Kayıkta balık ziyafeti aklımızı çeliyordu. Kayığa gittik ve karnımızı doyurduktan sonra, alışveriş için Sirkeci’ye yöneldik. Öncelikle ayakkabı bakalım, dedik.
Mağazaya girdik, isteğimi sıraladım. Arkadaşlar da vitrine ve içerideki sergilenen ayakkabılara baktılar. Öğrenci için fiyatı uygun, kapalı normal bir ayakkabı olmasını rica ettim.
Yanımdaki arkadaş da benim için uygun dedikleri ayakkabıya baktı ve geri verdi. Beğenmedin galiba dedim. Beğenmediğini söyledi. Başka bir ayakkabı çıkartılar ve hesapta beğendik. Yalnız, ayakkabıcıya düzgün bir ayakkabı fakat fiyatı öğrenciye has olsun diye tekrarladım.
Başka bir mağazaya girdik. Orada da aynı terane, aynı laflar. Ayakkabının düzgün olmasını ısrarla söyledim. Öğrenciyiz, her zaman alamıyoruz, ona göre, dedim. Tezgahtar yemin billah, iyi diye bana bir ayakkabı verdi. Tamam diyerek sardı ve parasını ödeyip çıktık.
Giyim mağazasına girdik. Arkadaşlar, gömlek ile eşofman aldılar. Neşe içerisinde okula geldik. Okulda arkadaşlara ayakkabıları gösterdim. Hemen herkes beğendiler. “Güle güle kullan,” dediler.
Bir hafta sonra Aksaray’a gezmeye gittik ve dönüşte yağmur bastırdı. Bir apartmanın girişine sığındık. Sağanak geçince çıkıp yürümeye başladık. Arkadaşlar “Şeker değiliz ki eriyeceğiz,” dediler. Arkadaş şeker yerine “Ayakkabımız kâğıt değil ki” demiş olsaydı, büyük bir isabet kaydetmiş olacaktı.
Cadde ıslak, ayrıca su birikintileri de var. Hâliyle her yere basıp geçiyoruz. Okula yaklaştığımızda ayakkabının altının inceldiğini hissettim. Giriş kapısına geldim ki ayakkabını altı çıktı.
Arkadaşlardan ayrıldım ve ayakkabı tamircisine gittim. Olayı anlattım. Usta ayakkabıyı eline aldı ve “Bunun tabanı karton, karton ayakkabı,” dedi. Güldüm öğrencilerime, karton ayakkabı da giydim derim. Usta diğer tarafları da uydurukmuş, dedi.
Ayakkabıları gazeteye sardım ve yatakhaneye çıktım. Olaya hangi yönden bakarsanız, tek kelime yazık. Öğrencisin, şartlara göre ayağına bir ayakkabı aldın, sevindin. Satıcı isen, genç yaşta sahtekârlığa alıştın. Hiç mi vicdanın yok. İnsan gibi öğrenci olduğumuzu zor şartta alabildiğimizi söylerken duyguların nerede idi.
Satıcı sahtekâr, ahlaksız ama hesap etmediği bir şey oldu. Üniversitede öğrenci olduğumuzu düşünmedi. Çünkü o yıllarda öğrenci olayları kanun nizam dinlemiyordu. Birimize yapılan yanlışın hepimize yapılmış gibi algıladığını düşünemedi.
Öğrenci grubumuza çok güzel ve de haklı olduğumuz bir malzeme çıktı.
Doğru Sirkeci’ye.
Ayakkabılar gazetede ve elimde. Önce ikimiz içeri gireceğiz ve bizi tanıyacak. Sonra isteklerimizi söyleyeceğiz ve kabul etsin etmesin dışarı çıkıp grubu çağıracağız.
Tezgâhtar bizi tanıdı. Ayakkabıyı söyledim. Baktı, sert bir davranışla patronu geldi. Biz ayakkabı değiştirmiyoruz, dedi. Ben de değiştirseniz, dedim. Ayakkabıyı gazeteye sardı ve al git dercesine bir hareket yaptı.
Arkadaşlara el ettik ve mağazaya yirmi kişi doldu. Arkadaşın biri dağıtın dedi. Patron istediğinizi yerine getireceğim dedi yapmayın. Tezgahtarı da dışarı attılar.
Ayakkabıcı teslim oldu. En güzel ayakkabılarından birini giydim. Başka bir çiftini de arkadaş eline aldı çakı bıçağı ile kesti. Baktık ki karton değil. Ayakkabıları sardık ve başka bir şey almadık. Yalnız bir daha böyle bir olayda, mağazanı yok bil, dedik.
Çıktık ve dağıldık.