Sesi boğuk, duygusuz ve gök gürültüsünü andırıyordu.
Zayıf, uzun boylu, kemer burunlu, çekik gözlüydü. Yüzü gözü soluktu. Ayağının ucuna bakıyordu. Gururundan kapıyı açmalarını bekledi.
Düğünün sahibi olan arkadaş “Bir adamın karanlık bakışları,” dedi.
Karanlık bakışların arkasında, dinleyenleri can evinden vuracak olan keskin konuşma geldi. Dili kılıç gibiydi, sağa da sola da ötüyordu. Kılıç gibi keskin ve kesin laf etse de onu kimse hesaba katmadı. Esti savurdu, fakat kavak yaprakları bile kıpırdamadı. Ataların deyimiyle “Yel kayadan ne alırdı.”
Kendini kabul ettirdiğini zannedip biraz daha esti. Asarım, keserim ve sonuçta beni tanıyor musunuz? Diye insanlara sordu. Çevresine baktı ve değişen bir şey yoktu.
Zamane hayvanları ağızlarını açacaklar fakat ısıramayacaklardı. Isıramayacaklar çünkü ısırmanın ne olduğunu bilmeyen, GDO’lu hayvanları türedi.
Bu türediler, virüsler gibi değiştikçe zayıfladıklarını biliyorlardı. Isıramayacaklar ve hasta edemeyeceklerdi. Yine de onlara sakakta ormanda yiyecek atacak ve bakımlarını sağlanacaktı. Fakat keskin konuşan benim diyenlerin, 21. Yüz yılda türleri yok olmaya mahkumdu.
İnsanların genelde yoğun olduğu, sokak, çarşı ve pazarda, “Var mı bana yan bakan lan” diyenleri çok gördük. Onlar çoktan yokluğa karıştılar. Bir tarihler, atalarımızın değerini bilmeyenler de cehennem topunu bize çevirmişti. Dağlarda terör estirenler nerede.
Atalarımız ne demiş, “Keskin sirkenin kabına zararı vardır.”
Keskin ve kesin konuşanlara başka örnek vermeyeyim. Yakın tarihimiz de örnekleri çok. Onların yerine kendini koyup asıp kesenler bugünü ve yarını nasıl kurtaracaklar.
Laf salatası zeytin yağsız ve limon olmadan, pek bir işe yaramıyor. Onun için kesin ve keskin konuşmak doğru değildir.
Millet sana belli bir süre için yönet demişse bunun vebali büyüktür. Omuzlara önemli yük vermiştir. Yükün değerini bilmek gerekir.
İnsanımıza karşı gülseniz ağzınız eğri mi kalır. Gülün de güller açsın. Daha iyi olalım, her tarafımız ateş çemberi ile sarılı iken nelerle uğraşıyoruz.
Savanada sabah serinliğinde, içi ve dışı buz kesmişti. Konuşmaya dermanları kalmamıştı. Yine de soğuğa aldırmıyorlardı. Hırslı ve kindar hâlleri gözlerine yansımıştı.
Yoldaki çamur yabani izlerini gösteriyordu. Yabani izlerden, gözleri korktu ve şaşırıp kaldılar.