Tek solukta çıktım köyün yokuşunu, tepeye varmadan şimşek çaktı arkamdan. Patlak verdi gök gürültüsü. Eşikten içeri ayağımı attığımda yağmur çatıyı dövmeye başladı. Karanlığa kalmak istemediğim için koşmuştum. Soluk soluğa anneme seslendim. Sesime aldırmayan serçe, pencerenin kenarında, ekmek kırıntısı toplamaya devam etti. Ceketimi çıkarırken okulun rutubetinin üstüme sindiğini hissettim. Yaz tatili süresince sınıfın gıcırdayan kapılarını ve arkadaşlarımı özlemişim. Denizde boğulan arkadaşımızın sırasına gül koydu öğretmenimiz. Konuşurken gözlerinden yaş aktığında hepimiz ağlaştık. “Genç ölüm,” dedi ve sesli ağladığında öğretmenimiz içimizi sızlattı.
Yağmura aldırmadan, babam merekten geldi. Bana baktı, gözlerinin içi güldü. Masanın üzerindeki paketi işaret etti. Pakete yaklaştım, aldım ve açtım. Paketten kareli defter çıktı. Kareli defterin ön yüzü, heyecanlanmama yetti. Defterin kapağını açtım. Her kare çizgisini bir satır veya iki kareyi bir satır olarak kullanma denemeleri yaptım. İki şekilde de hoşuma gitti. Sevincim katlandı, heyecanım arttı.
İnce çizgileriyle sayfanın görünüşü, zevkimi okşadı. Bu zevkle sabah okula gitmeden bir yük odunu dere kenarından çimene çıkaracaktım. “Bütün defterlerim kareli olsa,” dedim. Babam, ona para yeter mi? dedi.
Türkçe defterim artık kareliydi. Parçanın özetini yazmak, soruların çözümünü yapmak gibi bir düzen tutturdum. Öğretmenimden kontrollerde tam not alıyordum. Arkadaşlar, notunu kareliye borçlusun, diyorlardı. Bundan sonra arkadaşların da kareli defter sevgisi arttı. Fakat kimsenin notu yükselmedi. Notların yükselmesinde; düzenli çalışma ve tekrar etme önemli bir kabiliyetti.
Kareli defterle, çok farklı bir dünyaya gözümü açtım. O farklı dünyada başarı öyküleri yaşadım. Başarı yolculuğumda engel tanımadım. Özellikle sabahları odun taşımam konu olduğunda, “Bu sayede güne erken başlıyorum,” dedim. Yılların deneyimiyle öğretmenimiz, sınıfın başarısı için, elinden geleni yapıyordu. Kendime göre başarı için, bir ivme yakalamıştım. Bilginin gücüne inanıyordum. Neden olmasın, diyordum. Dalgaları hiçe sayan buharlı gemiler gibi, kendimi güçlü hissediyordum.
Dersleri anlayarak çalışıyor, bilemediğim kelimeleri geçmiyordum. Başarısız not alsam da inancım sarsılmıyordu. Çalışma hırsını kaybetmiyor ve yazarak çalışıyordum. Tatil günleri tüm dersleri tekrar ediyor, kitap okuyor ve düşünce gücümü geliştiriyordum.
Çalışma gücümüzü ve fonksiyonlarını yerine getiren başta sinir olmak üzere hücrelerimizin, işlevsel ahengini bozmamak ve ona yardımcı olacak besinleri vücuduma almam gerekirdi. Çevresel etkileşimi de önemsemeliyim. Sağlık için, spor yapmalı ve uyku düzenimize dikkat etmeliyim.
Hücrelerin istemediği, besin maddelerini almıyordum. Kimyasal maddelerden uzak durmalıyım. Vücudun koruyucu sistemine dikkat etmeliyim. “Bana bir şey olmaz,” dememeli. Ana ve babanın yüzünü ekşitmesi, çocuğunu zarardan korumaya yöneliktir.
İnsan, belirli devreleri sağlıklı geçirmek için, gereğini yapması esastır. Gençlik ve yaşlılık dönemlerini çok iyi şartlarda yaşaması, kişinin elindedir. Ayrıca hayatın sosyal yönünü de düşünmek gerekir. Çevresel etkenler karşısında akılcı hareket etmeliyiz. İnsan, düşüncesini hayata geçirebilmesi için, daha çok çalışmalıdır.
Büyüklerin hayat deneyimlerine değer verir, onların mutlu olmalarına sevinirdim. Eve geldiğimde ilk işim, notumu söylemek olurdu. Akşam yemeğimiz sevinç oturumuna dönerdi. Başarının verdiği gurur sanki iliklerime işlerdi. Konuşmalar duygusallığımı hareketlendirir, bir an önce kitaplarımın başına geçer, “Yarın da sevineceksiniz,” derdim.
Soğuklar başlamadan, babam bana mont aldı. Niçin aldın? Kışlık ihtiyacım yoktu, dedim. Babam, “İnsanlar ne olduğuna değil, nasıl göründüğüne bakar,” dedi.
Sınıfta, anlamsız hareket eden arkadaşlar, öğrencileri rahatsız diyordu. Buna rağmen onları hiçbirimiz şikâyet etmiyorduk. Üniversiteyi kazandığım yılın yazında, mahallede arkadaşlarla bilye oynadık. Çok zevkli günler geçirdik. O günler dâhil olmak üzere çocukluğum gözümün önünden film şeridi gibi geçti.
Elimdeki bilyeyi bırakıp büyük şehre bilet almaya gitmiştim. Bilet, hâlâ kitabımın sayfasını sarartmaya devam etmektedir. O bilet; köyümden, evimden ve mahallemden kopmama neden oldu. Bir daha kalıcı olarak dönmek mümkün olmadı.
Aklımı kullanmam başarımın anahtarı olduğuna inanıyorum. Bu sayede gelecekle ilgili isabetli kararlar verdim. Verdiğim kararlar, hayal gücümü geliştirdi. Daha aktif düşünmeme, daha çok çalışmama neden oldu.
Aklımızı kullanmazsak basacağımız yere, çukur kazmış oluruz. Çok iyi çalışmak ve çevreyi değerlendirip sağlığa uygun hâle getirmek gerekir.
Akarsu ne pislenir ne de kokar.