Ne kadar çok türküye hikayeye malzeme oldu, ne kadar çok seveni sevenden ayırdı, ne kadar çok seveni sevdiğine kavuşturdu kara dumanlı trenler bilinmez.
Şimdilerde daha çok uçaklar aldı yerini kara trenin galiba.
Havalimanındaydık az önce, ailemize yeni bir birey katıldı ya bu yıl şubat ayında ben gittim, hoşgeldin bebek ben babaanneyim dedim, mis gibi gülücükler attı melek.
Haziranda dede gitti, onu da “de de de” diye karşıladı. Şimdi teyzemiz gitti hoşgeldine ona ne der bebecik bilemem.
“Yola yolladım seni de
Yollar yollasın seni
Hızır elinden tutsun da bana yollasın seni”
Ne kadar içten bir söyleyiş.
Neyse dönelim biz uçmaya. Artık havalimanları ve uçaklar girdi yaşantımıza ucundan bucağından. Esenboğadaydık az öce, şöyle bir baktım insanlara kimi çok mutlu kavuşacağı için sevdiklerine, kiminin suratından ayrılığın hüznü okunuyor. Dış hatlarda yolculuk, yer dış hatlar olunca da çeşit çeşit insan çeşit çeşit kıyafet çeşit çeşit çocuk.
Benim gözüm gönlüm hep çocuklarda kapkara bir zenci bebe, babasının kucağında pringıls kutusuna öyle sıkı sıkı sarılmış ki asla alamazsın elinden, cips tutkusunu.
Anne baştan ayağa kırmızı giyinmiş, ne kadar yakışmış kara ile al, altına da pırıl pırıl altın rengi lame ayakkabılar ve bir yığın metal takı kulaklarda ve bileklerde, hiç de sırıtmamış çok güzel görünüyor.
Hemen solundan bir baba oğul geçti, valizini streçletmemiş pahalı çünkü. Ne olur ne olmaz demiş olmalı ki güzelce uzun bir naylon sicimle deli bağlar gibi bağlamış, tedbir iyidir.
İşte bir hayta çocuk valiz taşıma arabasına kardeşini bindirmiş turlatıyor, her yer çocuğa güzel ve özel.
Herkes yolculuğa uysa da uymasa da istediği gibi giyinmiş oysa rahat giyinmek ne kadar önemlidir bu yolculukta, göğün kaç fit üstünde gideceksin aga oyun değil. Kapalı, açık, sade abartılı yöresel milli her tür giyim var. İki genç kızımızın giyimi de bir hayli dikkat çekici, biri yüz on beden bembeyaz bir büstiyer giymiş üstüne pembe bir gömlek, diğeri simsiyah bir cekett giymiş altına bir şey giymeyi unutmuş vallaha.
Yav arkadaş erotik film çevirmeye mi gidiyorsunuz? Deniz kenarında olsak neyse, Pek takmam giyim kuşam ama nerde ne giyeceğini bilmek de çok önemli kültür edinimi ve donanımı hele de günümüzde.
Neyse herkes ne giyerse giysin yeter ki kimse kimsenin ne giydiğini karışmasın.
Benim yine de zenci kadının şıklığında kaldı gözüm.
Yolcumuzu teslim edip dönerken de protokol yolundaki bir köprünün üstüne Melih Gökçek’in koyduğu sağa sola eğilmiş dev absürd futbolcu heykellerinin kaldırılmış olduğunu gördüm ve sevindim.
Bizim oralarda bir deyim vardır “çingene yağı bol bulunca k…na sürer” diye o da parayı bol bolunca Ankara’nın dört bir yanına plastik kapılar, kavşaklara dinazor heykelleri, sağa sola dev gibi heykeller dikmişti. Çarçur ettiği milletin bütçesi değilmiş gibi. Neyse ben diyorum ki o dev heykeller ve dinazorlar ona doğum günü hediyesi olarak gönderilsin ve evinin önüne dikilsin.
Neyse nerden nereye geldi söz, bizim yolcu havada daha hayırlısıyla varsın Viyana’ya.
Şükran Uçkaç Yargı
15.7.22
Ankara