Kendini toplumdan soyutlamıştı. İşiyle uğraşır, kimseyle muhatap olmaz ve bir şeylere yarayacaksa konuşurdu. “Derdime çare olamıyorum ki, el alemin sıkıntısını dinleyeyim.” Diyordu.
“Yaptıklarım çevreye zarar vermedikten sonra, iyi veya kötü irdelenmesini istemiyorum.” Diyordu. Çünkü iyilik üzerine olan davranışlar, bir süre sonra o hâle geliyor ki, kötüyü çağrıştırabiliyordu. Başkasına yarayacak bir iyilik, kendine ait özelliğin sonucu değilse ona kapıyı kapatıyordu.
Yıllardır çalışır, boş zamanı olmazdı. Hiçbir zaman gözetilmek istemezdi. Evinin kuzey batı tarafına taş duvar örmeye karar verdiğinde ailesinin tepkisiyle karşılaşmıştı. Bu karşı çıkış, onu etkilemiş görünmese de duvar örmeyle ilgili hızını kesmişti. “Evin önü kapanmaz burası şehir değil. Ayrıca evin rüzgâr ve komşularımız ile ilişkimiz kesiliyor.” dediler.
O ise, Nuh diyor peygamber demiyordu. Söz açıldığında kendini savunuyordu; bizi görmekten kaynaklanacak olan anlayışa gücüm yetmeyeceği için, duvar örmeye karar verdim. İyi olanı kötü olarak algıladıklarına tanık olmamak için, hiç değilse cephenin birini kapatmaya karar verdim. Duvara bakarak güç kazanmak istedim. Sözleri ve davranışlarıyla doğruyu engelleyebilecekleri için, duvar örmeye karar verdim. Duvara kimse mana bulamaz. Görünürde rüzgârı kesmek veya suyun akışını engellemek gibi bir görev üstlenmiş diyebiliriz.
Çevremden bir anlayış görmeyeceğimi bildiğim için, onların varlığını niçin kabul edeyim. Duvarı aşan, iyilikten yana bir söz ise değeri benim için bir kat daha artar. İyi sözlerin arkası irdelenmez. Fakat yanlışlarla üzerimize gelen bu insanlar sonuçta iyi olmayı hiç düşünmezler.
İyi olmak kendilerine yarar sağlarken, bana da zarar vermeyecektir. İyilik insanın içinde olmalı. İyilikten yana olan davranışlar duvarı ortadan kaldırır. Zoraki değil isteyerek yapılan iyilikler etkili olur. Yapılan kötülüklerin gizlenmesi mümkün değildir. Yalnız belli süre üzeri örtüldü sanılır.
İyilikten yana hepimiz birçok şeye ihtiyaç duyarız. Fakat kendi ihtiyaçlarımızı ayrı ayrı tatmin edemeyiz. Hayatın karşımıza çıkarttıklarını çözüme kavuşturmak için, en içten duygularımızla sonuçları hanemize yazamayız. Kolay değil insanın olayın ardını düşünmeden sonuçta kendine yaramadan halletme yoluna gitmesi.
İyilikten yana sözleriyle ve aktif davranışlarıyla yapılanlara katkıda bulunabilirler. Buna karşılık ona yapacağın iyilik içten gelen bir duygu değildir. Bir duvar insanın iç dünyasının iyi duygularını perdeleyip örtecekse, böyle kişilikler gelip geçicidir.
Davranışlarımız eğitim ve öğretimle güzelleşmezse, göreceli olarak değişir. Böylece insanlar yalnız kişisel çıkarlarını gözetir. Ön plâna çıkan maddi arzularımız belirli kalıplarda sınırlı kalır.
Böyle bir duygu körelmesi duvarı yıkmasa bile sarsar. Çevresine düşünülenden daha çok zarar verir. Bu zararı önleme çalışmaları akıl dışı istekleri önümüze koyuyorsa, insanlar hiçbir zaman iyiye varamazlar.
Duvarın örülmediğini düşünürsek, yapılanları görenlere anlatmak mümkün olmayacaktır.
Karataş duvar tüm güzelliğiyle örülüş amacını koruyacaktır.
Hasan TANRIVERDİ