Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Perşembe, Aralık 18, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Yusuf Özkan ÖZBURUN

Kanadı Kırık Kuş

Yusuf Özkan ÖZBURUN Yazar Yusuf Özkan ÖZBURUN
08 Ağustos 2012
Yusuf Özkan ÖZBURUN
0
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Siz hiç tek kanadı kırık, acı içinde seke seke uçmaya çalışan bir kuşun bitip tükenmez çabasını gözlediniz mi? Ben gözledim ve içim parçalandı. O kuşun sancılı dramında kendimi gördüm, seni gördüm, bizi gördüm…

O kuşun kıvrantısında, ya hayata sadece kafasını banan bungun entelektüelin, ya da düzayak düşünen bir militanın, eylem adamının hüznünü seyrettim. Bu hüznün seyri içinde son yüzyılın nice simaları gözümde canlandı, nice dehalar, nice cevval adamlar… Ki onlardan bir kısmı sadece teori kanadıyla, kavramlarla, kelimelerin büyüsüyle, kitapların mahşerinde, isimler, yazılar, ve şiirlerle uçmaya çalışmıştı. Bir kısmı ise, yarım yamalak, yalap şalap düşüncelerle, birkaç sloganla, bir grup içinde bulunmanın taşkınlıklarıyla, samimiyetle ama derinliksiz bir şekilde tek kanat uçmayı denemişti. Akıbet malum: Kafaüstü çakılış, uçsuz bucaksız gözyaşları, umutsuzluk ve keder, koskoca bir ömr-ü heder…

Son yüzyılın entelektüeli de, aksiyoneri de bu kaderin pençesindedir. Birkaç müstesna sima hariç, teori ve pratik arasındaki uçurum, hal ile kali birleştirememe, hem halka hem alime hitap edebilecek kıvraklığa sahip olamama, mümin camiada, son 50-60 yılın çıkmazını oluşturuyor.

Bu çerçevede, ‘Zülcenaheyn’ tabiri aklıma geliyor ki bu tabir; iki kanatlı olmak, zahiri ve batını, dünya ve ahireti birleştirmek, gaybı ve şehadeti mamur kılmak vs. gibi anlamlara işaret ediyor. Ayrıca Hazret-i Peygamber’in Hazret-i Ali’ye hediye ettiği ucu çatallı Zülfikar’ın iki uçlu olmasının, böyle tercih edilmesinin de çok özel anlamları ve işaretleri olduğunu düşünüyorum… Zülfikar’ın bir ucu imana, bir ucu salih amele bakar… Bir ucu zahire, bir ucu batına batar. Bir ucu tefekküre, bir ucu hayatın içindeki eyleme ve pratiğe ilişir. İşte bu yüzden Pirimiz Hazret-i Ali’dir. Bu nedenle muhabbetimiz ziyadedir. Zira taşıdığı hakikat sırlarının ağırlığıyla kuyulara haykıran da, namazda tüm dünyayı ardında bırakacak denli huşua kapılan da O’dur. ‘Nehcu’l-Belaga’sında alim ve arif bir mütefekkirleyin konuşan da, zahid bir abidleyin çoşan da yine O’dur.

Ki bundan başka aziz Kur’an’daki ‘Zülkarneyn’ kıssasını tam da bu meyanda, bu yaraya şifa olacak tiryak niyetine okumak lazım gelir diyorum. Sözkonusu kıssada Zülkarneyn’e ‘büyük bir güç ve mevki’ verildiğinden bahisle, ‘ona, ulaşmak istediği her şeyi elde etmenin yolunu gösterdik’ denilir. (Sevgili okuyucu! Akademizmin kalıplayan alışkanlıklarına boyun eğerek benden burada ayet numarası, sure numarası vermemi beklediğini biliyorum. Ben akademizmin, hür dağlarda koşan bir yılkı atı olan yabani tefekkürü ehlileştirip bir sütçü beygiri haline getiren eli kırbaçlı bir seyis olduğuna kaniim. Ayet ve surenin de numaraya ihtiyacı yoktur, böyle inzal olunmamıştır diye düşünüyorum. Var gerisini sen getir…) Kıssanın devamında sık sık Zülkarneyn’in ‘sebeplere sarılması’ndan bahsedilir. ‘İman edip salih amel işleyene ise en güzel mükafat vardır.’ denilir. Zülkarneyn’in karşılaştığı kavimler karşısında hep ‘sebeplere sarılmasından’, ‘Ye’cüc ve Me’cüc’e karşı bir set yapmasından’ bahsedilir. Öyle ki sebeplere sarılarak, demir ve bakırdan yapılan bu set ne aşılabilir, ne de delinebilir.

