9.BÖLÜM VE 1.KISIM
1968 ve Sonrası
1968 yılında başlayan gençlik hareketi sonucunda, öğretmenlerde gençlik hareketlerine zaman zaman gerekli desteği vermekteydiler. Bu gençlerin bağlı bulunduğu fraksiyonların kimi zaman gereksiz ve yerli yersiz eylemler yaptıkları görülüyordu. Bu eylemlerinin sürmesi adına da “Hak ve özgürlükler hareketi” diyorlardı. Bu eylemlerin hayata geçirilmesi, Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerde, sokak çatışmalarının başlamasına sebep olmuştu. Gençler, eğitimcileri ve halk kemsini yanlarına çekmek için aydınlatma çalışmaları yapıyorlardı. Bu çalışmalarının temel sloganı, “Demokratik haklar ve özgürlüklerdi”. Bizler bu hakları alıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz, diyorlardı. Bu hareketten en çok etkilenen öğretmenler olmuştu. Öğretmenler 1969’da ilk olarak bir günlük iş bırakma eylemini başlatmış oldular. Ne var ki iş başında bulunan hükmet, öğretmenlerin bir günlük derse girmeme boykotunu, devlete karşı şiddet olarak algıladı ve birçok öğretmen açığa alındı. Aynı zamanda haklarında davalar açılmış oldu. Öğretmenler Sendikası olan “TÖS” de temelli kapatıldı. Davalar sonucunda, boykot eylemine katılan bazı öğretmenler cezalandırıldı. Bazıları da meslekten ihraç edildi. Geriye kalanlarda, korkuyla sindirildi. Hükmet, sendika kurmayı yasaklandığından, onun yerine dernek kurma kanununu çıkardı. Korku ve ürkekliğin hakim olması nedeniyle, birçok il ve ilçelerde dernek bile kurulamıyordu.
Derneği olmayan ilçelerden biriside, Arpaçay ilçesiydi. Arpaçay ilçesinde de öğretmenler bir araya gelip dernek kurmayı gerçekleştiremiyorlardı. Ortamın belirgin-sizliği nedeniyle, başıma ne gelir endişesi hakimdi. Bu nedenle çekimserlik birinci sırada yerini almıştı. Bense sivil toplumcu mutlakıyet inin yerine getirilmesini, her gittiğim yerlerde savunuyordum. Nasıl baskı yapılırsa yapılsın, mutlaka öğretmenler derneğinin kurulması gereklidir, diyordum. Bir yıllık çalışmalarım, sonuç vermeye başladı. Dernek kurmayı kabul eden öğretmenler az sayıda olsa da, birlikte Türkiye Öğretmenler Derneğini kurmayı başarmış olduk. Dernek merkezi olarak Geçici Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin’in abisine ait olan dükkânını kiraladık. Böylece sivil toplumcu çalışmaya ilk adımımızı atmış bulunduk. Ben bu çalışmaları yaptığımda, öğretmen Ali her daim yanımda oldu. Biz İki köylü olarak işe bu kuruluşun mihenk taşı sayılmaya başlandık. Dernek kurma çalışmalarına gönül verenlerden biriside, Arpaçay ortaokulu ve lisesi öğretmenlerinin gayretleri de çok olumlu olmuştu. Bu gayretin sayesinde, kısa zamanda büyük bir potansiyel oluşturduk. Arkadaşlarımla birlikte, çok önemli çalışmalar yaptım. İlk Genel Kurul ve sonrası, altı yıl içinde Yönetim Kurulu Üyeliği ve bir dönemde başkanlığında bulundum. Takı 1979 yılında yapılan genel kurula kadar.
1979 da Türkiye Öğretmenler Derneği yönetimine talip olan bir siyası grup, kendi listesini sundu. Çarşaf listeyi kabul etmediler. Bu hareket üzerine, ben aday olmaktan çekildim. O güne kadar hiçbir katkı sunmayanlar, bir ideoloji uğruna, derneği ele geçirdiler. Bana da hayırlı oldun demek düştü. Sonrasında devir teslim yaparak başarılar dileyip ayrıldım. Ne yazık ki yeni seçilen arkadaşlar, birçok olumsuzluk içine girdiler. Mesleki örgütlenmenin amaçları dışına çıktılar. Bu hareketleri nedeniyle de derneğin asıl işlevini yerine getiremediler. Aradan geçen altı ay gibi kısa bir zaman içinde yönetimde ancak yönetimde kalabildiler. Yönetim Kurulu Üyeleri derneğin amaçları dışına çıktıkları tespit edilince, derneğin temelli olarak kapatılmasına sebep oldular. Sonuç itibariyle, derneğin bütün mal varlığı, hazneye devredildi. Arpaçay’da, derneğin faaliyeti böylece durdurulmuş oldu.
Bense o dönemde, yani 1976 1980’de 12 Eylül darbesi ne kadar, hem Koçköy Ortaokulu, hem de Kazım Karabekir İlkokulu Müdürlüğü görevini sürdürmekteydim. Okulumuzun on beş öğretmeni, iki müstahdemi ve birde memur personeli vardı. Üç kişi hariç, diğerleriyle uyum içinde bir çalışma yürütmekteydim. O sıralarda bir kısım hareketlilik gösteriyordu. Bu hareketlilik içinde köylere gidiyor konuşmalar yapıyorlardı. Mevcut düzen içinde her şeye hâkim olduklarını söylüyorlardı. Kısacası kendilerini kandırıyor ve öyle zannediyorlardı. Bu guruptan bazı gençlerden tanıdıklarım mevcuttu. Bunlardan bazıları benim Atatürkçü kimliğimden rahatsızlık duymaktaydılar. Fırsatını bulduklarında, beni gençlik yapılanması içinde, oportünist (fırsatçı) diye, ifşa ediyorlardı. Benim Arpaçay TÖB-DER Yönetim Kurulu Başkanı olduğumu umursamaz olmuşlardı. Bana karşı gençleri yönlendiren kendini bilmez dalkavuklardan birilerinin bir gün bana zarar vereceklerini aklımdan çıkarmıyordum. Herhangi bir gün beklemediğim bir olumsuzluk ortaya çıkarsa, bende bu olumsuzluktan büyük bir zarar görebileceğime inanmaktaydım. O nedenle bazı tedbirleri almış bulunmaktaydım.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair