Belediye meclislerini neden o kentte yaşayanlar izlemezler? Neden o kent adına siyaset yapan, söz söyleyen, yazı yazanlar meclis toplantılarında ortalıkta gözükmezler? Neden geçmişte kenti yönetmiş olanlar bir daha yönettiği kentiyle ilgili konuşmazlar? Gelecekte yaşadığı yada ilgilendiği kenti yönetmeyi düşünler, neden meclis toplantılarında olmazlar, düşüncelerini açıklamazlar?
Öylesine çok neden var ki ve öylesine çok yanıt buluyorum ki, kendi sorularıma. Ancak bu sorunu çözmüyor ki!
Neden bir kentle ilgili herkes dedikodu yapar, kahve köşelerinde, meyhane köşelerinde, cami avlularında konuşurda meclis toplantılarını izlemezler? Bırakın siyaset yapanları muhtarları bile meclis toplantılarında bulamazsınız. O kente yaşayanlar bihaberdirler yaşadıkları kentin sorunlarını karşı. Bihaber olanlar merak etmezler mi, kentleriyle ilgili kararlar meclislerde alınır. Kentin bütçeleri oradan yönetilir.
Yaşadığı ve hayatını kazandığı kente karşı duyarsız olanlara söyleyeceğim hiçbir şey yok aslında. Asıl sözüm duyarlı olduğunu söyleyip, gerçekte duyarsız olanlaradır sözüm.
Kenti yönetmeye aday olanlar neredeler?
Kenti yönetmek için belediye başkanlığına, il genel ve belediye meclis üyeliğine aday olmuşlardır, kaybetmişlerdir. Bir daha arayın ki, kendilerini bulabilesiniz. Bir sonra ki, seçimlerde ortaya çıkarlar. Yeniden lacivert takım elbiselerini giyerler, kravatlarını takarlar, bayan olanlar süslenirler, döpiyeslerini giyerler ve aday olabilmek için partilerin kapılarına, hatta il ve genel merkezlerde babalar ve dayılar ararlar.
Onlar bir seçilirse neler yapacaklardır? Partilerini nasılda temsil edeceklerdir. Kente nasılda hizmet edeceklerdir. Dinleme fırsatınız olursa çok şey anlatacaklardır. Ancak ne yaşadıkları kenti bilirler, nede meclisin ne olduğunu. Meclis üyesi ile encümen üyesinin farkını bile bilmezler. Hatta şuanda mecliste görev yapan kimilerinin bile bilmediği gibi.
Gidip görmesini isterim, kentte yaşayan insanların kendi adlarına karar alanları. Kentin nüfusu onbinlerle, yüzbinlerle ifade edilir. Meclis salonlarında ancak 10 kişi oturabilir.
Kenti yönetenlerde bilirler kent parlamentolarına karşı ilgisizliği. Yerel parlamentoda alınan kararların kimsenin umurunda olmadığını çok iyi bilirler, kenti yönetenler. Onun için o kadar pervasızdırlar.
Kentin oksijen alanlarını, oyun alanlarını, yollarını, parklarını, caddelerini, yağmalamaktan korkmazlar. Alacakları kararla bir anda milyon dolarların sahibi olurlar.
Ne önemi vardır ki, çocukların oynayacağı oyun parklarının. Ne önemi vardır ki, yolların, caddelerin küçülsemesinin?
Bugün kentlere bakın, ucubeliği görün, işte onların sorumluları dün o kenti yönetenler ve yönetenlere hesap sorması bilmeyenlerdir. Aradan geçecek birkaç on yıl sonrası da bugünün ucubeliklerini gördüğümüzde, bugünkü kentlerimizi yöneten kent katilleri olduğunu söyleyeceğiz. Küfürler edeceğiz. Ama yapılmayanı yapmadığımız için sorumluluğun bizlerde olduğunu unutacağız. Fark etmeyeceğiz bile.
Kanserli hücreler sarmış kentimizi
Beylikdüzü, İstanbul’un yeni yerleşim merkezi. Bir anlamda kentin yeni vitrinlerinden biri. D-100 karayolu ne durumda? Kentlerin iç yolları ne durumda? Sabahları ve akşamları neler yaşanıyor? Kaç saatte evinize ve işyerinize ulaşabiliyorsunuz?
Kentlerde boş yer kalmadığında yolların durumu ne olacak? Yani bir insan vücuduna benzetin kenti. Bağırsaklarınız çalışmadığında, akciğeriniz, karaciğeriniz, kalbiniz çalışmadığında ne olur? Ölürsünüz.
Yada ölmez ama sürünürsünüz. Ölmek için dua edersiniz. Kanserli hücreler sarmış gibi kentimizin, her dokusunu.
Hasta bir insana benziyor kentlerimiz. Akciğerleri yok ediliyor, nefes alacağımız alanlar betonlaştırılıyor. Bir yağmurda kentin alt yapısı yetersiz kalıyor.
İnsanın bağırsakları, akciğerleri, kalbi çalışmazsa ne olur? Ne olacaksa o yaşanıyor kentlerimizde bugün.
Kentlerimize, düşman toprakları gibi bakıyoruz
Belediye meclislerinde kararlar alınıyor kentin yoğunluğu artırılı-yor. Yağmalanıyor kentlerimiz. Yollar daraltılıyor, kente yeni yollar açılmıyor açılmadığı gibi, yerleşim büyütülüyor. Kente yoğunluk katılıyor.
Meslek odaları duyarsız. Siyasi partilerin temsilcileri meclislerde yoklar. Sivil toplum örgütü yöneticileri ise ara ki, bulasın. Hemşeri dernekleri kendi köyleri ile ilgileniyorlar. Çünkü burası yabancı. Yağmalanması gereken yerler. Düşman topraklarını işgal etmiş gibiler. Yağmacı kültürün devamcısı olanlarız çünkü.
Hep beraber kentin içine ediyoruz ve rantı biz yemediğimizde küfürler ediyoruz, lanetliyoruz. Ranttan bize de artık düştüğünde çakallar gibiyiz. Büyük başlardan kalanları kemiriyoruz. Yalıyoruz. Ve anlayacağınız sorun yok.
Kentlerinizi yağmalıyorlar farkında mısınız?
Sahi siz yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu gibi meclis toplantılarının yasak olduğunu mu düşünüyorsunuz? Siz yerel parlamentolarının yurttaşlara yasak olduğunu zannedenler misiniz? Meclislerin ayda iki defa toplandığını biliyor musunuz? Kenti yağmalayan kararların o meclislerde alındığından haberdar mısınız? Sahi siz kentinize karşı duyarlı mısınız? Yaşadığınız kentte kaç defa meclis toplantısına katıldınız? Sözü kimseye bırakmayanlar, dünyayı kendinin yarattığını zannedenler kentlerinizi yağmalıyorlar, farkında mısınız?