fıtratta iki tanedir… Ya erkektir… Ya kadındır… Ya da bazen hem erkek hem kadın cinsleri bir insanda toplanabilir… Allah öyle insanlarda yaratmıştır… Hikmetinden sual etmek kula düşmediği gibi bu terazi o sıkleti de kaldırmaz…
Şimdi Bir Sosyolog Olarak Soralım…
Şimdi bir sosyolog olarak soralım… Dünyanın her tarafında bilinen eski mücadele olan “Kadın, Erkek Ayrımı” kavramı neden “Cinsiyet Ayrımcılığı” na dönüştürüldü ve küresel olarak eş zamanlı servis edildi… Bunu kabul etmeyenler de “Sapık” olarak damgalandı…
Kapitalizmin verdikleri ile gönülleri; yine liberalizmin verdikleri ile zihinleri mutlu olamayan ve tatmin olmayan zihin ve gönüller yeni cins arayışlarına girdiler… Hatta bu cins arayışlarını kendi ülkelerinde meşrulaştırdıkları yetmiyor gibi küresel olarak bu meşrulaştırma sürecini başlattılar…
Allah’ın lanetlediği sosyal olayları Allah’ın kullarının lanetlemesini suç sayıp cezalandırmanın yollarını açmak için gece gündüz çalışıyorlar… Rabbim sonlarını Ebter kılsın…
Uzatmayalım…
Saç önemli…
Ercan Harmancı
Huniden Bakan Adam
ercanharmanci@hotmail.com