COVID-19 can alıyor acımasızca.
Dünya diken üstünde.
Bakanlıklarımız önlem üstüne önlem alıyor.
Sağlıkçılarımız tedirgin.
Milli Eğitim camiası huzursuz.
Kısacası mahşeri yaşayan bir Türkiye.
Amma illa da KANAL İSTANBUL!
Türkiye’de yaşanan ve yaşanacak olan mahşer için ayrılan önlem paketinin 100 milyar lira ile tüm dünya ülkelerinin çok çok gerisinde yer alması bir tarafa, 75 milyar liraya malolacak olan KANAL İSTANBUL olmazsa olmazımız oldu!
Çok komik değil mi?
Ne zamanı, ne de yeri.
Türkiye halkının sağlığı için ayrılan para ile neredeyse başa baş olan, üstelikte “EVDE KAL SAĞLIKLI KAL” sloganı ile her dakika hatırlatılan, neredeyse SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI uygulanacak (ki bazı yerlerde uygulamaya geçildi) derecede virüsten etkilenen, bulaşıcılığı konusunda bilim adamlarının sık sık HİJYEN diyerek hane halkının bütçesini açık verdirecek derecede zorlamasına rağmen, siyasi bir inatla KANAL İSTANBUL ihalesi tekrar gündeme geldi ve yapıldı!. Bundan asla vazgeçilmeyeceği dile getirildi!
Ben her şeye rağmen yapılamayacağına inanan biri olarak, bu ihalenin sağlıkla hiçbir alakası olmaya bilir! Yap, işlet ve devret yöntemiyle yapıla bilir! Eyvallah amma zamanı değil.
Yapılan köprüler de aynı bu yöntemle yapılmıştı! Ancak ilgili firmalarla yapılan GEÇİŞ GARANTİSİ sözleşmesi nedeniyle çok büyük meblağlar ödenmiyor mu? TV’lerden izlediğimiz kadarıyla bu tutar da TL değil; dolar üzerinden ödeniyor!
Asgari ücret, emekli maaşları, memur maaşları, emeklilikte yaşa takılanlar meselesi gibi konularda oldukça cimri davranan devlet, itibardan tasarruf edilmez diyerek sarayın tasarrufta imtina ettiğini, tasarrufa yer olmadığını açıklaması, tartışılıp dururken; işsizler ordusu her geçen gün büyürken, küçük esnaf can çekişirken, TÜRKİYE HASTA İKEN, KANAL İSTANBUL demek neyin nesi bilen var mı?
Zamanı mı?
Proje beklese ve şu sıkıntı giderilse de öyle başlansa olmaz mı?
KORONAVİRÜS sonrasına ertelenemez mi?
Buraya ayrılacak nakit, bu aşamada Sağlık Bakanlığı’na verilemez mi?
Karantinada ki Sağlık çalışanlarımızın ihtiyaçlarına harcanamaz mı?
*Para az!
*Maske yeterli değil…
*Önlük yetersiz…
*Eldiven yetersiz…
*Kan testi kiti yetersiz…
*Hijyen konusunda yetersizlik var…
*Sağlık Personeli yetersiz diyorlar…
*Vatandaş kuyrukta kan testi için.
*Karantina odaları yetersiz diyorlar…
*Yoğun bakım üniteleri az diyorlar…
Sayamadığımız daha onlarca sebep varken neden KANAL İSTANBUL?
Neyin acelesi bu?
Anlaşılıyor ki geri dönülmez kılan bir şeyler var! Yoksa hiçbir mantıklı açıklamada KANAL İSTANBUL ivediliğinden bahsedilemezdi!
Bekleyip göreceğiz.
Bizzat Cumhurbaşkanımız 50 bin kişinin evde karantinada olduğunu söylediği bir ortamda, aciliyet arzeden bir zamanda KANAL İSTANBUL’un bence hiç konuşulmaması, gündeme sokulmaması gerekiyordu!
Aslında siyasi açıdan da bu karar büyük bir risk taşıyor!
Kazandırır mı kayıp mı ettirir bilemem. Her ne kadar “devlette devamlılık esastır” dense de, atılan adım başarıyla sürdürülebilir mi? Bu da ayrı bir tartışma getirecek. Zira muhalefet “yaptırmam” deyip duruyor! O zaman da muhalefete; İhaleyi alan firmanın günahı ne, demek gerekiyor tabii!
Sözün Özü!
COVID-19 nedeniyle Dünya genelinde Mahşeri yaşadığımız şu günlerde, kendi insanımızın sağlığına ayırdığımız miktara hemen hemen denk gelecek bir tutarla ihale edeceğimiz KANALIN ivediler listesinde neden yer aldığını anlayamadığını söyleyen vatandaşlar, kendilerinin ölüm kalım mücadelesi verdiklerini, alınan önlemler ve işten çıkarılmalar, iş yapamamalar, yasaklar, kısıtlamalar, ticaret yapamama nedenleriyle zaten bütçelerinin açık verdiğini, kapatılmasının da bu şartlarda mümkün olmadığını söyleyerek adeta ağlıyorlar.
Sağlık kadar ivedi olmayan KANAL İSTANBUL ihalesi neyin nesi, o kanal için de GEÇİŞ TEMİNATLARI verilecek, sağlanmadığı takdirde devlet karşılayacak, dolayısıyla bu da bizim cebimizden çıkacak diyerek ihalenin yapılaması taraftarları olduklarını dile getiriyorlar.
Umarız yetkililer bu sese kulak verirler. Bu teminatı halkımızın sağlığı için kullanırlar.
gazete2000@hotmail.com