Evet, bugün iki dağı birleştirip, sebeplere sarılarak, büyük bozgun dalgalarına, dünyevileşmeye, iktidar tutkusuna, kör milliyetçiliğe, yüzeyselliğe, ilimsiz ve amelsiz yaşayışa karşı setler yapma zamanıdır.

Gel gör ki, televizyonda ve gazetede kasıla kasıla Heidegger pozlarına bürünüp, bana yabancı kelime soslarıyla kuru ve ruhsuz çözümlemeler yapan, bir yığın kitap, filozof, yazar, şair filan ismi fışkırtarak egosunu pompalayan nursuz entelektüel asabımı bozuyor. Beri yandan derinliksiz, kof, duygu kışkırtmalarına ayarlı, düzmantık-düzkontak konuşan-yazan-yaşayan adam bana mide krampları geçirtiyor. 

Tarihin şahitliği önünde, medresede alim, tekkede zahid, halk içinde Hak’la beraber, özüyle sözü bir, hutbede avama, özel mahfilde ulemaya hitap edecek yetkinlikte, bir yandan Horhor Medresesi’nde alimler yetiştirip bir yandan meydan yerinde atış talimleri yaptıran, cephede tefsir yazan adam gibi adamların huzurunda utanıyorum.

Şahsınızda şahsımı kınıyorum…

Yusuf Özkan Özburun – Haber 7
 

Siz hiç tek kanadı kırık, acı içinde seke seke uçmaya çalışan bir kuşun bitip tükenmez çabasını gözlediniz mi? Ben gözledim ve içim parçalandı. O kuşun sancılı dramında kendimi gördüm, seni gördüm, bizi gördüm…

O kuşun kıvrantısında, ya hayata sadece kafasını banan bungun entelektüelin, ya da düzayak düşünen bir militanın, eylem adamının hüznünü seyrettim. Bu hüznün seyri içinde son yüzyılın nice simaları gözümde canlandı, nice dehalar, nice cevval adamlar… Ki onlardan bir kısmı sadece teori kanadıyla, kavramlarla, kelimelerin büyüsüyle, kitapların mahşerinde, isimler, yazılar, ve şiirlerle uçmaya çalışmıştı. Bir kısmı ise, yarım yamalak, yalap şalap düşüncelerle, birkaç sloganla, bir grup içinde bulunmanın taşkınlıklarıyla, samimiyetle ama derinliksiz bir şekilde tek kanat uçmayı denemişti. Akıbet malum: Kafaüstü çakılış, uçsuz bucaksız gözyaşları, umutsuzluk ve keder, koskoca bir ömr-ü heder…

Son yüzyılın entelektüeli de, aksiyoneri de bu kaderin pençesindedir. Birkaç müstesna sima hariç, teori ve pratik arasındaki uçurum, hal ile kali birleştirememe, hem halka hem alime hitap edebilecek kıvraklığa sahip olamama, mümin camiada, son 50-60 yılın çıkmazını oluşturuyor.

Bu çerçevede, ‘Zülcenaheyn’ tabiri aklıma geliyor ki bu tabir; iki kanatlı olmak, zahiri ve batını, dünya ve ahireti birleştirmek, gaybı ve şehadeti mamur kılmak vs. gibi anlamlara işaret ediyor. Ayrıca Hazret-i Peygamber’in Hazret-i Ali’ye hediye ettiği ucu çatallı Zülfikar’ın iki uçlu olmasının, böyle tercih edilmesinin de çok özel anlamları ve işaretleri olduğunu düşünüyorum… Zülfikar’ın bir ucu imana, bir ucu salih amele bakar… Bir ucu zahire, bir ucu batına batar. Bir ucu tefekküre, bir ucu hayatın içindeki eyleme ve pratiğe ilişir. İşte bu yüzden Pirimiz Hazret-i Ali’dir. Bu nedenle muhabbetimiz ziyadedir. Zira taşıdığı hakikat sırlarının ağırlığıyla kuyulara haykıran da, namazda tüm dünyayı ardında bırakacak denli huşua kapılan da O’dur. ‘Nehcu’l-Belaga’sında alim ve arif bir mütefekkirleyin konuşan da, zahid bir abidleyin çoşan da yine O’dur.

