Kaldırımın kenarındaki çınara yaslanmış, annemi bekliyordum. Akşam olmak üzereydi. Yine mezarlıktan korkunç köpek havlamaları geliyordu. Her zamanki gibi korktum. Fakat annemin yolunu da gözlemek zorundaydım. Minarelerin gölgeleri iyice uzamış, insanların akşam koşuşturması başlamıştı. Annemin de el arabasını ardiyeye bağlaması gerekiyordu.
Babamın askere alınması ve kardeşlerimin de ayakkabı fabrikasına çalışmaya, gitmeleriyle yalnız kalmıştık. Annem “Dünyanın ikinci savaşı başlamış, biz de teyakkuz hâlindeymişiz,” demişti. Onun için de babamdan haber alamıyoruz. Savaşa girmesek de yokluklar sürüyor, sokaklar güvenli değildi ve annem korkarak geliyordu.
Boğazın rüzgârı, mezarlıktaki çam ağaçlarını ve mezar taşlarını yan yatırmıştı. Annemin öksürüğünü duyar gibi oldum. Kulağıma gelen seslerin mezarlık kaynaklı olduğunu düşündükçe korkum arttı. Çünkü bu saatlerde karanlığı bekleyen insan ve hayvanlar ortaya çıkıyordu. Annemle beraber çabuk adımlarla içeriye girdik. Uyduruk evimizin yine ilkel kapısını kapattık ve arkadan sürgüledik. Çorbayı kaynattık ve ekmeği kızarttık. Karnımızı doyurduk.
Annem günün zor geçtiğini, insanların yemeye ekmek bulamadığını söyledi. Babam için postaneye gitmiş yine bilgi vermemişler. Ağabeylerim ayakkabı fabrikasında izin bir gün de olsa geliyorlardı.
Evimiz, mezarlığın karşısında yıkık, döküktü. Babam geldiğinde onarmayı düşünüyordu. Yalnız bu kışı nasıl geçiririz bilemiyorum. Çatısı akar, pencere çerçeveleri çürümüş ve kapıyı itsen kırılacak gibiydi. Arkasına el değirmenini koyuyorduk.
Rüzgârın uğultusu korkutucuydu. Divana uzandım, annem de kırpıntı yatağına kıvrıldı. Öylece uyudum. Uyandığımda anneme döndüm. Gördüğüme inanamadım. İri yarı bir köpeğin gözlerinin parladığını fark ettim. Annem korkar diye bağırmadım. Köpek olduğuna karar verdim ama içeriye nasıl girmişti.
Anne diye seslendim, baktı eliyle işaret etti, uyu dedi. Köpek nasıl girdiğini soramadan bırak rahat etsin, dedi. Fakat titremem dizlerime iniyor, sonra çıkıp çeneme vuruyordu. Rüzgârın kapının altında çıkarttığı sese bakıyor, tekrar uzanıyordu.
Mezarlıktaki köpek saldırıları aklımdan geçti. Çakalları nasıl uzaklaştırdıklarını hatırladım. Ama bir türlü uyku tutmadı. Şu anda bile mezarlıktan bağrışmalar duyar gibi oluyordum. Annem, hastanenin arka tarafındaki mutfağın dışarı açılan kapısından aldığı yemek artıklarını köpeklere taşıyormuş.
Annem sabah hazırlanırken, duydum ve kalktım ki köpek yoktu. Annem geç kaldım, köpeğin hikâyesini geldiğimde anlatırım dedi. Akşamı köpek hikâyeleri okuyarak bekledim. Annem, mezarlığa yemek götürüyor ve köpeklerden karabaş annemi sahipleniyor. Annemi arabasına götürüyor akşamda eve beraber geliyorlar. Çoğu zaman arabanın altında yatıyormuş.
Bir haftadır köpeği içeriye alıyor ve evin korunmasını sağlıyormuş. Karabaş sayesinde bir Allah’ın kulu bana ters bakamıyor. Köpeklerin sadık olduğunu biliyordum ama bu kadar mı olur. Konuşmuyor o kadar, bizim koruyucumuz.
Bir haftadır, korkum kalmadı. Rahat uyuyorum, dedi.