Keş nedir, bilir misiniz?
Anadolu’da yoğurt süzmesinin kurutulmasıyla elde edilen yiyeceğe denir.
Yoğurt süzmesi kurutulmadan da yenir. Zaten süzme yoğurt devrine göre kaliteli ve imtiyazlı bir yiyecektir ve misafir geldiğinde ikram edilir. Çünkü yoğurt süzülünce azalır. Ve elde edilen süzme bir öğünde yenir. Yoğurt olarak birkaç gün kalabilir.
Her şeyin anında bulunmadığı zamanlarda saklanmış yiyecekler çok önemlidir. Turşu gibi, erişte gibi, makarna ve meyve kuruları gibi. Bunlar mevsimlerin dışında da bulunabilen yiyeceklerdir. Analarımız kış hazırlıkları için bunları yazdan hazırlar.
Keş de öyle bir yiyecektir. Albenisi yoktur. Tarlada takında olan köylüler açlıklarını bastırmak için çıkınlarında bulundururlar. Bir parça ekmeğe katık ederler. Su temiz ve bedavadır. Ve bir öğün atlatılır bağda, bahçede.
Keş yani çökelek kolay taşınır. Akmaz, yapışmaz. Bu açıdan evlerdeki yoğurt ekşimeye yüz tutunca çökelek olarak saklanır. Eskiden buzdolapları olmadığından yoğurt ve ayran gibi maddeler en fazla bir gün dayanabilir sonra ya ekşir ya da bozulurlardı.
Çökelekler nemli ortamlarda küflenebilir. Ancak tez tüketildiğinden yenisi geriye bırakılıp, önce eskisi tüketilirdi.
…
Eskiden her köyde okul olmazdı. Öğrenciler bazen saatler süren yürüyüşün ardından okula varırlardı. Öğle teneffüslerinde bazı öğrenciler mahalle bakkalından; ekmek, zeytin, reçel, bisküvi gibi yiyecekleri satın alırlarken, bazıları da çıkınlarında getirdikleri şeyleri yerlerdi.
Çökelek kolay saklanan, akmayan bir yiyecek olduğundan anaların çocukları için hazırladığı en kolay yiyecek olurdu. Nasılsa mahallede billur gibi suyu olan bir çeşme mutlaka bulunurdu. Böylece gün ortasında aç kalmaktan kurtulur, öğleden sonraki derslere öyle girerlerdi.
Ayrıca maharetli ev hanımları bazen evlerinde çökelekten farklı yiyecekler yaparlardı. Biraz nemlendirdikleri çökeleği tavada yağ ile kavurur, üzerine yumurta kırarak çökeleği tereyağı ve yumurta ile zenginleştirirdi. Zaten çökeleğin meydana gelmesini sağlayan hayvanlar; dağda bayırda gübre ve ilaç yüzü görmemiş otlarla beslenirdi. Sütleri saf, etleri lezzetli olurdu. Tavuk ise bağda bahçede bulduklarıyla beslenirdi. Su desen kaynağından taze taze akardı.
Hiç katkı maddesi olmayan tereyağı, çökelek, yumurta ile enfes bir omlet yapımında anne marifeti ve sevgisi de ilave olunca, değme zenginlerin parayla ulaşamayacakları lezzetli nimetlere kavuşurlardı.
Eskiden kanser gibi hastalıklar şehirlilerde daha çok görülürdü. Ne zamanki köylülerin hazır tavuk ve çiftlik yumurtasını şehir bakkalları veya yeni adları ile marketlerden temin etmeye başladıkları zamanda, ağızlarının tadı kaçtı. Ayrıca hormonlu besinlerle kanserojen maddeler vücuda girmeye başladı. Bunda sonra gelirlerin çoğu sağlık sektörü ve ilaçlar için harcandı.
Bu çökelek ve ona benzer yiyeceklere karşı vefasızlığımızın bir bedeliydi. Tembellik ve keyfimize düşkünlük bizi sağlığımızdan ve sevenlerimizden etti.
Şimdi “keş” denilince ne anlıyorsunuz bilmem ama o sizin iradesi bazı maddelerle yok olmuş kişiler için “keş olmuş” tabiri nereden ve nasıl maksatla çıktı bilmiyorum. Bildiği tek şey iradeyi elden alan maddelerin kullanılma alışkanlığı gerçek keşlerden uzaklaşınca idrak kaybına uğradığımız için olabilir mi acaba?
Ne dersiniz?