Sevgili okurlarım, bu yazımla sizlere halk edebiyatımızın sevilen şairi Karacaoğlan’ı tanıtmak istedim.
Bilinen bir gerçek var ki, oda Karacaoğlan’ın doğum yeri ve tarihi ile ilgili kesin bir bilgi yoktur. Karacaoğlan’ın yaşamı hakkında araştırma yapanlar, Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi’nin hatıra defterini kaynak göstermektedirler. Varsak köyünde yaşayan Hamdi Efendi, 1876 yılın da hatıra defterine şu satırları yazmıştır:
“Malum ola ki Karacaoğlan Varsak yöresinde dünyaya gelip, babası Türkmen aşiretinden Kara İlyas’tır. Kara İlyas’ı, Osmanlı Devleti tarafından daimi askerliğe alınınca, geriye ocağında iki kızı bir oğlu kalmıştı. Oğlu Hasan’ın 1604 tarihinde doğmuş olabileceği tahmin edilmektedir. Hasan öksüz büyüdüğü için, adını Hasan yerine, Karacaoğlan diye çağırmışlardır. Karacaoğlan’a sahiplik yapan Osman Ağa, O’nu fakir bir aile kızıyla evlendirmek isteyince, Karacaoğlan kız kardeşlerini de alarak o köyden ayrılıp gitmiştir. On dokuz sene diyar diyar dolaşmıştır. Bu dolaşımda şiirler yazmış türküler söylemiştir. Karacaoğlan nerede bir güzel görse, mutlaka o güzele bir şiir yazardı. “ALA GÖZLERİNİ SEVDİĞİM GÜZEL” diye 31 güzele şiir yazmıştır. Sonrasında yine yüzünde beni olan güzellerden 5’den fazlasına “ALA GÖZLÜ BENLİ DİLBER” diye şiirler yazmıştır. Bu yazılan şiirlerde gösteriyor ki, Karacaoğlan güzellere meyil veren bir ozandı.
Hamdi Efendi, Karacaoğlan’ın 96 yaşında öldüğünü de defterine yazmıştır. Karacaoğlan’ın Güney Anadolu’da yaşayan Türkmen aşiretinden olduğu daha doğrusu İçelli olduğunu da kayıt altına almıştır. Bu kayıta rağmen, Gaziantep’in Barak Türkmenleri, Kilis’in Musabeyli bucağında yaşayan Çavuşlu Türkmenleri Karacaoğlan’ı kendi aşiretlerinden saymaktadırlar. Bir başka söylentiye göre Kozan’a bağlı Feke ilçesinin Gökçe köyündendir. Batı Anadolu’da yaşayan Karakeçili Aşireti de, O’nu kendi aşiretlerinden sayarlar. Mersin’in Silifke, Mut, Gülnar ilçelerinin köylerinde yaşayanlarda O’nun kendi yörelerinden olduğunu ileri sürerler. Bir başka söylentiye göre de, Karacaoğlan’ın Belgradlı olduğu söylenir. Bu kaynaklardan ve şiirlerinden edinilen bilgilerden çıkarılan sonuç o ki, onun Çukurova’da doğup, yörenin Türkmen aşiretleri arasında yaşadığıdır.
Karacaoğlan’ın Anadolu’nun çeşitli illerini gezdiği, Rumeli’ye geçtiği, Mısır ve Trablus’a gittiği de tahmin ediliyor. Karacaoğlan, yaşamının büyük bir bölümünü Çukurova, Kahramanmaraş, Gaziantep yörelerinde geçirmiş olduğuysa kesindir.
Karacaoğlan, içten ve sade sözleriyle kendini öyle bir sevdirmiştir ki; 1625 yılından bugüne kadar unutulmamıştır. Gelecek kuşaklar da onu unutmayacaktır. Sebebi de ağdalı bir dil olan İstanbul Osmanlıcası yerine, Anadolu’da halkın günlük konuşma dili olan Türkçeyi kullanmasıdır. Karacaoğlan şiirleri nesilden nesile türkülerle aktarılan bir nevi sözlü edebiyat olmuştur.
Bu araştırmayı yaparken, derleme ve yorumcu Zeki Çalar’ın çalışmasından da yararlanılmıştır.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair
Karacaoğlan’ın bir örnek şiirleri:
YAZ GÜNLERİ ÇAYIR ÇİMEN ÜSTÜNDE
Yaz günleri çayır çimen üstünde
Seken dilber beni mecnun eyledi
Üsküfün aldırmış balaban gibi
Bakan dilber beni mecnun eyledi
Ben gül almam tellerini eğmesin
Gidi rakipler de ona değmesin
Ak göğsün üstüne gümüş düğmesin
Diken dilber beni mecnun eyledi
Yanıl elmam eğip durur dalını
Hak nasip eylesin, dersem gülünü
Siyah zülfün mah yüzüne telini
Döken dilber beni mecnun eyledi
Deniz kenarında biter kumları
Gökyüzünde uçar yâr turnaları
Şu ala göze siyah sürmeleri
Çeken dilber beni mecnun eyledi
Karacaoğlan her sözleri bal gibi
Başına giydiği vala al gibi
Yârim karakaşlı gonca gül gibi
Kokan dilber beni mecnun eyledi
Karacaoğlan