Bir küçük kız çocuğu varmış zamanın birinde. Bilmezmiş ama çok şanslıymış. Yüreğinde her küçük çocuk gibi kendince büyüttüğü çook dertler barındırırmış.
Güzel mi güzel anıları da varmış yıllar sonrasına taşıyabileceği ama bilmezmiş.
Sabahları babasının elinden tutar, küçük adımları ile ekmek almaya gidermiş. Elinden tutamazmış aslında. Babasının serçe parmağına onun bütün parmakları sığarmış da boşluk bile kalırmış. Sadece yüz metre kadar olan yol onun gözünde git git bitmezmiş. Fırına yaklaşırken bir komşu evin gülden taç gibi süslü kapısında dururlarmış. Babası onu kucağına alır bir küçük gülcük koparmasına izin verirmiş. O bildiği büyük güler gibi hiç kokmazmış ama küçük pembe gül kendisi koparabildiği için çok değerli olurmuş. Ekmekleri aldıktan sonra da hep babasına soru sorarmış.
Evde çok çocuk olmasından şikayet edermiş. “Neden sadece ben ve küçük yüzlü küçük bir bebek yok” dermiş. Annesi ve babası da onu teselli eder “sen üzülme biz hepsini tavan arasına göndeririz” derlermiş.
Bu küçük kızın zaman zaman istekleri olurmuş; (kimden gördüğü bilinmez) uzun süre anne ve babasından kırmızı bir ayakkabı istemiş. Anne ve babası da onu oyalamak için “Allah izin verirse alırız kızım demişler.”
Her sabah olduğu gibi küçük kız erken kalkmış. Dikilmiş anne babasının karşısına, yine kırmızı ayakkabıyı istemiş. Babası “Allah izin verirse alacağız kızım” demiş. Küçük kız bu kez diretmiş.” Ama Allah izin verdi ya!” deyip dimdik durmuş karşılarında. Anne baba birbirlerine bakıp sessizce anlaşmışlar. Zira o gün gerçekten de ellerine bir miktar para geçecekmiş.
Küçük kız hatırladığı ilk kırmızı ayakkabısına böyle sahip olmuş.
Gün gelmiş o küçük kız büyümüş. Büyümüş ama o büyürken her şey hızla değişmiş. Artık çocukların her mevsim öncesi dolapları yenilenir olmuş. Büyüyen küçük kız yine üzülmüş. Küçükken yokluğuna üzüldükleri bu kez de onu değersizce, doğru dürüst kullanılmadan bir kenara atıldıkları için üzmüş.
Demiş ki; böylesine kolay ve ucuz bir şekilde sahip olduğumuz eşyaların kaynakları hızla tükettiğini bilmiyoruz, keşke yine zor ulaşsaydık da bundan sonraki nesiller için dünya’nın ömrünü birkaç yüzyıl daha uzatabilseydik…