Ki bundan başka aziz Kur’an’daki ‘Zülkarneyn’ kıssasını tam da bu meyanda, bu yaraya şifa olacak tiryak niyetine okumak lazım gelir diyorum. Sözkonusu kıssada Zülkarneyn’e ‘büyük bir güç ve mevki’ verildiğinden bahisle, ‘ona, ulaşmak istediği her şeyi elde etmenin yolunu gösterdik’ denilir. (Sevgili okuyucu! Akademizmin kalıplayan alışkanlıklarına boyun eğerek benden burada ayet numarası, sure numarası vermemi beklediğini biliyorum. Ben akademizmin, hür dağlarda koşan bir yılkı atı olan yabani tefekkürü ehlileştirip bir sütçü beygiri haline getiren eli kırbaçlı bir seyis olduğuna kaniim. Ayet ve surenin de numaraya ihtiyacı yoktur, böyle inzal olunmamıştır diye düşünüyorum. Var gerisini sen getir…) Kıssanın devamında sık sık Zülkarneyn’in ‘sebeplere sarılması’ndan bahsedilir. ‘İman edip salih amel işleyene ise en güzel mükafat vardır.’ denilir. Zülkarneyn’in karşılaştığı kavimler karşısında hep ‘sebeplere sarılmasından’, ‘Ye’cüc ve Me’cüc’e karşı bir set yapmasından’ bahsedilir. Öyle ki sebeplere sarılarak, demir ve bakırdan yapılan bu set ne aşılabilir, ne de delinebilir.

Evet, bugün iki dağı birleştirip, sebeplere sarılarak, büyük bozgun dalgalarına, dünyevileşmeye, iktidar tutkusuna, kör milliyetçiliğe, yüzeyselliğe, ilimsiz ve amelsiz yaşayışa karşı setler yapma zamanıdır.

Gel gör ki, televizyonda ve gazetede kasıla kasıla Heidegger pozlarına bürünüp, bana yabancı kelime soslarıyla kuru ve ruhsuz çözümlemeler yapan, bir yığın kitap, filozof, yazar, şair filan ismi fışkırtarak egosunu pompalayan nursuz entelektüel asabımı bozuyor. Beri yandan derinliksiz, kof, duygu kışkırtmalarına ayarlı, düzmantık-düzkontak konuşan-yazan-yaşayan adam bana mide krampları geçirtiyor. 

Tarihin şahitliği önünde, medresede alim, tekkede zahid, halk içinde Hak’la beraber, özüyle sözü bir, hutbede avama, özel mahfilde ulemaya hitap edecek yetkinlikte, bir yandan Horhor Medresesi’nde alimler yetiştirip bir yandan meydan yerinde atış talimleri yaptıran, cephede tefsir yazan adam gibi adamların huzurunda utanıyorum.

Şahsınızda şahsımı kınıyorum…

Yusuf Özkan Özburun – Haber 7
 

Siz hiç tek kanadı kırık, acı içinde seke seke uçmaya çalışan bir kuşun bitip tükenmez çabasını gözlediniz mi? Ben gözledim ve içim parçalandı. O kuşun sancılı dramında kendimi gördüm, seni gördüm, bizi gördüm…

O kuşun kıvrantısında, ya hayata sadece kafasını banan bungun entelektüelin, ya da düzayak düşünen bir militanın, eylem adamının hüznünü seyrettim. Bu hüznün seyri içinde son yüzyılın nice simaları gözümde canlandı, nice dehalar, nice cevval adamlar… Ki onlardan bir kısmı sadece teori kanadıyla, kavramlarla, kelimelerin büyüsüyle, kitapların mahşerinde, isimler, yazılar, ve şiirlerle uçmaya çalışmıştı. Bir kısmı ise, yarım yamalak, yalap şalap düşüncelerle, birkaç sloganla, bir grup içinde bulunmanın taşkınlıklarıyla, samimiyetle ama derinliksiz bir şekilde tek kanat uçmayı denemişti. Akıbet malum: Kafaüstü çakılış, uçsuz bucaksız gözyaşları, umutsuzluk ve keder, koskoca bir ömr-ü heder…

