Geçtiğimiz haftasonu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun ev sahipliğinde aralarında DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeniz Hakan Güldağ, Abdurrahman Yıldırım ve Noyan Doğan’ın da olduğu bir grup gazeteciyle bir araya geldik.
Konuşulan konulardan birisi de kıdem tazminatı oldu. Açıkçası, son yıllarda sıklıkla gündeme gelen kıdem tazminatı konusu hem işçi, hem işveren ve hem de devlet açısından ciddi sıkıntılar yaşanan bir konu. Mevcut kıdem tazminatı uygulaması, marketlerden, muhasebe bürosuna, apartman yönetiminden hastanelere, çağrı merkezlerinden pastahanelere ve hatta büyük fabrikalara kadar bütün işletmeler için sıkıntı yaşanan konuların başında gelmektedir. İşletmeler için kar topu gibi büyüyen mali yükümlülüklerden birisini oluştururken, işçi içinde başta iş değiştirme ve kıdem hakkının ödenmemesi ile sonuçlanan fesih halleri ile işten ayrılmalarda Burada kıdem tazminatı sorununun çözülmesinin her kesim için yararlı olacağını belirtmeliyiz.
Kıdem tazminatı işçinin işverene sadakatle ve bağlılıkla hizmetlerinin bir karşılığı olup, İş Kanunu’na tabi bir yılını dolduran işçiler faydalanmaktadır. Kıdem tazminatı hakkından olup, her bir yıl çalışma karşılığında da 30 günlük ücret tutarında kıdem tazminatı ödenmektedir. Kıdem tazminatında tavan bulunmakta olup halen 4.092,53 TL’dir. Çoğu zaman işçi-işveren arasında en fazla anlaşmazlık konusu kıdem tazminatında yaşanmakta olup, kıdem tazminatında 10 yıllık zaman aşımı süresi olması anlaşmazlıkların çözümünde ve yargı süreçlerinde büyük sıkıntı yaşanmasına neden olmaktadır.Bir kişinin istifa etmesi, ahlak ve iyiniyet kurallarına uymaması gibi nedenlerle işten ayrılması halinde kıdem tazminatı ödenmemektedir. Bunun dışında,
Çalışanlar için iş hukukunda dörtlü bir güvence sistemi vardır;
– İhbar tazminatı,
– Kıdem tazminatı,
– İşsizlik sigortası,
– İş güvencesi.
Dört güvence sisteminin de ülkemizde uygulanıyor. Diğer ülkelerle kıyaslandığında ülkelerin neredeyse tamamına yakınında bu güvence sistemlerinden dördünün aynı anda uygulanmıyor. Türkiye, bu anamda her dört güvence sistemini de uygulayan birkaç ülkeden birisi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, kıdem tazminatıyla ilgili bazı istatistiki bilgileri paylaştığında ortaya ilginç sonuçlar çıktığını gördük.
Milyonlara umut olacak?
Çalışma Bakanlığı verilerine göre, 2015’te toplam çalışan işçi sayısı 14 milyon, ancak aynı yıl “İşten Çıkış Bildirgesi Sayısı 18 milyon” oldu. Bu da yıl içerisinde 18 milyon kişinin işten ayrıldığını gösteriyor. İşçilerin, işten ayrılma nedenlerine bakıldığında işten ayrılan 18 milyon işçinin yüzde 86’sının kıdem tazminatı alamadan işten ayrıldığı görülüyor. Kıdem tazminatı uygulanmasında sürekli iş değiştirilmesi, bazı nedenlerden dolayı işten ayrılması gibi durumlarda işçinin hak kaybına neden oluyor. Yine kıdem tazminatına hak kazanacak işten çıkış kodu ile işten ayrılmış olan kalan yüzde 14 oranındaki işçinin büyük bir kısmının da kıdem tazminatını “kağıt üstünde aldığı” ortaya çıkıyor.
Esasen kıdem tazminatı sorunun mevcut haliyle devam etmesi ne işçiye, ne işverene fayda sağlamıyor. Sistemde yeni bir düzenleme yapılarak, Kıdem Tazminatı Hesabı ve Kıdem Tazminatı Fonu kurulması halinde bir çok sorun kendiliğinden çözülmüş olacak. Burada bir konuyu özellikle vurgulamak istiyorum. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Kıdem Tazminatı Fonu konusunda sosyal taraflarla sadece dosyanın kapağını açtıklarını ve henüz tartışmaya başlamadıklarını açıkladı. Burada, Çalışma Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Hazine ve sosyal tarafların ayrı ayrı konu üzerinde çalıştıkları, tüm çalışmalar bittiğinde bir araya gelinip, konunun etraflıca ve tüm yönleriyle ele alınacağını belirtelim.
