Facebook bir bakıma şişkinlik yaratıyor. “Eski”ye ait ne varsa, arkadaşlar-yakınlar vb insan ve anı öğeleri sürekli göz önünde olduğu için zihniyet ve ruhiyat ileri atılabilmek/gelişebilmek/ferahlamak için fırsat bulamıyor yeterince. Küçük bir aralık; o da yeni tanışılan insanlar bir miktar devinim yaratabiliyor. Fakat ağırlık geçmiş tarafında olur, isteseniz de istemeseniz de;bu bağlamda, zihinsel devinim bağlamında, facebook geri zekalılık bile yapıyor olabilir. Tabii, bunu kimse kabul etmez. İnsanların facebook’a bağlılıkları da bu anı-eski kopamamazlık. Bizim yerimize bizim gibi bizimle muhafaza ediyor geçmişi.
Internet’i inceliyorum. Beni takip edenler bilir bunu yaptığımı. Yani sonuçta, epeyi zamandır kullanıyor olsak da yeni bir mekandır her an Internet. Yazmak ile ilgisi de ilginç görüngüler sergiliyor zamanla. Kendimde gördüğüm etkileri de yazı yazı veriyorum.
Yazan kişi; roman yazar, öykü yazar, şiir yazar. Eskiden de böyleydi tabii. Yazan kişi deneyebildiği her edebi alanda denerdi yazı türlerini. Günlük konusu da ilginç. Bir gün tuttum, Internet’te günlük yazmaya karar verdim. İlginç bir adımdı bu aslında. Yani normalde nedir, günlük? Yazandan başka kimsenin okumaması gereken bir şeydir. Artık yeni paylaşım çağının çekiminden midir nedir, elimizdeki günlükleri de çeker oldu o gizli çekim gücüyle Internet. Eskilerden tanınmış bir yazarın, romanlarını, öykülerini, şiirlerini vb türleri eserlerini o kişi yaşarken okur idik ve okur idiler. Günlükvari şeyler genelde kişi öldükten sonra ortaya çıkardı. Veya özel mektuplar mesela. Tümleşen bir şeyler var. Görünmez gibi bir şeyler. Tümleşen ve görünmez şeyler veya görünmez şeylerin gücü.
Bu bize psişik olanaklar da sağlayabilir. En basit model şu: insanın bir elektromanyetik veya benzeri sinyaller yayan bir yapısı vardır. Kullandığımız elektronik aletler de elektronik sinyallerle çalıştığına göre, bizim sinyallerimizle elektronik sinyaller bir-leşip hiç ummadığımız yerlere ulaşabilir. Ruhlar alemi filan anlaşılıyor bu dediklerimden, psişik misişik diyorum. Psişik misişik olabilmemiz için ölü olmamız gerekmiyor tabii. Fakat şöyle bir durum var: Mesela ben sizin için şu an da neyim? Fiziksel bir şey değilim. Uzaktaki bir ruhum. Bir enerjiyim. Kodlanmış. Ve sonrasında kodlu sinyaller yayan. Bu yüzdendir; buradaki bazı arkadaşlarla arada bir aynı şeyleri düşünmemiz.
Yazmaktan gene geldik sinyallere. Kendimi orijinal bulmamayım da ne yapayım? Bir yazının nerde başlayıp nerede biteceğini ben bile tahmin edemiyorum.
Demin oturuyordum koltukta. Mors sinyallerine benzeyen sinyaller duyuyorum kafamın içinde. Sanırım sinyaller konusuna oradan geldim.
Tümlenen şeyler. Çekim gücü. Ortaya erken çıkan günlükler. Birlenen bir şeyler. Bir-leşme. Bu tümleşme, belki bütünleşme… Kayıp mı oluyoruz yoksa büyüyor muyuz, bu bir-büyükleşme içinde?
Karışık Öykü:
“Senin kafan karışık” dedi.
“Hayır!” dedim.
“Ya ne ya?” dedi.
“Kafamdakiler karışık” dedim.
Kafası karışmıştı.