Konuşanlara kafa sallıyordu. Fakat düşüncesini saklıyordu. Çobanların peşinde kalmışlardı. Çünkü onlar dağ taş demez, dolaşırlardı.
Geçen yıllara rağmen, savaştan kaçanların dağlarda gizlendikleri yorumları şehirde yayılıyordu. Sular bulanıktı, ama duru olanı da vardı. Sürüyle dağa çıktığında, kaçakları görüyordu. Bu bir iddia değildi.
Dağdaki kaçaklar, hayatlarını nasıl sürdürebiliyorlardı. Çobanların az çok bir şeyler görmesi gerekirdi. Onun için sürü besleyenler üzerinde duruyorlardı. Bugüne kadar bilgi çobanlardan gelmişti. Uzaktan bakıldığında, kayalıkta heykele benzer şekiller görülmekteydi. Yalnız kayalık, çok dikti, yaklaşmak mümkün olmuyordu.
Çocuk yaşından beri sürüsünü otlatan, Taşçının Zühtü, kayalığa yaklaşmanın mümkün olmadığın söylüyordu. Kayalar sarptı ve küçük parçalar halinde kayıyordu.
Zühtü’nün söylediğine göre, kayalığın çevresinde yabani hayvan bulunmuyordu. Özellikle her tarafta domuzdan geçilmezken, kayalıkta rastlanmıyordu. Kaçakların domuzları yakaladıkları ve yedikleri doğru olabilir miydi? Ayrıca yabani keçi de büyük kayalıkta yoktu.
Gözetlemeye giden dağcılar, can tatlı, gizlenme ihtiyacı duyuyordu. Barınma problemini çözmüşler miydi? Bilinmiyordu. Kış mevsimini atlatmaları mümkün görünmüyordu. Çoban, koyunlarından birinin kaybolduğunun farkındaydı. Dört köpekle sürünün etrafındaydı.
Çobanın aktardığı, bilgi üzerinde duruluyordu. Merak konusu, kış normal şartlarda geçmezdi. Bu zorlu şartlara nasıl dayanıyorlardı. Kaçaklar, savaşın bittiğini bilmiyorlar mıydı?
Oldukça sarp kayaların altından yer altı mağarasına mı açılan bir tünel vardı. Tünel sayesinde güney yamaçlara çıkabilirler, böylece görünmezler ve beslenme olayını da mağaraya domuzları almakla hallederlerdi.
Tepenin altında hava sıcaklığının normalin üzerinde olması, kaçakların korunmasını sağlıyordu. Köy kahvelerinde de konuşuluyordu. Yalnız bilenler korkudan olsa gerek, konuşmuyordu.
Heykellerin sarp kayaya, yapılmasını ele aldıklarında da çıkmaza varırlardı. Çünkü heykeli yapanın orada kalması gerekirdi. Heykelin olduğu yere içeriden geçilebilirdi. Aksi halde dışarıdan geçilmesi mümkün değildi.
Kaçaklar ve heykeller gizemini sürdürüyordu. Çobanlardan yeni bilgi elde edilmiyordu. Çobanlara inananlar azalıyor ve av hayvanları, üzerinde duruluyordu.
Domuzların tükenmesi beslenme problemini gündeme getiriyordu.
Kayalıktaki heykeller, uzaktan fark ediliyor fakat yaklaşıldığında kesinlikle görülmüyordu.
Çobanlar sıkıştırılıyor ve güvence veriliyordu. Gördükleri varsa anlatmaları isteniyordu. Çoban Zühtü, gizemli sözleriyle ilgiyi çekiyordu. Fakat hiçbir şey ispat edilemiyordu.
Kaçaklar, bu gidişle, yer altında yaşamaya, devam edecekti.
Hasan TANRIVERDİ