Son yüzyılın entelektüeli de, aksiyoneri de bu kaderin pençesindedir. Birkaç müstesna sima hariç, teori ve pratik arasındaki uçurum, hal ile kali birleştirememe, hem halka hem alime hitap edebilecek kıvraklığa sahip olamama, mümin camiada, son 50-60 yılın çıkmazını oluşturuyor.

Bu çerçevede, ‘Zülcenaheyn’ tabiri aklıma geliyor ki bu tabir; iki kanatlı olmak, zahiri ve batını, dünya ve ahireti birleştirmek, gaybı ve şehadeti mamur kılmak vs. gibi anlamlara işaret ediyor. Ayrıca Hazret-i Peygamber’in Hazret-i Ali’ye hediye ettiği ucu çatallı Zülfikar’ın iki uçlu olmasının, böyle tercih edilmesinin de çok özel anlamları ve işaretleri olduğunu düşünüyorum… Zülfikar’ın bir ucu imana, bir ucu salih amele bakar… Bir ucu zahire, bir ucu batına batar. Bir ucu tefekküre, bir ucu hayatın içindeki eyleme ve pratiğe ilişir. İşte bu yüzden Pirimiz Hazret-i Ali’dir. Bu nedenle muhabbetimiz ziyadedir. Zira taşıdığı hakikat sırlarının ağırlığıyla kuyulara haykıran da, namazda tüm dünyayı ardında bırakacak denli huşua kapılan da O’dur. ‘Nehcu’l-Belaga’sında alim ve arif bir mütefekkirleyin konuşan da, zahid bir abidleyin çoşan da yine O’dur.

Ki bundan başka aziz Kur’an’daki ‘Zülkarneyn’ kıssasını tam da bu meyanda, bu yaraya şifa olacak tiryak niyetine okumak lazım gelir diyorum. Sözkonusu kıssada Zülkarneyn’e ‘büyük bir güç ve mevki’ verildiğinden bahisle, ‘ona, ulaşmak istediği her şeyi elde etmenin yolunu gösterdik’ denilir. (Sevgili okuyucu! Akademizmin kalıplayan alışkanlıklarına boyun eğerek benden burada ayet numarası, sure numarası vermemi beklediğini biliyorum. Ben akademizmin, hür dağlarda koşan bir yılkı atı olan yabani tefekkürü ehlileştirip bir sütçü beygiri haline getiren eli kırbaçlı bir seyis olduğuna kaniim. Ayet ve surenin de numaraya ihtiyacı yoktur, böyle inzal olunmamıştır diye düşünüyorum. Var gerisini sen getir…) Kıssanın devamında sık sık Zülkarneyn’in ‘sebeplere sarılması’ndan bahsedilir. ‘İman edip salih amel işleyene ise en güzel mükafat vardır.’ denilir. Zülkarneyn’in karşılaştığı kavimler karşısında hep ‘sebeplere sarılmasından’, ‘Ye’cüc ve Me’cüc’e karşı bir set yapmasından’ bahsedilir. Öyle ki sebeplere sarılarak, demir ve bakırdan yapılan bu set ne aşılabilir, ne de delinebilir.

Evet, bugün iki dağı birleştirip, sebeplere sarılarak, büyük bozgun dalgalarına, dünyevileşmeye, iktidar tutkusuna, kör milliyetçiliğe, yüzeyselliğe, ilimsiz ve amelsiz yaşayışa karşı setler yapma zamanıdır.

Gel gör ki, televizyonda ve gazetede kasıla kasıla Heidegger pozlarına bürünüp, bana yabancı kelime soslarıyla kuru ve ruhsuz çözümlemeler yapan, bir yığın kitap, filozof, yazar, şair filan ismi fışkırtarak egosunu pompalayan nursuz entelektüel asabımı bozuyor. Beri yandan derinliksiz, kof, duygu kışkırtmalarına ayarlı, düzmantık-düzkontak konuşan-yazan-yaşayan adam bana mide krampları geçirtiyor. 

