Kuşluğa doğru, bir ağız daha ekmek çıkartmış ve çevreye un kokusu yayılmıştı. Karşı bakkalın çırağı eşikten, güçlükle adımını attı ve sepetinin üzerine yığıldı.
Fırıncı, onu kaldırdı, tabureye oturttu ve su verdi.
Yavrum aç mısın? Diye sordu. Çırak kızardı. Doktora gidelim, diye bir ses duydu. “Akşamdan beri bir şey yemedim,” dedi.
Fırıncı, birkaç gün sonra, çırağının babasına:
“Akşamdan beri açım ne anlama geliyor,” dedi. Baba biraz sendeler gibi oldu. Kendini düzeltti ve “yalanla yaşıyor ve samimi duyguları sömürüp menfaat sağlıyor,” dedi.
Baba, tedirgindi. Ustaya, ona benimle görüştüğünü söyleme. Şunu da ekledi. İşine de gecikiyormuş ve çalışmasını savsaklıyormuş. Baba durakladı, söylediğine pişman olmuştu. Kızardı ve davranışı değişti. Çocuğumun iyi olmasını istiyorum. Kimseye çamur atmıyorum, dedi. Baba sustu, ikili görüşmeye, tartışma havası vermek istedi.
Usta, çocuğuna bayılmak üzere iken, durumunu sordum. Sorumda yalan ve menfaatle ilgili bir durumun, olmayacağını anlaması gerekir. Aranızdaki sorun da beni ilgilendirmez. Fakat bayılacak bir çocuğa da nasılsın demek boynuma borçtur, dedi.
Usta ekmekleri sepete girecek sayıda pay etti. Gelen çırakların sepetine doldurmak için ekmekleri sıraladı. Odun boşaltan kamyona yardıma gitti. Fakat çocuğun “akşamdan beri açım,” demesini zihninde bir daha yoğurdu. Bir çocuğun eve gittiğinde niçin karnının doyurulmadığını düşündü.
Fırıncı, karnı aç iken, yedirilmeyen bir çocuk olgusuna dayanamam, dedi. Bunalım mı geçiriyorum diye önüne baktı. Çocuk bize mi, yoksa kendine mi yalan konuşuyor. Belki hayal ürünü, ama olayı çözeceğim, dedi.
Sabah, ekmekleri doldururken, çocuğa her gün bir ekmek hakkın var. Akşamdan beri açım sözüne karşılık veriyorum. Gözünün içine baktı ve yavrum doğru mu söylersin, dedi.
Çocuk, güvenilir bir bilgiyle olayı doğrulayacağım. Babam atıp tutmuştur. Ama karısının analığım olduğunu biliyor musunuz? Dedi. Usta tabureye çöktü. Aynı olayı yaşayan biri olarak, “üzüldüm,” diyebildi.
Haklısın, seni kurtaracağım, akşama konuşuruz. Kişisel çıkmazları da uygun bir şekilde çözümleyen fırıncı, baba samimiyetimi kullanıp, analığının olayını engelliyor, dedi.
Çocuğa yapılanı kimse dert edinmez. Böylece ezilen çocuk olur, dedi.
Akşamı zor eden çocuk, geldiğinde, ustayı bekler buldu. Çocuk selam verdi ve ne diyeceğini bilemedi, bocaladı. Usta onu beklemeden, konuşalım söyleyeceklerimi sonunda aktaracağım, dedi.
Çocuk sıkılarak aile ortamını özetledi. Kara taş duvarlar arsında işkencedeyim. Analık bakmıyor ama babam da ilgilenmiyor. Bu duruma daha fazla dayanmam mümkün değil.
Usta, hiçbir şeyi gizleme açık konuşalım, kimseye ihanet etmiyoruz. Yalnız sana güvenli bir liman arıyoruz. Tahrik edici bir durum. İsabetli bir karar verip yolumuza bakalım, dedi.
Usta, yavrum kapıyı çarpıp çıkma. Bazı anlaşmaları yapalım. Kimseye karşı dolap çevirmiyoruz. Yarın akşama kaldık, kararımızı o zaman verelim, dedi.
Çocuk rahat bir şekilde eve gitti. Evde kimse yoktu. Ekmeğini yedi ve yattı. Biraz sonra baba ve analık geldiler. Baba çocuğun yanına gitti. Ustayla ne yaptığını sordu. Çocuk, usta odun boşaltıyordu, göremedim, dedi.
Çocuk, babasına, arkadaşının yanına çalışmaya gideceğini, söyledi. Baba şaşkınlığını gizleyemedi. Gidebilirsin ama bizden de kopmamalısın. Çalışmaksa burada da işin var, dedi. Analıkta neşeli bir suskunluk hâkimdi.
Usta çocuğu dinledikten sonra, onu şehirdeki amca oğluna gönderecekti. Yapılması gerekenleri de sıraladı. Amca oğlundan her sözünün yerine getireceğine dair söz aldı. Amca oğlu, onu çocuğum kabul ediyorum, dedi.
Fırıncı, çocuğa para verip amca oğluna gönderdi.
Hasan TANRIVERDİ