İnternet ortamının bir bölümü çöplüktür. Çöplükte bir yığın zırva iddialar, bilgi diye sunulur. Manipülasyonun, iftiranın, tehdidin, yalanın; insana, kültüre, ideolojilere dair bir yığın zırvanın dolaştığı internet, bu yönüyle çağın hastalıklarının iletişim aracıdır.
Ancak aynı internet, bilginin de özgürce dolaştığı ve egemenlerin ördükleri duvarları da yıkan bir araçtır.
Hayat, artılarıyla-eksileriyle var olduğu için hayattır!
Ergekoncuların gemiyi azıya aldığı, farklı adlarla bir yığın darbe planlarının tezgâhlandığı dönemlerin medyasını hatırlamaya çalışalım: Atatürk üzerine üretilen yalanların bini bir paraydı. Bu çalışmalar bir plan doğrultusunda bilinçli olarak yapılıyor ve insanların beynine enjekte ediliyordu. Bütün mesele, yapacakları darbenin meşruiyetini Atatürk üzerinden sağlamaktı. Hep öyle olmadı mı?
Ancak bu tezgâhın argümanları o denli zayıf, tutarsız ve yalandı ki, her biri, Kemalistlerin pespayeliğini, zavallılığını ima ediyordu.
Son iki yıldır, bu konulardaki zırvalar dolaşımdan epeyi çekildi, ancak bitmedi.
İnternet ortamından kopya edilerek, “Bunları biliyor muydunuz?” başlığı altında piyasaya sürülen iddialara, bölgemizdeki kimi yerel gazetelerde bugün bile rastlayınca, yazma gereği duydum. Çünkü gerçekten bu iddiaları safça yazanlara da (bilinçli tezgâhçıları ve Atatürk şizofrenlilerini saymıyorum!), bu iddiaları okuyup inanlara da ve bir Atatürkçü olmamakla birlikte Atatürk’e hakaret sayılabilecek bu yalanlar karşısında da üzülüyorum.
Şimdi bu pespaye argümanlardan birkaç örnek vereceğim. Bu iddiaların, iddia edildiği gibi olmadıklarının nedenlerini yazmayacağım çünkü biraz metodik ve kronolojik düşünmeyle bunların zırva oldukları anlaşılır.
– Che Guvera Bolivya’da öldürüldüğünde, çantasından “Nutuk” çıkmış!
– Mao, “Ben Çin’in Atatürk’üyüm” demiş.
– Atatürk, verdiği bir davette, garson tarafından İngiliz Kralı Edward’ın üzerine çorba dökülünce, “Ben bu millete her şeyi öğrettim ama uşaklığı öğretemedim” demiş.
– 1938 yılında Mc Arthur, senatörlerin ve danışmanların karşısında, “Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile M. Kemal’i görmek için neler vermezdim” demiş.
– Anavatanı Meksika olan bir çiçeğe, “Atatürk Çiçeği” adı verilmiş.
– İngiltere Başbakanı Loyd George, “Yüzyılda bir dahi yetişir, bu yüzyıldaki o dahi ise, M. Kemal’dir” demiş. (Eğer demişse, vardır bu hinoğlu hin politikacının bir çıkarı; belki bir iş bağlanacak! Tıpkı Lenin ile Atatürk ilişkilerinin kimi solculara yutturulduğu gibi bir siyasal/ideolojik ittifak olmadığı, tersine, bir devlet çıkarı olduğu gibi).
– Fidel Castro, 1961 yılında genç diplomat Bilal Şimşir’den “ABD’nin bilgisi olmaması şartıyla” Atatürk’ün Nutuk kitabını istemiş. Burada bir parantez açmak zorundayım: (Türk diplomatı Şimşir, Fidel Castro’ya Atatürk’ten ve Nutuk kitabından bahsederse, Fidel’de nezaketen ve diplomasinin ince hesapları gereği bu kitabı isteyebilir. Bunun hiç de olağanüstü veya önemsenecek bir yanı yok. Ancak bu iddiadaki asıl manipülasyon ve zırvanın inceliği, kitabın ABD’nin bilgisi olmaması şartıyla istenmesi. Peh, peh, peh! Hele bak Kemalist zavallılara; fikir dahi üretemiyorlar!)
Che, Fidel, Mao kitapları okudum, dünya sol literatüründen biraz olsun mürekkep yaladım; zinhar böyle şeylere rastlamadım.
İnanç dünyasındaki metafiziği anlarım!
Din ulularına dair anlatılan mitolojik hikâyeleri de anlarım!
Peki, Atatürk’ün ve onun yılmaz takipçisi olduğu iddiasında olan ve bilimsellikten dem vuran sizlere ne demeli?
Kemalist zavallılar, sizler pozitivist bile değilsiniz! Öyle ki, M. Kemal’in pozitivizminin ve siyasi spektrumunun kıyısında bile bulunamazsınız. Din savaşlarının komutanlarına mistik methiyeler düzüldüğü gibi, sizler de bu kafayla seküler dünyanın komutanlarına mistik methiyeler düzersiniz. Örneğin Hz Ali’nin Hayber Kalesinin kapısını omuz vurarak kırması, Zülfikar adlı kılıcının 72 arşın uzaması yahut Süleyman Peygamberin hayvanlarla konuşması, Hacı Bektaş Veli’nin (ilk Hıristiyan keşişlerden kopya edilmiştir) ceylanla aslanı kucağında tutması, İsa Peygamberin Lazarus’u diriltmesi gibi, çeşitli inançlara ait hikâyeler yazabilirsiniz.
İnançların hikâyelerini, mitlerini anlıyorum. O dünya, metafizik.
Bilimsel ve seküler iddiasında olan sizlerin bu anlatılarınızdaki metafiziği anlamıyorum, anlamak da istemiyorum.
Çünkü sizler darbe tezgâhının figüranlarısınız!
Çünkü sizlerin çok büyük bir kısmı da faşist!
Kadrocular, Yöncüler sizler gibi dibe vurmuş, alçalmış değillerdi! Görüşlerine hiç katılmasam da, onlarda belli bir entelektüel düzey ve siyasi ahlak vardı.
Peki, sizlerin topluma sunacağınız yalanlarınızdan başka neyiniz var?
Zavallı Kemalistler ve Kemalist takipçisi solcular sizi!
üstadım kaleminize saglık cok güzel bir yazı olmus.