Tarihin şahitliği önünde, medresede alim, tekkede zahid, halk içinde Hak’la beraber, özüyle sözü bir, hutbede avama, özel mahfilde ulemaya hitap edecek yetkinlikte, bir yandan Horhor Medresesi’nde alimler yetiştirip bir yandan meydan yerinde atış talimleri yaptıran, cephede tefsir yazan adam gibi adamların huzurunda utanıyorum.

Şahsınızda şahsımı kınıyorum…

Yusuf Özkan Özburun – Haber 7
 

Siz hiç tek kanadı kırık, acı içinde seke seke uçmaya çalışan bir kuşun bitip tükenmez çabasını gözlediniz mi? Ben gözledim ve içim parçalandı. O kuşun sancılı dramında kendimi gördüm, seni gördüm, bizi gördüm…

O kuşun kıvrantısında, ya hayata sadece kafasını banan bungun entelektüelin, ya da düzayak düşünen bir militanın, eylem adamının hüznünü seyrettim. Bu hüznün seyri içinde son yüzyılın nice simaları gözümde canlandı, nice dehalar, nice cevval adamlar… Ki onlardan bir kısmı sadece teori kanadıyla, kavramlarla, kelimelerin büyüsüyle, kitapların mahşerinde, isimler, yazılar, ve şiirlerle uçmaya çalışmıştı. Bir kısmı ise, yarım yamalak, yalap şalap düşüncelerle, birkaç sloganla, bir grup içinde bulunmanın taşkınlıklarıyla, samimiyetle ama derinliksiz bir şekilde tek kanat uçmayı denemişti. Akıbet malum: Kafaüstü çakılış, uçsuz bucaksız gözyaşları, umutsuzluk ve keder, koskoca bir ömr-ü heder…

Son yüzyılın entelektüeli de, aksiyoneri de bu kaderin pençesindedir. Birkaç müstesna sima hariç, teori ve pratik arasındaki uçurum, hal ile kali birleştirememe, hem halka hem alime hitap edebilecek kıvraklığa sahip olamama, mümin camiada, son 50-60 yılın çıkmazını oluşturuyor.

Bu çerçevede, ‘Zülcenaheyn’ tabiri aklıma geliyor ki bu tabir; iki kanatlı olmak, zahiri ve batını, dünya ve ahireti birleştirmek, gaybı ve şehadeti mamur kılmak vs. gibi anlamlara işaret ediyor. Ayrıca Hazret-i Peygamber’in Hazret-i Ali’ye hediye ettiği ucu çatallı Zülfikar’ın iki uçlu olmasının, böyle tercih edilmesinin de çok özel anlamları ve işaretleri olduğunu düşünüyorum… Zülfikar’ın bir ucu imana, bir ucu salih amele bakar… Bir ucu zahire, bir ucu batına batar. Bir ucu tefekküre, bir ucu hayatın içindeki eyleme ve pratiğe ilişir. İşte bu yüzden Pirimiz Hazret-i Ali’dir. Bu nedenle muhabbetimiz ziyadedir. Zira taşıdığı hakikat sırlarının ağırlığıyla kuyulara haykıran da, namazda tüm dünyayı ardında bırakacak denli huşua kapılan da O’dur. ‘Nehcu’l-Belaga’sında alim ve arif bir mütefekkirleyin konuşan da, zahid bir abidleyin çoşan da yine O’dur.

Ki bundan başka aziz Kur’an’daki ‘Zülkarneyn’ kıssasını tam da bu meyanda, bu yaraya şifa olacak tiryak niyetine okumak lazım gelir diyorum. Sözkonusu kıssada Zülkarneyn’e ‘büyük bir güç ve mevki’ verildiğinden bahisle, ‘ona, ulaşmak istediği her şeyi elde etmenin yolunu gösterdik’ denilir. (Sevgili okuyucu! Akademizmin kalıplayan alışkanlıklarına boyun eğerek benden burada ayet numarası, sure numarası vermemi beklediğini biliyorum. Ben akademizmin, hür dağlarda koşan bir yılkı atı olan yabani tefekkürü ehlileştirip bir sütçü beygiri haline getiren eli kırbaçlı bir seyis olduğuna kaniim. Ayet ve surenin de numaraya ihtiyacı yoktur, böyle inzal olunmamıştır diye düşünüyorum. Var gerisini sen getir…) Kıssanın devamında sık sık Zülkarneyn’in ‘sebeplere sarılması’ndan bahsedilir. ‘İman edip salih amel işleyene ise en güzel mükafat vardır.’ denilir. Zülkarneyn’in karşılaştığı kavimler karşısında hep ‘sebeplere sarılmasından’, ‘Ye’cüc ve Me’cüc’e karşı bir set yapmasından’ bahsedilir. Öyle ki sebeplere sarılarak, demir ve bakırdan yapılan bu set ne aşılabilir, ne de delinebilir.

