Lokantacı, fırtına azdı, hava sakinleşsin, öyle çıkarsın. Çay söyleyin öğretmene, dedi.
Öğretmen; fırtınanın azması ne demektir? Diye sordu.
Lokantacı; fırtına olanca gücüyle çevreyi sarar ve kar tipiye dönüşür, bu olay azmaktır, dedi.
Öğretmen çayını içti, biraz daha zaman geçti. Dışarısı çok kötüydü. Gerçekten fırtına tipiye dönüştü ve dışarısını görünmez hale getirdi. Kar yumak halinde ortalığı kavuruyordu. Bu doğal olayı, Öğretmen ilk defa görüyordu.
Lokantacı, öğretmenim yöreler arasındaki, farklılık böyle bir şey, dedi.
Öğretmen, fırtınanın tipiye dönüşmesini duymuştum ama, ilk defa karşılaşıyorum. Korkunç bir olay, evet sanki kar yuvarlanıyor, dedi.
Lokantacı, tipi tehlikelidir, Allah korusun, soluk alamaz ve boğulursun. Yöremizde kürk bugünler için vardır, dedi.
Öğretmen kalktı, cama yapıştı. Cam buz kesmişti. Garsonlar öğretmene sakın kapıyı açma diye ikaz ettiler. Tipi devam ediyordu. Kar dağın rüzgarıyla savrulmaya devam ediyordu. Hava durulmasa sabaha kadar dışarı çıkamayacaklardı.
Lokantacı, böyle devam ederse, çatıların uçması, tabelaların sökülmesi normaldir. Herkesin zamanında önlemini alması gerekirdi.
Öğretmen, arkadaşım merak ederse, dedi.
Lokantacı, arkadaşın buralı ise, bir yere sığındığını anlar. Dışarısı, donmana ve soluksuz kalmana eşdeğerdir, dedi.
Garson bir çay daha getirdi.
Lokantacı, bu yörede kar, çok yağar. Bazen de böyle bir tipiye dönüşür. Tipiye dönüşürse dışarıda bir canlı, saklanacak yer bulamazsa donar. Sürümüzün köpeği, korunacak yer bulamadığı için yürürken donmuştu.
Garson, köyde tipiden donan olmadı ama, dışarı çıkan da olmamıştır. Suya uzak olanlar, su için evden çıkar ve tipiye tutulursa zor anlar yaşar.
Öğretmen üç saattir, tipinin kalmasını bekliyordu. Tipi, kalırsa bir an evvel, eve varacaktı.
Lokantacı, hava sakinleşir gibi oldu. Biraz sonra çıkar koşarsın. İstersen yanına garsonu vereyim, dedi.
Öğretmen teşekkür etti. Garsona gerek yok giderim, dedi.
Tipi kesilmiş ve hava sakinleşmişti. Öğretmene bir an evvel koş, dediler.
Öğretmen eve doğru, koşmaya çalışıyordu. Fakat yerler, buzdu ve kayıyordu. Eve yaklaştığında hava birden bozdu. Öğretmen kaldırıma çıktı. O arada kapıyı açan, terzi, öğretmenin kolundan tuttu ve içeriye çekti. Öğretmen neye uğradığını şaşırdı.
Tipi başlamıştı. Öğretmeni oturttular. Yabancısın, böyle bir havada, dışarıda kalmak, ölüme meydan okumaktır, dediler. Terzide onun gibi tipinin geçmesini bekleyen iki kişi daha vardı. Kısa boylu ve zayıf olan adam, tipiden dolayı, yüzü buruşmuş kertenkele sırtına benzemişti.
Tipiyle dalga geçilmez. Beraberce beklemeye başladılar. Şafak vaktine az kalmıştı.
Tipi kuşluğa doğru, etkisini kaybetmişti.
Hasan TANRIVERDİ