Yaşadığım ve kendimi bildim bileli bana “özgür düşüncenin ve “düşündüğünü özgürce ifade etmenin ne kadar insani bir duygu olduğunu ve erdemini anlatmaya çalıştılar.
“Yoksa kendin gibi değil, başkası gibi olursun” diye tembihlendim.
Genelde okuduğum kitaplardan ve izlediğim filmlerden de bu mesajı aldım:
“Düşünmekten asla korkma. Düşünmeyen insan, genelde hep başkalarına bağımlı insandır. O aklını kiraya vermiş aciz bir insandır. Sakın ne kendinin ne de başkalarının düşüncelerine ket vurma.”
Bilinen o dur ki, bilimin temelinde de “düşünce” var:
Düşünmeyen insan, merak etmez.
Merak etmeyen insan, sorgulamaz.
Sorgulamayan insan, asla araştırmaz.
Araştırmayan insan ise kesinlikle, gerçeği göremez.
Gerçeği göremeyen insan, gelişemez.
Gelişemeyen insan, insanlığa ve yaşadığı topluma faydalı olmaz.
Bu yüzden çevremde, ülkemde ve dünyada olup bitenlere hep kafa yordum, merak ettim, sorguladım, araştırdım!
Ama yaşı geçmiş birinin olgunluğuyla söylüyorum ki.
Haltların en büyüğünü yemişim!
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Evet; tüm bunları yapmak insanı gerçekten geliştiriyor ve çağdaşlaştırıyor; insanı insan yapıyor dünyaya, topluma yararlı hale getiriyor.
Ne yazık ki aynı zamanda
Yalnızlaştırıyor, yoksullaştırıyor; seni sevenler bile bırakıp gidiyor, hatta cezaevlerine tıkılmasına ve öldürülmesine bile neden oluyor! Bugün kadın cinayetlerine bakın, kadın daha ziyade boşanmak istediği söylemekten dolayı cinayete kurban gidiyor. Bu ara bugün 11 Ekim 2020 kız çocukları günü, dilerim daha insanca yaşanabilir bir düzende nice yıllara.
Şimdi dönüp biraz gerilere gidelim. Adamın biri çıkıyor ve öğrenciler matematikten önce şeriat öğrenmeli diyerek, kendince cemaatlere hizmet etme çalışıyor. İnsan hayatında önemli derslerden biri. Okullar olmasaydı Mille Eğitim Bakanlığını idare etmek çok kolay olurdu diyenlere de şahit olduk. Dün ise kendini tabip olarak gören, bırakın tabip olmayı insan bile olmayan ve bir de ünvan taşıyan kişinin söylemleri ortada.
Sadece bu kadar mı? Bugün partilere bakın, ne kadar Demokrasi işliyor, Milletin vekilleri ne kadar düşüncelerini özgürce ifade edebiliyor ve kral çıplak diyebiliyor?
Şaka bir yana. Bu sözleri söyleyen ve söylemeyen adamların bazıları ne yazık ki, halkımızı Meclis’te temsil etmiş veya eden zatlar.
Yani; “özgür düşünceyi ilk koşul olarak gören demokrasinin, en önemli kurumunda!
Bu kurumdaki milletvekilleri, elbette bir siyasi partinin üyesi olabilir. Ama bu, milletin onlara “birey” olarak verdiği görevi yerine getirmelerini engellememelidir.
O görev de.
Yasama faaliyetinde bulunurken halkın çıkarlarını önde tutmak. Bunu yaparken “özgür iradesini” kullanmaya özen göstermek.
Gerektiğinde parti kararlarına ve lider sultasına direnebilmek.
Ve lider sultasına karşı korkmadan, tırsmadan, yılmadan kendi düşüncesini açıklayabilmek.
Bu mümkün olmadığı anda da partisinden istifa edebilmektir!
Düşünmediği için merak etmiyor, merak etmediği için sorgulamıyor, sorgulamadığı için araştırmıyor, araştırmadığı için birileri tarafından hep el üstünde tutuluyor.
Sonuçta milletvekili bile oluyor!
Ve o, “fikrine ket vurabilme” özelliği sayesinde istediği her şeye ulaşırken.
Düşünenler, merak edenler, sorgulayanlar, araştıranlar ve düşüncelerini ifade etmekte sakınca görmeyenler; yüzlerce yıldır vatan haini ya da terörist ilan edilip öldürülüyor, cezaevlerine tıkılıyor, süründürülüyor.
Ne yazık ki, 2020’de Türkiye’nin en önemli gerçeği bu.
İster gülelim, isterseniz ağlayalım! İkisi de özgürlük.
Evet 2020 bin gerçeği bu, fikir ve düşüncelerine katılıyorum. İzninizle muhalefet m.vekilleri madem meclis te
30 (30-22=8)milletvekili boşalırsa ara seçimlere gitmezler 8 m.vekili istifası yetiyor. Rahatsizlar herşey kötü neden?