Evet, bugün iki dağı birleştirip, sebeplere sarılarak, büyük bozgun dalgalarına, dünyevileşmeye, iktidar tutkusuna, kör milliyetçiliğe, yüzeyselliğe, ilimsiz ve amelsiz yaşayışa karşı setler yapma zamanıdır.

Gel gör ki, televizyonda ve gazetede kasıla kasıla Heidegger pozlarına bürünüp, bana yabancı kelime soslarıyla kuru ve ruhsuz çözümlemeler yapan, bir yığın kitap, filozof, yazar, şair filan ismi fışkırtarak egosunu pompalayan nursuz entelektüel asabımı bozuyor. Beri yandan derinliksiz, kof, duygu kışkırtmalarına ayarlı, düzmantık-düzkontak konuşan-yazan-yaşayan adam bana mide krampları geçirtiyor. 

Tarihin şahitliği önünde, medresede alim, tekkede zahid, halk içinde Hak’la beraber, özüyle sözü bir, hutbede avama, özel mahfilde ulemaya hitap edecek yetkinlikte, bir yandan Horhor Medresesi’nde alimler yetiştirip bir yandan meydan yerinde atış talimleri yaptıran, cephede tefsir yazan adam gibi adamların huzurunda utanıyorum.

Şahsınızda şahsımı kınıyorum…

Yusuf Özkan Özburun – Haber 7
 

Paylaş
Etiketler: dünyevileşmeyeiktidar tutkusunakör milliyetçiliğe
Önceki Yazı

Fırıldak Dinci Yobazlar!..

Sonraki Yazı

Terörle Mücadeleyi Hızlandırmalıyız

Yusuf Özkan ÖZBURUN

Yusuf Özkan ÖZBURUN

İlişkili Yazılar

Yusuf Özkan ÖZBURUN

Modern Dünyada Aileyi Anlamak (II)

29 Ekim 2013
5k
Yusuf Özkan ÖZBURUN

Modern Dünyada Aileyi Anlamak (I)

28 Ekim 2013
5k
Yusuf Özkan ÖZBURUN

Seyyah ve Turist

26 Ekim 2013
5k
Yusuf Özkan ÖZBURUN

“Biz” Deyince ne Anlıyoruz?

11 Ekim 2013
5k
Sonraki Yazı

Terörle Mücadeleyi Hızlandırmalıyız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020

Düz Dara Yâr Düz Dara

23 Mayıs 2020

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Kim Kırdı

Kim Kırdı

18 Aralık 2025
Korkuluk

Korkuluk

18 Aralık 2025
Yıllardır Süren Arazi Davası

Yıllardır Süren Arazi Davası

17 Aralık 2025
Karagöl

Karagöl

17 Aralık 2025
Bugünün Sorunları Geleceğin Ülküleri

Türkiye ve Doğu Sorunu

17 Aralık 2025
“Karşılaştırılabilirlik Yeknesaklık Değildir” Finansal Raporlamada Kavramsal Bir İnceleme

Hukuki Uyuşmazlıklarda Algı Yönetimi ve Somut Delil Yükümlülüğü Arasındaki Kavramsal Çatışma

16 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarımız, Sedayi ALTUN’dan,

“Bir Eğitim Yolcusu” adlı güzel bir eser. Yazarımızın eseri, yine bir yazarımız ve Karadeniz Şairler ve Yazarlar Derneği yönetim kurulu üyemizin sahibi olduğu Ateş Yayınlarından çıkmıştır. Kendilerini kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap