6. BÖLÜM VE 7. KISIM
Öğretmen okuluna kaydımı yaptırmayı başardım.
Abim bana tokat attığından dolayı özür diledi ve çok pişman olduğunu söyledi! Ne istede yapmadım. Neden ve niçin böyle hareket ettiğimi sordu?
Bende durumları olduğu gibi anlattım. Sonrasın da dedim ki, bak Ekrem abim, sen asker olduğun için beni öğretmen okuluna göndermedi. Kaldı ki ben öğretmen okulunun yazılı imtihanını kazandığım halde, sözlü imtihana göndermedi. Senin askerden gelmeni bekledi. Şimdi ise sen askerden geldiğin halde, okula gönderilmemle ilgili, herhangi bir ses bile çıkamıyor. Sende bana zorla iş yaptırmaya kalkışıyorsun. O yetmediği gibi, üstüne üstlük birde tokat atıyorsun! Bana tokat atmaya hakkın yok. Ben okumak istiyorum. Ama hiçbir kimse bu isteğimi dikkate almıyor, dedim. Ama bir gerçekte var ki, oda İmin abim benim okulla ilgili istek ve talebim hakkında hiçbir bilgiye sahip değildi. O anda durumu net öğrenmek için, annemi dinledi ve benden tekrar tekrar özür diledi.
Tamam, mademki sen okumak istiyorsun, ben gerekeni yaparım, dedi.
1960 Eylül ayının ilk haftası Kazım Karabekir İlk Öğretmen okuluna imtihanla, gündüzlü öğrenci alınacağını söyledim. Bu okula birkaç gün içinde gidip, kaydımı yaptırmanızı istiyorum, dedim.
Abim anneme ve bana söz verdi ve dedi ki, şimdi hiç biriniz üzülmeyin, yarın ilk işim öğretmen okuluna gidip senin kaydını müraacatını yapacağım, dedi.
Abim dediği sözü tutu. Köyden çocuklarını yazdırmak için başka gidenlerde vardı. O gidenlerle birlikte Suzuz’a gitti Kâzim Karabekir İlköğretmen Okuluna, imtihana giriş kaydımı yaptırdı.
Artık iş bana kalmıştı, ilkokulu bitireli üç yıl olmuştu. Aynı zamanda okul bilgilerini unutmuştum. İlk işim ilkokul dört ve beşinci sınıf kitaplarını çeşitli kaynaklardan temin etmek oldu. İmtihanlara bir ay vardı. Ben o bir aylık süre içinde, İlkokul beşinci sınıf kitaplarının tamamını, geceli gündüzlü çalışarak imtihana hazırlandım. İmtihan günü gelip çattığından, öğretmen okuluna imtihana gittim. Bizim köyden de sekiz kişi daha vardı. İmtihana katılan öğrenci sayısı ise yüz kır kişiydi. Alınacak öğrenci ise kırk iki kişiydi. İmtihana katılacak öğrencileri imtihan odasının karşısına sıralı dizdiler. İmtihan olanlar çıkıp gidiyor ve sıra bana yaklaşıyordu. Sıra bana geldi ve beni de içeri aldılar.
İçeri girdiğimde, beş öğretmen sıralı oturuyorlardı. Öğretmenlerden birisi adımı soyadımı sordu.
Söyledim.
Diğer öğretmenlerden bir başkası kendini tanıt, dedi.
Dilim döndükçe kendimi tanıttım.
Bir başka öğretmen kara tahtanın başına geçmemi istedi.
Bende tahtanın başına geçip tebeşiri elime aldım. Peş peşine matematik ve geometriden çeşitli sorular sordular.
Ben tamamını yaptım.
Son kalan öğretmende tarih, coğrafya ve yurttaşlık tan sorular sordu.
O sorularında tamamını eksiksiz olarak cevapladım. Öğretmenler bir araya gelerek, birleriyle istişare yaptıktan sonra, tamam çıkabilirsin dediler.
Bende imtihan salonundan çıktıktan sonra, doğruca okulun parkına gidip bir bankın üzerine oturdum. Parka bulunan ve benden önce imtihan olan köylülerimle bir araya geldim. Birlikte her birimize sorulan soruları tartıştık. O değerlendirme sonucunda her soruyu doğru cevapladığımdan daha çok emin oldum. İçimden kendi kendime kazanacağımı düşünmeye başladım.
Sözlü mülakat imtihan iki gün sürdü. Üçüncü günü okulun parkında bir bankta oturuyordum. Saat on sularıydı. O anda okulun hoparlöründen imtihan sonuçlarının açıklanacağı duyuruldu. Adı okunan öğrencilerin eğitim şefliğinin önünde toplanmaları istenmekteydi. Ben o anda endişeli endişeli opölonun sesinin geldiği tarafa yöneldim. Bir endişem vardı o da, boyum diğer çocuklara göre üzün ve onlardan yaşça büyüktüm. Bu vesileyle imtihanda başarılı olsam da, kendimi fazlaca şanlı görmüyordum. Beynimde o olumsuzluk hayalini kurmaktaydım ki, dikkat dikkat sesiyle irkildim. Bir anda ortalık sessizleşti. O anda pür dikkat kulağımı sese verdim. İlk yapılan anonsta, benim adımın okunmasına bir türlü inanamadım. O anda büyük bir sevinç çığıyla yerimden fırladım. O sevinç heyecanı içinde gözyaşlarımı tutamıyordum. Anons bittikten sonra, etrafıma baktığımda bizim köyden gelen ve imtihanı kazanamayanlarda ağlıyordu. Onların babaları yanlarındaydı. Babaları çok üzgündü ve oğullarına kızıyorlardı. Beni ise imtihana yalnız göndermişlerdi. O yönden yüreğim kırıktı. Öylede olsa okulu kazanmanın mutluluğundan uçuyordum. Bir süre sonra İmtihanı kazanamayan çocukların babaları, çocuklarını alıp gittiler. Bende imtihanı kazanan çocuklarla birlikte, eğitim şefinin odasının önüne gidip beklemeye başladım. Bizleri alfabetik sırasına göre içeri aldılar. İçerideki görevliler tarafından verilen evrakları alan gidiyordu. Bende evraklarımı aldığımda, bir haftalık süre içinde gerekli işlemleri tamamlayıp, teslim edilmesi söylendi.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimcı Yazar ve Şair