Müzikle dolu, müzik yapılan, müzikle yaşanan bir ev değildir; doğduğu ev. Çok varlıklı, her olanağın altın tepsiyle sunulduğu bir aile ortamı da değildir. Yoksul, çok çocuklu bir ailenin oğlu olarak, Ankara’da dünyaya gelir. (15 Ekim 1932)
1946’da, Askeri Mızıka Okulunda, müzik öğrenimi için çok geç bir yaşta müziğe başlar.
1953’de, Ankara Devlet Konservatuarı’na girer; 1960’da, Kompozisyon Bölümü İleri Yüksek Dönemi’ni bitirir. Ardından bitirdiği okula öğretmen olarak atanır.
1999’da emekli oluncaya dek Ankara, İstanbul, İzmir Devlet Konservatuarı’nda, Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğretmenlik yapar.
Besteci Yalçın Tura, ‘’60’lı, 70’li yıllarda ortak bir amacımız vardı; Yurdumuz insanına başta çağdaş, çoksesli müzik olmak üzere, her şeyin en iyisini, en doğrusunu, en güzelini vermekti ülkümüz’’ diye anlatır; yakın dostunu.
1968’de, Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliğine atanır. Bu görevde, müzik eğitimini tüm yurda yaymak, gençleri müzikle tanıştırmak amacıyla; Çocuk ve Gençlik Koroları Yönetmeliği’ni hazırlar.
Gençliğin müzik eğitimi, çok önemlidir O’nun için. Türkiye’de 166 çocuk ve gençlik korosunun kurulmasını sağlar.
1969’da, sanat kurumlarının temsilcisi olarak, TRT Yönetim Kurulu üyeliğine seçilir.
1970’de, TRT Müzik Dairesini ve Türkiye’nin ilk profesyonel korosu olan; 2020’de 50.yılını kutladığımız TRT Ankara Radyosu Çoksesli Korosu’nu kurar.
Bu arada; Çoksesli Halk Türküleri, piyano, oda müziği, bale müziği, piyano ya da orkestra eşlikli şan parçaları, müzikli çocuk oyunları, orkestra ve sahne müzikleri gibi yapıtlara imza atmaktadır.
Türk bestecisi, müzik eğitimcisi, müzik yazarı, müzik yayımcısı, Türkiye’nin kültür ve sanat sorunlarına çözümler üreten bir düşünce adamı, Profesör Muammer Sun.
Yurdumuzdaki müzik sorunlarıyla ilgili çözüm üreten kitapları ve besteleriyle, eğitimcilere olduğu kadar, halkımıza da yol gösteren, ışık olan bir aydındır O.
‘’Türkiye’nin Kültür – Müzik – Tiyatro Sorunları’’ adlı kitabı ile müzik eğitiminde, halk eğitiminin temel alınıp, uluslararası yöntemlerle çağdaş bir sentez oluşturulmasıyla ilgili görüşlerini, ‘’Türk kalarak çağdaşlaşmak’’ diye adlandırır.
‘’Geleneksel halk türkülerimiz bizim en değerli müzik hazinemizdir. Binlerce yıl içinden süzülüp gelen, kimliğimizi oluşturan, yeniden yaratılması mümkün olmayan değerlerimizdir.
Ne yazık ki, hızla değişen toplumsal ortamda onları koruyamıyoruz, otantik nitelikleriyle yaşatamıyoruz. Halk türkülerimizi, otantik yapılarını bozmadan, çoksesli bir ortamda yeni bir kimlikle yaşatmayı isteyişim bundandır.’’der.
Sinemis Sun, ‘’Muammer Sun: Karnında Güneş Olan Adam’’ adlı kitabında; Ertuğrul Bayraktar ve Evin İlyasoğlu ile yaptığı söyleşilerde müzikle ilgili yaklaşımlarına yer veriyor:
‘’Aşık Veysel nasıl kendiliğinden bir türkü yakıyorsa, türküsü Anadolu’nun, kendisinin birikimine dayanıyorsa ben de, Veysel gibi kendiliğimden türkü yakıyorum. Anadolu’nun birikimine dayanıyorum; bir farkla, batı müzik kültürünün birikimini de edinmiş evrensel kültüre açık bir kişi olarak. Ama hep Veysel gibi yapmak istiyorum; yani doğal bir müzik, kaynağı bizden, başka toplumlardan olmayan bir müzik. Şu ya da bu akımın izleyicisi, kopyası olmayan, kendine özgü bir müzik… Her sanatçı bağlı olduğu toprağa ve birlikte yaşadıklarına sanatıyla ödeyeceği insanlık borçlarının olduğunu unutmamalı. Ben ulusal müzik yolunu seçtim, borcumu bu yolla ödemeye çalışıyorum.’’
Müziğimizin geleceği ile ilgili kaygılarını ise şöyle dile getirir aydın kimliğiyle:
‘’Yakın gelecekte, müzik yaratma işi eğitim görmüş besteciler tarafından yapılacak. Ve eğer bu besteciler halk kültürü – halk müziği birikiminden kopmuş olurlarsa, müzikleri de halkın otantik müziğinden kopuk olacak. Geleneksel müzik birikimimiz, bütün ürünleriyle yokluğa gömülecek. Ki, bu birikim, aynı zamanda insanlığa ait birikimdir ve onun yitirilmesi, Türk toplumu için olduğu kadar insanlık kültürü için de büyük bir yitik sayılmalıdır. Bu hazineye yeterince sahip çıkamadık. Bu kaçınılmaz gidişten, yurttaş ve besteci olarak acı duyuyorum.’’diyerek; Anadolu kültürüyle bütünleşmenin müziğimizdeki önemini vurgular.
Duyduğu acıya da ağıt yakar; ezgisi gönüllerimize ateş salar:
TOPRAĞIN ALTINA BİR TOHUM GİRER
Demir çarık giysem, yola düzülsem,
Kara bahtın kem yazısı döner mi?
Bir kuş olup tepelerden süzülsem,
Yoksulluğun kör acısı diner mi?
Öykü olup türkülere dizilsem,
Resim olsam bu yerlere çizilsem,
Ülkü olup her gönüle yazılsam,
Yüreklerde kutsal ateş yanar mı?
Toprağın altına bir tohum girer,
Gün gelir her tohum bir fidan sürer,
Kökleri yürürse, her ağaç büyürse, meyveler olursa,
Dert sona erer!
Ve böylece, derdin nasıl sona ereceğinin yolunu da gösterir.
Ressam Orhan Peker’in, ’’Karnında güneş olan adam’’ dediği Muammer SUN için;
Yalçın Tura, ‘’Unutmak ihanettir.’’der.
Düşüncelerini gerçekleştirmek için emek veren eylem adamı; kovuşturmanın, tutuklanmanın yıldıramadığı, kültür politikası kuramcısı ve uygulayıcısı, müzik eğitimi savaşçısı bir insan nasıl unutulur?
Türkiye’nin müzik tarihinin en değerli isimlerinden, kendini müziğe; sanatçı, müzik öğretmeni, müzik dinleyicisi, yetiştirmeye adamış bir büyük insan nasıl unutulur?
Bağrından geldiği toprağı kucaklayan, Anadolu’nun kültür zenginliğini gören, kavrayan bir aydın nasıl unutulur?
Uzun yıllara dayanan bestecilik yaşamında, ses ve çalgı için çok sayıda müzik üreten; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu anlatan, Cumhuriyet ve Kurtuluş filmlerinin müziği ile halka ulaşabilen bir büyük besteci unutulur mu?
Atatürk sevdalısı, Cumhuriyet aydını Muammer Sun.
UNUTULMAZ…
16 Ocak 2021’de sonsuzluğa uğurladığımız,
Yüreklerde, kutsal ateş yakan büyük ustaya saygıyla..
Fazilet ÖZKAN POR
28/ 01/ 2021