Kıdem Tazminatı Fon sistemine en büyük eleştiri, “devletin fon sicili” olduğu görülüyor. İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken tutar 93 milyar TL’ye ulaşmış olup, bu fonun yönetimi sosyal tarafların da katılımıyla gerçekleştiriliyor.
Kıdem tazminatında tavan tutar olması nedeniyle zaten bir yıl çalışma karşılığında 30 günlük kıdem tazminatı ödenmesi Bakan Soylu tarafından göreceli bir rakam olarak değerlendiriliyor. Yüksek maaş alanlar, Kıdem tazminatındaki 4.092,53 TL tutarındaki tavana takılıyor ve en fazla üst sınır üzerinden kıdem tazminatı alabiliyor. Bu açıdan bakılınca, 30 gün sayısının da göreceli olduğu belirtiliyor.
Sayın Bakan, Kıdem Tazminatı Fonu ile İşsizlik Sigortası Fonu bir arada olabileceğini, işsizlik Fonu’nun maliyetler üzerindeki ağırlığının da azaltılabileceğini belirtti. Yeni sistemle birlikte bir gün bile çalışanın tazminatını almasını sağlanacak olması önemli bir mesaj niteliği taşıyor. Kıdem Tazminatında bireysel emeklilik sistemine benzer şekilde bir fon sistemi kurulması işçi ve işveren arasında iş barışına da katkı sağlayacak. Kıdem tazminatı, işçi ile işveren arasında bir tehditleşme unsuru olmaktan çıkarılacak ve çalışma hayatına güvence getirilecek. Hem işçi ve hem de işvereni koruyacak.
Çözüm ne Olabilir?
Okurlarımız hatırlayacaktır, geçmiş dönemlerde yazılarımda da çoğu kez özellikle işsizlik sigortası yükünün azaltılarak, buradan sağlanan kaynağın bir kısmının kıdem tazminatı sisteminde kullanılmasını önermiştim. Bu düzenleme ihtiyacının nedeni, işçilerin tamamının kıdem tazminatıyla ilgili haklardan yararlanabilmesi ve iş barışının sağlanmasıdır. Bu çerçevede kıdem tazminatıyla ilgili yapılacak bir sistem değişikliği herkesi ilgilendiriyor. Çok hassas davranılması, işçi ve işverenlerin hakkaniyet ölçüsünde bir araya gelmesi gerekiyor. Bu sisteme ilişkin olarak benim önerim şöyledir; “Bireysel emeklilik sistemine benzer bir sistem kurulabilir. Kurulan sisteme işveren SGK matrahı üzerinden belli bir oranda kıdem primi ödesin. İşsizlik sigortası primlerini yüzde 1.5 veya 2 azaltılarak işveren maliyetinde denge sağlansın. İşçi tıpkı banka hesabını görür gibi kıdem tazminatı hesabında ne kadar para olduğunu ve nerelerde değerlendirildiğini görsün. Ayrıca devlette bireysel emeklilik sisteminde olduğu gibi belli bir süre sistemde kalanlara kıdem tazminatında biriken ana paranın belli bir oranında devlet katkısı sağlansın. Böylece hem işçinin kabul edeceği ve hem de işverenin yükünü hafifleteceğinden dolayı işverenlerin sıcak bakacağı bir sistem getirilmiş olur. Burada toplanan birikimlerin bankacılık sisteminde değerlendirilmesiyle birlikte hem işçi faiz geliri elde etmiş olur ve hem de bankalar üzerinden bu birikimler kredi olarak iş dünyasına kullandırılarak yatırımlar için kaynak bulunmuş olur.”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun samimi açıklamalarından şunu net bir şekilde gördüm; işçinin ve işverenin hakları korunacak, sosyal taraflarla diyalog kapıları açık şekilde tutulacak ve bireysel kıdem tazminatı fon sisteminin yönetiminde işçi ve işveren örgütleri de söz sahibi olabilecek. Sayın Bakandan ve çalışma hayatımıza sağlayacağı olumlu katkılardan son derece umutluyum.