6.BÖLÜM VE 6. KISIM
Öğretmen okuluna gitme sevdasına, olaylı gecen günlerim,
Babamda şaşkınlaştı. Sonrasında aferin sana oğlum. Sen ikimizde şaşırtın. Bir daha ikinizden de hata yapmanızı istemiyorum. Yinede bu günden sonra, Resul Efendinin kursuna git. O artık senin nasıl bir çocuk olduğunu öğrendi. Senin orada verilen bilgileri ve dersleri daha iyi öğrenmeni istiyorum. Sonrasında söz veriyorum, seni öğretmen okuluna göndereceğim, dedi.
Bende Resul Efendi’yle birlikte, caminin medresesine gittim. Resül Efendi, öğrencilere benim marifetimi anlattı. Sonrasında, bundan sonra sizin sınıf mümessiliniz Mürsel’dir dedi. O sene beni ayrı bir yere oturturdu. Diğer öğrencilerden farklı çalışmalar yaptırdı. Bu sayede birçok kitaplar okudum ve birçok bilgiler edindim.
İkinci sene haricen ilkokula, cumartesi, pazarda caminin medresesine gitmeye başladım. Bir gün ne yazık ki, babamın hastalığı ilerlemişti. İyi olduğu bir gün beni alıp camiye götürdü. Kur’an ehlilerinden bir heyet kurdurdu. Cuma namazı sonrası oluşturulan heyetin karşısına oturtturuldum. Bana sorulan soruları cevapladım. Sonrasında da Kur’an’dan çeşitli bölümleri okuttular. O gün bana soru soran ve imtihan eden camı cemaati heyeti, babama samimî bir duygu içinde, Molla Kara, özellikle bunu biliniz ki, oğlunuz bundan sonra hangi okula giderse gitsin, temel ahlâkta ve Kur’an ilminin yolundan ayrılmaz ve sapmaz dediler.
Babam bu söylemlere çok memnun kalmıştı. Bana “her daim yolun açık ve kısmetin bol olsun dedi. Yürüdüğün yolda onun açık kılıcın keskin olsun. Allah sana bir zeval vermesin” diye dua etti.
Babamın bu duasını almak beni çok mutlu etmişti. İlkokulu bitirdikten sonra, öğretmen okulu yazılı imtihanına girdim ve kazandım. Sözlü imtihana gelince, çiftçilik işleri nedeniyle okula gitmeme izin vermedi. Beni Kâzim Karabekir İlköğretmen Okuluna götürmedi. Sebebine gelince, İmin abım askerdi. Oda bir başına evin yükünü tek başıma taşımam çok zordur, diyordu. Ama sana söz veriyorum, İmin askerden geldikten sonra, nerede istersen seni o okulda okutacağım, diyordu.
Aradan iki yıl geçti, öğretmen okulu yatılı imtihanlarına katılmaya yine göndermediler. Bu durum içime dert olmuştu. Artık köyde kalmayı istemiyordum. Bir fırsatını bulup İstanbul’a kaçmak istiyordum. İstanbul’a gitmek istediğimi anneme söyledim. Annem bu düşünceme çok üzüldü. Kesinlikle olmaz dedi ve ağlamaya başladı. Kesinlikle izin vermem, bunu bana yapmamasın deyip ağlayıp sızlamaya başladı.
Bak oğlum, İstanbul’a gitme işini aklından çıkar. İmin’in askerliği bitiyor, o askerden gelir gelmez, seni istediğin okula gitmeni sağlayacağım. Kesinlikle sözüm söz. Asla başka bir şey düşünme ve merak etme, dedi.
Böylece beni inandırmış oldu. Aylar bir birini kovalarken, Ağustos ayı ve harman zamanı İmin abim askerden terhis olup geldi. Buna en çok sevinmelerden birisi de bendim. Çünkü o sene ilk olarak öğretmen okulu imtihanla gündüzlü öğrenci alacaktı. Köyden on beş çocuk gerekli girişimde bulunumuşlardı. Bende bu işi fırsat bilip hazırlığımı yapmaktaydı. O günlerde bir gün buğday harmanı tığ edilmiş ve savrularak samanı mereğe çekilmişti. Elde edilen buğdayın bir kısmı tohumluk olarak kuyuya koyulacaktı. Evimizin önünde iki yer kuyusu bulunmaktaydı. O kuyulardan birisinin ağzını açtım, havlandırdım. Geriye içinin temizlenip, tohumluk buğdayın koyulması gerekiyordu.
Bende bu işi fırsat bilip, kuyunun temizliği yapmadım. O gün bu temizlik işini fırsat bilerek, sorun çıkarmayı kafama koymuştum. Kurgulamış olduğum planım, düşündüğüm gibi gelişemeye başladı. O esnada abim kuyunun başına geldiğinde, hiçbir işin yapılmadığını görünce, bana dönerek ya hala sen kuyunun temizlik işini yapmamışsın, dedi.
Bende, madem kuyunun temizliğinin yapılmasını istiyorsun, buyur kendin yap, dedim.
O esnada üzerime gelerek bana diklendi ve sen bu kuyuyu temizleyeceksin dedi.
Bende, kesinlikle bu temizliği yapmayacağım. Ha çok istiyorsan kuyu burada, buyur sen yapıver dedim.
O anda aramızda itiş kalkışlar olmaya başladı. O benden büyük olduğundan, ben ona el kaldırmadım. Ama O bana birkaç tokat peş peşe attı. O anda dünyam yıkılmıştı. Beni döveceği hiç aklıma gelmemişti. Ne yağacağımı bilemedim. Ağlayarak anneme koşmuş oldum. Ben artık bir daha bu evde kalamayacağım dedim. Yeter artık başımı alıp gidiyorum deyip, odadan dışarı fırladım! Annem peşimden koşarak geldi ve beni yakaladı. Evden kaçışıma engel oldu. Sarıldı bana, seni hiçbir yere bırakmam ve ne olursa olsun seni istediğin okula gönderilmeni sağlayacağım, dedi! Annem benim dövülmeme çok sinirlenmişti. Hemen de abimi çağırdı ve kızdı bağırdı. Küfür hariç ağzına gelen her sözü söyledi. Hatta sen hiç utanıp arlanmıyor musun kardeşini tokatlıyorsun, dedi?
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair