Tarihi kalenin ihtiyaçlarını katırı sayesinde giderirdi. Serhat Dayı ki konuşmaya, “serde” diye başladığı için “Serde” adını almıştı. Katıra sandıkları yükler, üzerine örtüsünü atar, öyle yola çıkardı.
Serde, normal boylu ve kaslı bir yapıya sahipti. Başındaki kalpaktan saçları isyanları oynasa da dışarıdan haberi yoktu. Yüzü kırmızı, güneş yanığıydı. Soranlara Han torunu Serde olduğunu söylerdi. Gözleri çakır ve elmacık kemikleri çıkıktı.
Serde dayı düzenli, eline çabuk ve tertipliydi. Kimseyle senli benli konuşmazdı. Duygularım bana aittir, derdi. Ön görülü, hatır sayar ve vefalıydı.
İşletmecilerin isteklerini, sandıklara doldurur ve kaleye çıkarırdı.
Kale vadiden iki kilometredeki, tepenin üzerine kurulmuştu. Tarihini kesin bir kavme bağlayan çıkmamıştı. Serde dayıya göre Orta Asya’dan gelen Türkler tarafından kurulmuş bir han kalesiydi.
Serde dayı, araştırmacıları, bilgisiyle ikna edemeyince, “daraldım” diyordu. Kalenin eski kavimlere ait olduğu açıklanmıştı.
Kaleye çıkan patika o kadar dikti ki, Serde dayı katırı yukarı doğru iple çekmek, zorunda kalıyordu. Her seferinde katıra acır ve ipi ağaca bağlar geri yuvarlanmasını önlerdi. Ne yapacağını şaşırdığı da oluyordu. Bir defasında katırı ağaca bağlamasa, geri gidip yuvarlanacak parçası bile kalmayacaktı.
Yükün fazla olduğu bir gün kum çeken katırcı arkadaşından yardım istedi. Katırcıya olayı anlattı ve ipini de verdi. Aksi halde katır sırt üstü yuvarlanır, dedi.
Serde dayı, arkadaşını ikaz etmişti, buna rağmen, katır, yokuşa vurduğunda, bağırma sesleri gelmeye başladı. Bu şunu gösteriyordu; katırın durumu iyi değildi. Çünkü yükü taşıyamıyor, belki de yukarı çekilemiyordu.
Serde dayı peşlerine gitti. Biraz yukarıda arkadaşını katırıyla uğraşıyorken buldu. Boynundaki iple onu çekmeye başladı. Katır, hiç ırganmadı ve güçlükle geriye dönebildiler. Diğer arkadaşı o kadar şanslı değildi. Katır geri geri geldi ve sırt üzeri yuvarlandı. Katır birkaç takladan sonra çatladı.
Üzülmenin faydası yoktu. Çünkü Serde dayı çok tembihlemişti. Yol bozuk, katıra ağır yük vurmayın, başına ip bağlayın ve gerekirse çekersin, diye.
Serde dayı olay esnasında kaleye varmıştı. Aşağı indiğinde, üzüldü ama yapılacak olan durumu işletmeciye anlatmaktı. İnsafına gelirse yardım ederdi. Serde dayı katırını yükledi ve kaleye ikinci defa çıktı. İşletmeciyle konuştu ve arkadaşın kendine bir hayvan alsın ve faturasını getirsin, dedi.
Katırını çok iyi tanıyor ve peşinde yeni dünyalara açılıyordu. İşletmeci, Serde dayı sabret çaresine bakacağız. Böyle zorluklara son vereceğiz. Dediğinde Serde dayının içine bir serinlik düşmüştü.
Serde dayının vadideki küçük evi ve bahçesiyle geçinmesi mümkün değildi. Katırı olmasa şehre göçmeyi düşünürdü. Fakat şehre göçmeyi ileri yıllara atıyordu.
İkinci seferinde, katırı iyice zorlandı. İşletmeci Serde dayıya seslendi. Dayı, katırı çayıra bağladı ve işletmecinin yanına vardı. İşletmeci el kol hareketleriyle bir şeyler anlattı. Dayının da yüzü güldü. Katırı için sevindi. Çünkü kalenin, yol problemi ortadan kalkıyordu. Şöyle ki tepeye yol, yan taraftan gelecekti. Yalnız yol tepeye iki yüz metreye kadar gelebilmiş. Böylelikle katır için düz bir yol ve rahat bir taşıma gerçekleşecekti.
Kaç yıldır tehlikeyle karşı karşıya olan Ser dayı, artık mutluydu. Katır için büyük tehlike kalkmıştı. Kalbindeki ürkütücü duygulardan kurtuluyor ve katırı daha güçlü hale geliyordu.
Serde dayıya özenip taşımacılık yapacak olan Çekmişin Ali, katırıyla geldiği gün, yokuştan çıkamadı ve geri geldi. Serde dayının tavsiyesine uymamanın sonucu yine de olayı ucuz atlatmıştı. Çekmişin Ali yük almadan yukarı çıkacaktı.
Dayı ile yukarıya boş olarak çıktılar ve oradan yiyecekleri taşımaya başladılar. Üç seferde yiyecekler yerine ulaşmıştı. Kısa zamanda gerçekleşen başarı yola bağlıydı.
Kalenin yol problemi, korkulu rüya olmaktan çıkmıştı.
Hasan TANRIVERDİ